Bakara Suresi (21-24)

**21 ile 24. ayetler arasında Allah, tüm insanlara hitapta bulunmuş ve verdiği nimetleri hatırlatmıştır. Kur’ân’ın eşsiz bir kitap olduğunu ve bir sûresinin dahi dengini kimsenin yapmaya güç yetiremeyeceğini belirtmiştir.

21- “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin. Umulur ki takvaya erersiniz.”

“İbadet edin” emri, Mushaf tertibinde açıktan ilk emirdir. Takvâ ile kulluk birbirini tamamlayan, biri bulunmadan diğeri bulunmayan kavramlardır.

22- “O (Rabbiniz,) sizin için yeryüzünü bir döşek, göğü de bir binâ yaptı. Gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli meyveler, ürünler çıkardı.”

“Öyleyse, (bütün bunları) bildiğiniz halde, sakın Allah’a emsal kılmayın.”

Tüm mevcudatta rububiyet ve vahdaniyetinin delilleri ile varlığı bilinen Rabbinize hiçbir şeyi denk tutmayın.

23- “Eğer kulumuza peyderpey (ayet ayet, sûre sûre) indirdiğimiz (vahiy)den (herhangi) bir şüpheniz varsa, haydi onun ayarında bir sûre getirin.

Madem ki iddianıza göre Kur’an, (haşa!) Allah Kelamı değil öyleyse bu hususta telaşlanmanıza gerek yok. Eğer Kur’an, insan sözü ise haydi durmayın sizde “onun ayarında” bir sûre getirin.

“(Hatta) Allah'tan başka şühedâlarınızı da çağırın…”

Şühedâ; hazır, şahit, bilen, gören, örnek olan manalarına gelen şehîd kelimesinin çoğuludur. Ayetin bilginlerinizi, şair ve filozoflarınızı vb. çağırın anlamını ifade ettiğini söyleyebiliriz.

Şühedâ kavramının diğer bir yorumu da şudur: Siz, Kur'an'ın ayarında bir söz getirin, kendi bilginleriniz o yazdığınızın Kur'an'ın dengi olup olmadığına şahitlik etsin.

“Eğer iddianızın doğruluğundan eminseniz (haydi yapın!).

Kur’ân’ın meydan okuması, insanların aynı lafızlarla, aynı üslupla, belâğat açısından benzerini getirmeleri yönünde değildir. Onlardan istenen, üslûbu ve ifâde tarzı nasıl olursa olsun, belâğat ve beyân itibariyle hakikati tesirli bir tarzda ifâde etme açısından Kur’ân’ın seviyesinde bir kelâm getirmeleridir. Nitekim edipler ve şâirler arasındaki mukâyese de bu mânâda yapılmaktadır.

Kur'an-ı Kerim’in ilahî kaynaklı olduğunu kabul etmeyenlere, Kur'an’ın benzerini getirmeleri hususunda Kur’an şu merhaleler halinde meydan okumuştur:

-Yüksek nazmıyla, gaybî haberleriyle ve ihtiva ettiği çeşitli ilim ve hakikatleriyle beraber, Kur’an’ın tam bir benzerini Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi okuma yazma bilmeyen ümmî bir şahıstan getiriniz (İsra, 88).

-Eğer bu şekilde Kur’an’ın bir benzerini getiremiyorsanız, uydurma olsun, sadece edebî yönden onun bir benzerini getirin (bkz. Hud: 13; İsra: 88).

-Eğer buna da güç yetiremiyorsanız, sadece Kur’an’ın on sûresi kadar olsun bir benzerini getirin (Hud, 13-14).

-Şayet bu da mümkün değilse, bir tek uzun sûrenin bir benzerini yapın. (Bakara, 23)

-Eğer bu da gücünüzün üstünde ise sadece kısa bir sûrenin bir benzerini getirin (Bakara, 23).

-Eğer okuma-yazma bilmeyen ümmî bir şahıstan bunu getirmeniz imkânsız ise okur-yazar olan bilgili bir şahıstan olsun getirin (Bakara, 23).

-Şayet bunda da başarılı olamadıysanız, birbirinize yardım etmek suretiyle hep birlikte getirmeye çalışın (Bakara, 23).

-Buna da imkân bulamadığınız takdirde, tüm insan ve cinlerden yardım isteyin. Geçmiş ve gelecek bütün fikirlerden istifade edin. Mevcut bütün kitapların bilgilerinden yararlanın (Bakara, 23; İsra, 88).

-“Bizim şahitlerimiz yoktur. Eğer muarazaya girişirsek, bizi destekleyecek kimsemiz yoktur” diyorsanız, haydi şahitlerinize de müsaade edilmiştir. Onları da çağırın, onlar da size yardım etsinler (Bakara, 23).

Bütün bunlara rağmen böyle bir şey yapmanız mümkün değilse Kur’an’a teslim olun kurtulun (Bkz. İşaratu’l-İ’caz, İlgili ayetin tefsiri).

Müşrikler Kur’an’ın tehaddî/meydan okuma ayetlerine cevap veremediler.

“Bu ancak nakledile gelen bir sihirdir.” (Müddessir, 24),

“Süregelen bir sihirdir” (Kamer, 2),

“Bizzat kendisinin uydurduğu bir yalandır.” (Furkan, 4),

“Öncekilerin masallarıdır.” (Enam, 25; Enfal, 31) gibi kendi kararsızlık ve tutarsızlıklarını gösteren bir takım haksız iftiralarla meşgul oldular.

“Bu Kuran’ı dinlemeyin! Okunurken gürültü yapın, belki galip gelirsiniz” (Fussılet, 26) diyerek acziyetlerini açıkça ortaya koydular.

24-“Eğer yapamazsanız -ki asla yapamayacaksınız-, çırası insanlar ve taşlar olan (cehennemdeki) ateşten sakının.”

Cehennemdeki ateş, bir takım insanlar ve taşlar ile tutuşturulacaktır. Böyle bir ateşe atılmaya nasıl cesâret edebiliyorsunuz?

“O (ateş), kâfirler için hazırlanmıştır.”

Âyette geçmiş zaman kipi ile “… hazırlanmıştır” denilmesi, cehennemin yaratıldığına ve şimdi de onlar için hazır olduğuna delalet eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum