Anti Demokratik Tehlikeli Bir Akımın Yükselişi: Mutezile

Özet:

İslam tarihinde demokrasiyi ve özgür düşünceyi tehdit eden birkaç akım bulunmaktadır. Bu akımlardan bazıları rasyonaliteye dayanmaktadır. Bu rasyonalist akımlardan biri Mu’teziledir. Bu çalışmada bazı Mutezile görüşleri tartışılmakta ve bazı açılardan eleştirilmektedir. Bu makalenin yazarı Mu’tezilenin birçok Müslüman ülkede demokrasinin ve İttihad-ı İslamın gelişmesini tehdit edecek düzeyde yükselmekte olduğunu iddia etmektedir.

Giriş

İslam tarihinde önemli fikri akımlarından biri de sekizinci yüzyılda ortaya çıkan Mutezile akımıdır (Dhanani, 1994). Ömer Çapra (Muslim Civilization: the Causes of Decline and the Need for Reform, 2008) kitabında İslam medeniyetinin düşüşünde Mutezilenin etkisini çok güzel şekilde anlatır. Aslında hazin bir gerçek hikâyedir. Mutezilenin yükselişi İslam’ın medeniyetinin düşüşünü hızlandırmıştır tarih boyunca.

Ehli Sünnet ve Cemaat imamlarının en çok korktuğu fikri akım Mutezile olmuştur. Çünkü Mutezile Abbasiler zamanında iktidarı ele geçirince öyle bir fikri ve siyasi terör estirdi ki Müslümanlardan hiç bir kimse yeni bir fikir üretmeye cesaret edemedi ve gerileme donemini baslatti.

Mutezile ile fikri manada hesaplaşmamız lazım. Bu konu, halı altına süpürülecek bir konu değil. Eger tekrar iktidara hâkim olurlarsa aynı diktatörlüğü egemen kılmalarını engelleyecek hiç bir şey yok. Türkiye’de Fethullah Gülen’in boşaltmak zorunda kaldığı siyasal alana hakim olmak isteyen Mutezileciler büyük bir tahribat oluşturabilirler.

Halbuki ilkesel olarak hiç bir İslami cemaat, tarikat ve oluşumun iktidarı ele geçirmeye çalışmaması gerektiğini yakın zamanda öğrenmemiş olmamız lazım. Çünkü siyasal iktidar bir sopadır ve onu eline geçiren her bir fikri akım başkalarına karşı diktatörlük kurabilir ve zulüm edebilir.

Mutezilenin Çıkışı

Çok uzağa gidelim. 1300 yıl öncesine. Tarih hicretten sonra 110 ve miladi 728 yılı. Hasan Basri hazretleri talebeleri ile medresede ders yapmaktadır.

Herkes bağdaş kurmuş ve ders halkasında pür dikkat bu değerli zatı dinlemekte iken sohbet halkasından biri bazı eleştirilerde bulunuyor, kalkıyor ve halkayı ve cemaati kızgınlıkla terk ediyor. Terk eden kişinin ismi o güne kadar hiç duyulmamış. O günden sonra duyulacak ama yine de çok meşhur olamayacak.

Ismi Vasıl bin Ata. Kısa sürede büyük bir grup oluşturur ve bu ayrılanlar yani Mu’tezile, Ehli - Sunnet ve Cemaate tam 24 konuda elestiri getirir. İşin ilginç tarafı, bu eleştirilerden tam 21 tanesi büyük oranda doğru ve haklı eleştirilerdir.

Hızla yayılan bu akım, Abbasi halifesi Harun Reşidi ve saray ahalisini de etkiler ve kısa sürede Halifelerin de kabul ettiği bir akım haline gelir. Özellike El Vasik’ın halifeliği döneminde Mutezile kelimenin tam anlamıyla terör estirir ve kendisine muhalif olan tüm akımları engizisyon gibi karanlık oda sorgulamalarından geçirir ve binlerce alimi hapishanelere koyar. Ahmet bin Hambel de “el-mihne” despotik sorgulamalardan geçer ve büyük işkence görür. Tutukladıkları tüm İslam alimlerine Kur’an’ın mahluk olduğu iddiasını kabul etmelerini isterler ve red edenleri hapse atarlar. Ahmet bin Hanbel hazretleri Kur’an’ın mahluk olduğu fikrine karşı çıktığı için yıllarca zindanda işkence görmüstür.

Bu despotik akım fikri manada da bir muhalifin çıkmasına izin vermez ve ta İmam-ı Gazali çıkana kadar Mutezileye ciddi manada muhalefet eden çıkmaz. Tarih boyunca ortaya çıkan tüm Mutezile türevleri, başta hür düşünceye ve özgür bireylere vurgu yaparken, bu fikri akımın içinde barındırdığı despotik zihin yapısı gücü eline geçirince en ağır zulmü işlemekte bir çok maslahat bulmuştur.

Bu akım, Kur’an-ı Kerim’i anlamak için akıl yürütmek gibi zahirde sureti haktan görünen ama hakikatte tüm ehli sünnet ve cemaat akidelerini yıkmaya matuf ve dini başkalaştıran bir hal alır. Rasyonalite ve adalete verdikleri önem diğer despotik düşüncelerini gizlemek için bir araca dönüşür.

İmami Gazali bu yeni fikirden 3 tanesinin tamamen yanlış oldugunu ispat eder. Ama bu üç fikir, Mu’tezilenin diktatörlük kurmasına ve insanlari engizisyondan geçirmesine neden olur.

Bu zatlar kendilerine hiç bir zaman Mu‘tezile demediler. Onun yerine "ehlü'l-adl ve'tevhîd" ("adalet ve tevhid ehli") dediler. Rasyonaliteyi savunan ve ozellikle kader ve kaza konusunda Es’ari yorumunu katı bulan bu anlayış İslam aleminde büyük bir etki ve dolayısıyla da kaçınılmaz olarak tepki doğurdu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.