Abdulkadir ÇELEBİOĞLU

Abdulkadir ÇELEBİOĞLU

Risale-i Nur Kendini Nasıl İzah Ediyor?-5

"...o halde ona necât verecek öyle bir zât lâzım ki; hükmü hem balığa, hem denize, hem geceye, hem cevv-i semâya geçebilsin. Çünkü onun aleyhinde gece, deniz ve hut ittifak etmişler." (Lem'alar, s. 6)

Bu gibi bazı yerlerde ise ilk cümlede geçen kelimelerden bazılarının diğer cümlede karşılıkları verilmektedir. Gece ve deniz kelimeleri iki cümlede de aynı şekilde geçerken ilk cümledeki "balık" kelimesi, ikinci cümlede "hut" olarak geçmektedir. Böylece Risale-i Nur'un diğer bir hususiyeti olan Kur'ânî kelimeleri kullanmak ve talim etmeyi görüyoruz. Nitekim Kur'ân-ı Azîmüşşan'da Rabbimiz (cc), Hz. Yunus (as) için كَصَاحِبِ الْحُوتِۢ (kesâhibi'l-hût) yani "balık sahibi" der. Nurlar bize Kur'ânî ve Hadîsî kelimeleri, kavramları öğretip istimal etmemize de vesile olmaktadır.

"Bazı müstensihler, bu bîçare Said hakkında (ra) kelimesini bir dua niyetiyle yazmışlar. Ben bozmak istedim, hatıra geldi ki: 'Allah razı olsun' mânâsında bir duadır, ilişme. Ben de bozmadım." (Şualar, s. 683)

Üstâd Bediüzzaman'ın On Beşinci Şua'nın sonlarındaki bir sayfada düştüğü "Hâşiyecik"te bu ifadeler yer alır. (ra) ifadesi mâlûm olduğu üzere "Radıyallahu Anh"ın kısaltmasıdır. "Allah razı olsun mânâsında bir dua" olduğu izah edilmiştir.

"Kalbden maksad; sanevberî (çam kozalağı gibi) bir et parçası değildir. Ancak bir latife-i Rabbaniyedir ki, mazhar-ı hissiyatı, vicdan; ma'kes-i efkârı, dimağdır." (İşârâtü'l-İ'câz, Tercüme: Abdülmecid Nursî, s. 77)

Burada geçen "sanevberî (çam kozalağı gibi)" ifadelerinin mütercime ait olduğu görülüyor. Burası da aynı yukarıdaki misâller içerisinde ele alınabilir.

"Fıtrî karagözlülük, sun'î (yapma) karagözlülük gibi değildir." (İşârâtü'l-İ'câz, Tercüme: Abdülmecid Nursî, s. 106)

Burada da mütercim Abdülmecid Nursî, "sun'î" kelimesini "(yapma)" kelimesiyle parantez içinde ifade etmiştir.

"Ey muhatablarım! Ben çok bağırıyorum. Zira asr-ı sâlis-i aşrın (yani on üçüncü asrın) minaresinin başında durmuşum, sûreten medenî ve dinde lâkayd ve fikren mazinin en derin derelerinde olanları câmiye davet ediyorum." (Münâzarât, s. 49)

Yaptığımız tahkikat neticesinde "(yani on üçüncü asrın)" ilavesinin Ahmed Hüsrev Altınbaşak Ağabey'e ait olduğu görülmüştür. Üstâd'ımız Bediüzzaman Hazretleri de bunu görüp tasvip etmiştir.

whatsapp-image-2025-10-11-at-13-01-32.jpeg
(Ahmed Hüsrev Altınbaşak Ağabey Elyazısıyla Teksir Münâzarât Nüshası'ndan alâkalı yer (İsmet Güven Arşivi'nden)

whatsapp-image-2025-10-11-at-13-02-48.jpeg
(Üstâd Bediüzzaman'dan tashihli Tarihçe-i Hayat eserinde mezkûr kısım, burada da aynı şekilde mevcûttur. (İsmet Güven Arşivi'nden)

Risale-i Nur eserlerinde parantez içinde doğrudan anlamı verilen de şu yerler vardır;

"...sayd'a (ava)..." (Münâzarât, s. 57)

"...zeyn-âb (havuz)..." (Münâzarât, s. 57)

"...fuzla (en faziletli)..." (Divan-ı Harb-i Örfî, s. 40)

"...hêdim-i medeniyet {*: Hêdim-i medeniyet: Medeniyeti yıkıcı.}..." (Hutbe-i Şamiye, s. 83)

"...muhannes veya mütereccile gibi {(Hâşiye) Kadınlaşmış erkek... Erkekleşmiş kadın... -Müellif-}..." (Âsâr-ı Bediîyye, s. 458)

Aynı yerin Divan-ı Harb-i Örfî eserindeki şekli ise şöyledir;

"...muhannes gibi (yani kadınlaşmış erkek gibi) veya mütereccile gibi (yani erkekleşmiş kadın gibi)..." (Divan-ı Harb-i Örfî, s. 71)

"...müvellidü'l-ma' ve müvellidü'l-humuza (hidrojen-oksijen)..." (Şualar, s. 109)

"...berke (şimşeğe)..." (Şualar, s. 109)

"...ra'dı (gök gürültüsü)..." (Şualar, s. 107)

Bu gibi parantez içinde mânâsı verilen yerler vardır. Numûne olarak bunlarla iktifâ ediyoruz.

(Devam Edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum