Besmeleye Başlamak-III

Birinci sözde geçen ifadeler ve teşbihler, hakikat sarayının anahtarı hükmünde olan ‘Besmele’nin’ sırlı istimaline dair bir usul dersi olarak değerlendirilmektedir. Bu itibarla, ‘cümle tahlilleri’ ile usule dair bu ders, müdavele-yi efkârı temine medar bir marifet sofrası olarak takdim edilmektedir.

“Ey Kardeş”

Bu ifade tarzı ile muhataplarımıza nasıl hitap edilmesi gerektiği öğretilmektedir. Nefislerin kalplere hükmettiği, enaniyetin insani meziyetleri esir ettiği bir asırda “Ey Oğul, Ey Gafil” gibi ifadeler ile hitap etmek muhatapları rahatsız eden bir vaziyete sebebiyet vermekte, aradaki mesafeyi derinleştirmekte, nasihati almayı perdelemektedir. Söze “Ey Kardeş” diyerek başlamak hitabı munis bir hale getirmekte, muhatapların nasihati kolayca almalarına zemin ihzar etmektedir.

“Benden Birkaç Nasihat İstedin”

Nasihat istemek, hakikati talep etmek manevi ihtiyacını hissetmektir. Hayra ulaşmak için hayrı talep etmek gerekmektedir. Bekaya ait mücevherleri satanlar yahut mücevher dükkânında çalışanlar talebi karşıdan beklemeli, nasihat isteyenlere nasihat etmelidir. Müşteri olmayanlara, ihtiyacının farkına varamayanlara malını satma telaşına düşmemelidir. Bâki bir Zat’tan bahsedenler, bekâya dair hakikatleri ifade edenler müşterilerin gelip almalarını beklemelidir.

“Sen Bir Asker Olduğun İçin Askerlik Temsilatıyla”

Hikmet-i hilkatine ve irade-yi cüz’iyesine izafetle insan aziz bir kul, kevni ve celali kanunlar (nevamis-i rabbaniye) karşısında çaresizliği ve itaate mecburiyeti cihetiyle aciz bir köle, emr-i ilahiyeye kayıtsız şartsız itaat etmesi cephesiyle muti bir asker olarak tarif etmek mümkün görülmektedir.

Bu cümle ile tebliğde istimal edilecek temsil ve teşbihlerin muhataba munis gelen, onun ülfet ettiği şeylere göre tercih etmenin lüzumiyeti öğretilmektedir. Burada askeri temsilatın tercih edilmesi, her zaman ve her muhatap için mutlak bir hitap tarzı olduğunu göstermemektedir. Bu sözde geçen temsillerin askerliğe dair olmaları, herkes tarafından bu vazifelerin bilinmeleri ile ilgili olduğu düşünülmektedir.

Emir mahallinin kim olduğunu ve rütbesini bilen asker emri sorgulamaz, kayıtsız şartsız itaat etmektedir. (İhlas ise, yapılan ibadetin yalnız emrolunduğu için yapılmasıdır.)

“Sekiz Hikâyecikler İle Birkaç Hakikati Nefsimle Beraber Dinle”

Hikâye yerine hikâyecik kelimesi ile temsili kısa tutmanın gereği bildirilmektedir. Temsil uzun olursa her zihin temsilden temessüle, yani temsil ile anlatılmak istenen manaya intikal etmesi, mes’eledeki asli maksadı anlaması güçleşmektedir. Fikren inkişaf etmemiş zihinler, basit ifadelerden daha ziyade istifade etmektedir. Her zihin temessülün tafsilatına intikal edememektedir.

Fikirleri sığ, hisleri basit olan avam-ı nas derin imani hakikatleri anlayamamakta, suretler ve hikâyecikler ile mes’eleyi izaha çalışmak hikmete daha münasip düşmektedir. Yani uzun hikâyeler ile değil, kısa hikâyecikler ile mes’eleyi izah etmek gerekmektedir. Hikâye uzayınca nazarlar dağılmakta, verilmek istenen mesajı anlamak müşkülleşmektedir.

Hakikatleri hikâyeler (darb-ı mesel) tarzında tebliğ etmek, mes’eleyi dolaylı olarak anlatmak demektir. Hikâyeler suretleri, hikâyelerin manaları hakikatleri, hikâyelerin maksatları hikmet ve neticeleri bildirmektedir. İman hakikatlerini muhataplara doğrudan değil, temsiller yoluyla anlatmak hikmete uygun hareket etmek demektir.

Temsili anlatım hayal kuvvesini tahrike sebebiyet vermekte, merak hissini celbetmektedir. Temsilden temessüle geçmek, muhatabın merakını temsilin içinde saklanan mesajlar ile tahrik etmek gerekmektedir. Muhatap hatip ne demek istiyor, hikâyenin sonu nereye varacak diye meraklanması manadan nasiplenmesini tezyid etmektedir.

“Çünkü Ben Nefsimi Herkesten Ziyade Nasihate Muhtaç Görüyorum”

Nefsini herkesten ziyade nasihate muhtaç görmek, acz ve fakrını fark etmek demektir. Nefsini herkesten ziyade nasihate muhtaç görmek, öncelikli vazifemizin kendi nefsimizi ıslah etmek olduğuna dikkatleri çekmektir. Nefsini ıslah etmeyenlerin başkalarını ıslah etmeleri mümkün görünmemektedir. Tebliğ vazifesini yerine getiren müminlerin nefislerini terbiye ve tashihe öncelik vermeleri gerekmektedir.

“Vaktiyle Sekiz Âyetten İstifade Ettiğim Sekiz Sözü Biraz Uzunca Nefsime Demiştim”

Nefsine söylerken mufassal, gayre söylerken kısa ve öz olarak ifade etmek, nefsine celali gayre cemali olarak tevcih-i kelam etmek irşadın hakikatine muvafık düşmektedir. Sekiz söz, sekiz haneli bir anahtarın dişleri (şifreleri) gibi görünmektedir.

“Şimdi Kısaca Ve Avam Lisanıyla Nefsime Diyeceğim. Kim İsterse Beraber Dinlesin”

“Kim İsterse Beraber Dinlesin” ifadesi dikkate medar görülmektedir. Dinleyen itaat edecektir, itaat etmek isteyenler dinleyecektir. Dinleyenler münfail (nesne), dinlenilen nasihatler fail (özne) makamına yükselecektir. Özne olarak görülen bir hakikate uymak insana zor gelmeyecektir. (İşittik ve itaat ettik. Nur; 51)

“Kim İsterse Beraber Dinlesin” cümlesi ile derslerin birlikte okunması ihtiyacına da dikkatler çekilmektedir. Hayırlı işleri cemaat şuuru ile yapma lüzumiyeti bildirilmektedir. Ders müzakeresinde bir tane hususi muhatabın olsun, diğerleri istima makamında otursun. Muazzez Üstadımızın birinci muhatabının Hulusi Abimiz olduğu bilinmektedir.

Elhasıl; Bismillah; şecere-i hilkate dair ilahi kudreti gösteren tekvini ayetler ile teşri’i (Kur’ani) ayetlerin ittihad ve imtizacını temine vasıta bir ruh gibi vazife görmektedir. Bişuur mahlûkatın ‘Besmele’ ile kuvvet ve kudretlerinin fevkinde işlere vasıta olmaları gibi, ‘Bismillah’ hakikatini şuuri olarak söyleyen, Allah’ın isimlerine göre hareket eden müminlerin külli hizmetlere ve hayırlı neticelere vesile oldukları müşahede edilmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
8 Yorum