Asra and olsun

Kan kin ve silah…
Aşk ve ihtiras…
Namusa 5 kala…
Gecenin karanlığından, tan kızıllığına doğru ekilen günah tohumları…
Cehalet kırıntısından doğan ihtişamlı(!) ruhsuz bir medeniyetin, şatafatlı ve şehvet dolu bir dünyanın kucağında yetişen bir nesil…
Benim kızım, senin oğlun.
Ben!
Ben zaten bitmişim.
Ve "asra and olsun"…
X                            X                                    X
Hey gidi günler hey!
Nereden nereye…
Siz hiç durup gerisin geriye baktınız mı?
Kırk yaş yukarısına sesleniyorum.
Televizyonun henüz olmadığı bir dünyadan gelmiyor muyuz?
Dünyamıza nasıl da girmişti.
Ve o günden bu güne bir furyadır devam edip gidiyor.
Önce tohum ektiler.
Sonra suladılar.
Dirhem dirhem yerleştiler.
Başta Amerika’nın masum aileleri boy gösterdi.
"Vadideki hayat" la başladı,"küçük ev"le devam etti.
"Bonanza"lar çerezdi.
Ve hayallerimiz zorlanıyordu.
Bazen uzayın keşfine "yıldız savaşları"yla çıkar. Bazen geleceğe doğru "zaman tüneli"nde kaybolurduk.
"Kapılmıştık onun devran seline"
Bir his, bir dilek bu ne zillet?
Bir nesil bulmalı insanlığı işlemeli
İlmek ilmek…
Fakat heyhat!
İnsanlık değil "gazap tohumları" işleniyordu.
Giydiğim gömlek yakıyordu beni
Ve bu yük yıkıyordu beni.
Beyinler hazırdı artık. Beyinler sürülmüş, hayaller nadasa bırakılmış, yeni tohumlara gebeydi. Ve .. "Dallas"  usulca ekildi.
X                   X                                                 X
İnsanlığın karnında Dallas sancıları baş gösterdi.
Bir veledi zinaydı büyüyordu.
İlk tekmesini göbekten vurdu. Baş ağrısı ve mide bulantısı ilk körfez savaşıyla kusmaya döndü.
Artık insanlık her yerde kusmaya başladı.
Kan kin ve silah kusuyordu. Hazcılık teorisiyle "kusmuk"lara kılıf uyduruluyor, kılıflar aşk ve şehvetle jelâtinleniyordu.
Madem artık "medeniyetler savaşı" başlayacaksa.
O zaman batı hep önde olmalıydı.
Ve bunun için Dallas'ın doğup büyümesi lazımdı.
Dallasın doğması için hazırlıklar yapılmalıydı.
Amerikan kontrolünde bütün dünyaya anında yetişecek şekilde acil servisler kurulmaya başlandı.
Fakat doğumun bu kadar şiddetli sancılarla başlayacağı tahmin edilmemişti.
Zira doğum 11 Eylül’le başladı.
Bu öyle bir sancıydı ki; bütün insanlığın kana bulanacağının habercisiydi.
Hemide bir bahane hemide bir fırsattı.
Evet gerisin geriye baktıktan sonra başımızı bu güne çevirdiğimizde nasıl bir handikabın içinde olduğumuzu ancak fark edebiliyoruz.
Fakat kaç kişi gerisin geriye bakabiliyor ki?
X                                                      x
Çünkü bakacak ne zamanımız nede himmetimiz kalmış.
Çünkü öyle bir atmosfere girmişiz ki her tarafımız bir Dallas olmuş.
Allah aşkına dikkatli bakın hangi dizimizin Dallas’tan farkı var.
Her dizimizde kaç tane J.R. var biliyor musunuz?
Kaç tane Sue Ellen kaç tana lucy var?
Nasıl ki o tohum bugün dizilerimizde yeşerdiyse, yarın aynı şekilde gerçek hayatımızda da aynısını yaşayacağız.
Toplu bir ahlak erozyonuna uğramışız da haberimiz yok.
Eminim ki herkes benim gibi kendi iç alemine bakarsa nasıl bir değişime uğradığını çok daha iyi anlayacaktır.
Çünkü;
Gecenin karanlığından, tan kızıllığına doğru günah tohumları ekildi.
Çünkü;
Cehalet kırıntısından doğan ihtişamlı(!) ruhsuz bir medeniyetin şatafatlı ve şehvet dolu bir dünyanın kucağında bir nesil yetişiyor.
Benim kızım, senin oğlun.
Ben!
Ben zaten bitmişim.
Ve "asra and olsun"…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.