Aşırı sağın gölgesinde 2019 AP seçimleri

Aşırı sağın gölgesinde 2019 AP seçimleri

AB Parlamentosu için gelecek ay yapılacak seçimlerde aşırı sağ partilerin alacakları oy oranları Avrupa’nın siyasi geleceğine yönelik önemli ipuçları verecek.

Avrupa'da son yıllarda eski hastalıklar nüksediyor ve Avrupa siyasetinde aşırı sağ yükseliyor. Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobinin çokça müşteri bulduğu aşırı sağ fikirler, AB üye devletlerinin birçoğunda taraftar tabanını genişletiyor. Mayıs ayında AB Parlamentosu için yapılacak seçimlerde aşırı sağ partilerin alacakları oy oranları Avrupa’nın geleceğine yönelik önemli ipuçları verecek.

1950’lerde Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Almanya, Fransa ve İtalya’nın bir bütünleşme hikayesi yazmak üzere çıktığı tek şeritli yol bugün artık 28 üyenin (Büyük Britanya’nın “Brexit” macerasının hangi yönde nasıl seyredeceği henüz netleşmediğinden) aynı anda yürümesi gereken çok şeritli bir yola evrilmiş durumda. 6 üye ile çıkılan yolda 28 üyeyle ilerlemeye çalışmak elbette zaman zaman yorucu ve zorlayıcı dönemler geçirilmesine sebep olacak. Soğuk Savaş sonrası duvarların yıkıldığı ve sınırların yeniden çizildiği yaşlı kıtadaki siyasi ortam, yaşanan ekonomik zorlukların, uluslararası ilişkilerin değişen yapısının ve yoğun göç akımlarının da etkisiyle yeni sınamalardan geçiyor. AB’nin bu sınamalara nasıl yanıt vereceğini belirleyecek faktörlerden biri de gelecek ay yapılacak parlamento seçimleri.

Avrupa Birliği içinde yönetim organlarının gelişimi ve dönüşümünde AB Komisyonu ve AB Konseyi’nin yetki ve görevleri genişlemiş, yeni kurumlar oluşturulmuştur. 1979’da ilk kez yapılan doğrudan seçimlerle ihdas edilen Avrupa Parlamentosu, zaman içinde Birliğin kararlarının oluşmasındaki etki alanını ve gücünü artırarak önemli kazanımlara sahip oldu. Doğrudan seçimle iş başına gelen tek organ statüsüyle Avrupa Parlamentosu, AB çıkarlarını dolayısıyla üye ülke vatandaşlarının çıkarlarını temsil ediyor. Parlamento, bir yandan, yasama yetkisini kullanarak AB vatandaşlarının günlük yaşamlarına ilişkin sağlık, çevre ve istihdam gibi konularda kararlar almakta, öte yandan diğer organlar üzerinde siyasi denetleme yetkisini kullanmaktadır. Parlamento’nun en önemli yetkisi ise AB bütçesine onay veren makam olmasından ileri gelmektedir; Parlamento başkanının imzası olmaksızın AB bütçesi yürürlüğe girmemektedir. Ayrıca 2009’da yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması ile örgütün oluşumu üzerinde etkisini kuvvetlendirecek nitelikler de Birlik hukukuna dahil olmuştur.

Seçimler AB'nin eğilimlerine ışık tutacak

Beş yıl arayla yapılan Parlamento seçimlerinde AB vatandaşı 18 yaşını doldurmuş herkes (Avusturya’da 16 yaşını doldurmuş olanlar), en az üç ay süreyle ikametgâhlarının bulunduğu yerlerde, seçim için belirlenen tarihlerde oy kullanabilmektedir. Yaklaşık 500 milyon nüfuslu AB’de 400 milyona yakın insanın oy kullanma ehliyetine sahip olduğu düşünülürse ve Parlamento’da üye ülkeler bazında değil de siyasi görüşler bazında temsil sağlandığı göz önüne alınırsa, önümüzdeki seçimlerin genel olarak Avrupa’nın siyasi eğilimlerine ışık tutacağını söylemek yanlış olmayacak. Gerçi sadece Belçika, Lüksemburg, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ta oy kullanma zorunluluğu mevcut ve bu ülkelerde seçime katılım oranı diğer üye ülkelere göre daha yüksek. Ancak zorunlu oy kullanma sistemi olan ülkeler dışında katılım oranı daha düşük olsa da, (Almanya’da bu oran 2014 yılında yapılan son seçimlerde yüzde 48,1’dir), AB Parlamentosu, alacağı kararlar açısından hem AB’nin geleceği hem de genel anlamda Avrupa’nın geleceği için yönlendirici bir kurum olma potansiyeline sahip.

Üye devletlerin nüfuslarıyla orantılı olarak seçilen 751 (1 Başkan, 750 üye; bu sayı İngiltere’nin Birlikten ayrılması ile değişecektir) milletvekilinden oluşan AB Parlamentosu içinde bulunan siyasi partiler/fraksiyonlar (8 siyasi grup, bir de Bağımsızlar grubu bulunmaktadır) arasında en fazla oy, mevcut durumda, Hristiyan Demokratlardadır (son seçimlerde 215 sandalye). Aşırı sağın yükselmesiyle birlikte Avrupa’da ulusal parlamentolarda kendilerine yer bulan Macaristan’da Fidesz, Fransa’da Ulusal Birleşme Hareketi, İtalya’da Lega, Avusturya’da FPÖ gibi aşırı sağcı partiler, Avrupa Parlamentosunda da temsil imkanı bulabiliyorlar. Ancak AfD, Almanya’nın Birlik içindeki gerek siyasi gücü gerekse maddi gücü nedeniyle, söz konusu aşırı sağ partiler arasında ayrı bir önem taşıyor.

AA

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.