Arap dünyasında değişim zamanı

Cuma namazından sonra Mısır'ın bütün büyük şehirlerinde gerçekleşen protesto hareketlerinin, bir süre önce Tunus'ta başlayan ve dalga dalga bütün bölge ülkelerine yayılmaya yüz tutan hareketin en büyük halkasını oluşturacağı belliydi. Tunus'ta görünürde basit ve rütin karşılanan bir zabıta müdahalesine karşı bir vatandaşın sergilediği protesto hareketinin bu kadar büyük çaplı bir toplumsal hareketi tetiklemiş olması belki beklenmiyordu ama anlaşılmaz değil. Sosyolojik olarak açıklanması çok zor olan, bu protesto dalgasının altında kalan rejimlerin I. Dünya savaşından beri kendi halklarıyla ilişkilerinde geliştirip dayandıkları model ve bu modelin halen bu haliyle devam edebiliyor olmasıydı. Kuşkusuz böyle gidemezdi.

Bobby S Sayyid Fundamentalizm Korkusu isimli kitabında bütün bu rejimlerin ana karakteristiğinin halkın iradesinden kopuk olması, kolonyalizmin bağımsızlık sonrası bir tür kendi kendini sömürgeleştirme yoluyla sürdürülmesi ve mutlaka toplumsal hayatın İslamsızlaştırılması olduğunu yazıyordu. Sayyid bütün bu programların tipolojik modelini de Kemalizmin oluşturduğunu da söylüyordu.

Tunus'ta gerçekleşen hareketin teknolojinin imkan verdiği yeni sosyal ağların bir sonucu olduğu üzerinde çok duruldu. Bu doğru, ve bu yanıyla çok gevşek ilişkilerle şekillenip geliştiği için bir tür saman alevi olarak gerçekleşmesi ve karşısına ilk çıkan örgütlü bir yapıya teslim olması kuvvetle muhtemeldi. Nitekim hareketin doğru dürüst bir liderlik mekanizmasının olmaması, zamanla göstericilere ateş etmemek suretiyle halk gözünde kahramanlaşan eski genelkurmay başkanının da muhtemel alternatif liderler arasında en güçlüsü olarak sivrilmesine yol açtığı görülüyor.

Doğrusu Tunus'taki halk hareketinin karşısına askerin daha şiddetli bir direnişle çıkmamış olması bu hareketin bu kadar rahat gelişmesinin mümkün açıklamalarından birisi. Tunus halkının 24 yıldır devam etmekte olan bir diktatörlüğe karşı hoşnutsuzluğunu bu şekilde sergilemesi bölgedeki bütün yönetim biçimlerinin üstündeki örtüyü kaldırmış gerçeği çırılçıplak haliyle ortaya çıkarmıştır.

Soğuk savaş dönemleri için tasarlanmış ve büyük ölçüde batılı ülkelerin desteğiyle tesis edilen rejimler dünyanın yeni düzeni karşısında tarih-dışı kalmaya mahkûmlar. Dünyanın bütünleştiği ve yönetim modellerinin de giderek demokratikleştiği bir ortamda kendi halklarının inkişafını engellemekten başka bir işlevleri kalmamış rejimler kendi halkları üzerinde katlanılması giderek çok ağırlaşan bir yük oluşturuyor. Bu ülkelerin liderliğini tutan ve iyice gerilmiş ip giderek daha da incelmiş ve her an kopacak hale gelmişti.

Bir kaç gündür Mısır'da gerçekleşen gösterileri ilk tetikleyen ve Cuma gününe taşıyan gençler kelimenin tam anlamıyla "yeni kuşak" insanlar. Yaşları 16 ile 27 yaş arasındaki bu gençler geçmişlerinde hiçbir siyasi örgüte üyeliği veya tecrübesi olmayan insanlardan oluşuyor.

Tunus ve diğer ülkelerde bu vesileyle ortaya çıkanlarla aynı sosyolojik özelliklere sahip bu gençler belki tam da bu yüzden hiçbir korku taşımıyorlar, çünkü en meşru haklarını, iyi bir hayat, özgürlük ve saygı talep ediyorlar. Kendi geleceklerini talep ediyorlar. Şeriat, sosyalizm, yeni bir rejim, bir ütopya veya benzer siyasi taleplerden öte insanca yaşamak istiyorlar ve bu halleriyle Mısır veya bölgedeki diğer ülkelerin tarihindeki siyasi hareketlerden çok farklılar. Alabildiğine kendiliğinden gelişen bu hareketlerin aynı özellikleriyle arka arkaya bütün Orta Doğu'da ortaya çıkıyor olması arkasındaki sosyolojik zeminin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Bu sosyolojik zemin belki mevcut hareketlerin liderlik mekanizmasını yeni açgözlü Firavun adayları için bir hedef haline getirebilir ama bu kadar güçlü bir zemin üzerinde bu saatten sonra belli bir seviyenin altındaki bir siyaset ve yönetim mekanizmasının tutmayacağını öngörebiliriz.

Bir süre önce Ankara'da Stratejik Düşünce Enstitüsü olarak Kahire üniversitesiyle işbirliği içinde gerçekleştirilen Arap-Türk Sosyal Bilimler Kongresine (ATCOSS) Mısır ve diğer Arap ülkelerinden katılan genç akademisyenlerin hemen hepsinde kendi ülkeleri için yeni bir gelecek arzusu bütün söylemlerine yansıyordu. Türkiye'nin demokrasi tecrübesine karşı sergilenen yoğun ilginin altında bu arzunun bütün işaretleri kendini gösteriyordu.

Kendini değiştirmeden dünyanın değişemeyeceği tespiti o kongrenin en göze çarpan düşüncelerinden biri olarak temayüz etti.

Arap dünyası bugün kendini değiştirmenin eşiğini geçmiş görünüyor.

Yeni Şafak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.