Allahın Sadık Kulu ve Mes’eleler

Bediüzzaman’ın 1927-34 yılları arasında Isparta, Barla’da geçirdiği sürgün yıllarını anlatan Allahın Sadık Kulu adlı animasyon çalışma gösterime girdi. Bir canlandırma sineması çalışması olan film tabii olarak yetişkinler kadar çocuklara da hitap etmeyi hedeflediğinden, Anadolu yakasında, Üsküdar’daki sinemaya çoluk-çocuk her yaştan seyirci doluşmuştu. Manevi atmosferli bir eser seyretmeye hazırlanan, Türkiye yakın tarihinin dini-siyasi mazlumlarından biri olan büyük şahsiyetin hayatından bir nebze olsun feyz almaya çalışan seyirciler bu kez önceden gösterilen reklamlardan değil, gösterime girecek olan Türk filmlerinden birinin fragmanıyla abandone oldu. Sümela’nın Şifresi nam berbat kaba argo, küfür ve açık görüntülerle dolu komedi iddiasında bir para tuzağı zihinleri ifsad etti. Böylesi bir ‘sanatsal özgürlük’ benim hiç anlayabileceğim bir şey değil. Yalnızca manevi duyarlılıklı bir film ortaya koymak sorunlara çare olmuyor; bunun dağıtım şartları, gösterim koşulları, hangi ortamlarda gösterime girdiği de en az filmin yapılması kadar önem taşıyor.
***

Bediüzzaman’ın 1954 yılında Barla’ya ikinci kez gelişiyle başlayan ve Türk sinemasının canlandırma türünde sinemalarda ilk kez uzun metraj olarak gösterime çıkan film, muhteva olarak, yani konu dizimi ve diyalogların düzeni gözönüne alınarak başarılı bir seyir izliyor. Bediüzzaman’ın her türlü meşakkat altında vakur ve mütevekkil duruşu, üslubunu bozmayışı, insanlarla her yaşın meşrebine göre ilişkiye girişi yine başarılı bir şekilde resmediliyor. İman hakikatlerine yapılan vurgu, kimi kerametlerinin sergilenişi, tabiattan temsiller getirilerek yapılan irşad hareketi ve Kur’an’ın kainatın gerçeklerine dayanılarak yapılan tefsiri filmin çok olumlu boyutları olarak ortaya çıkıyor. Zaten filmin danışman kadrosu, bu manevi hareketin birçok veçhesine vakıf kimselerden oluşuyor. Ancak çizimlerde yer yer acemilikler de göze çarpıyor. Ekibin belki bu minvalde yaptığı ilk çalışma olması bu sorunları beraberinde getiriyor. Mesela, insan figürlerinin yaptığı hareketlerin yeterince kıvrak olamayışı, koyun sürüsünün yürüyüşündeki tuhaflık, ağaç dallarının sallanmasında, yaprak kımıldamalarındaki esneklik problemleri, kimi fon çalışmaları daha tabii bir şekilde canlandırılabilirdi.

***

Bu anlamda, manevi bir mes’uliyet taşıyan hele büyük bütçeli çalışmaların muhakkak belli bir istişare sonucu görücüye çıkmasının bir kez daha önemi ortaya çıkıyor. Evet, filmin danışman kadrosu olay örgüsüne hakim insanlardan oluşuyor, ancak demek ki bir de estetik anlamda sinema dilini iyi bilen, animasyondan profesyonel anlamda anlayan kişilerin bilgisine de başvurulabilirdi. Başka bir deyişle, bu çevrenin çok iyi aşina olduğu istişare müessesesi işletilebilirdi. Daha önceki benzer çalışmalara bir göz attığımızda, Kelebek, Dinle Neyden, Anne Ya da Leyla, Anka Kuşu, Bendeyar gibi filmler de maalesef bu eksikliğin sonucuna katlanmışlardır. Böyle birer misyona sahip ve oldukça büyük bütçeli prodüksiyonlar, yer aldıkları atmosferin doğasının gereği daha kaba montaj aşamasında ilgili küçük bir çevreye sunulmalı ve yapıcı görüş alışverişinden sonra son şekli verilerek seyirciye sunulmaya hazır hale getirilmelidir.

Başta değindiğim sistem sorununun yanında, iç sorunlar, estetik, algısal, ve senaryo yazımı gibi büyük problemler bu çevrenin başetmesi gereken unsurlar olarak ortaya çıkıyor. 200 civarında kopyayla birçok salonda gösterime giren yüksek bütçeli bir filmin daha ikinci haftasında seyrelerek yola devam ediyor olması, kaderin acı bir tecellisi. Muhakkak yüzleşmek gerekiyor.

Star

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum