19. Uluslararası Stilistik Sempozyumu-Isparta

Isparta’da bir stilistik sempozyumu düzenlendi. Antalya Üniversitesinden Arda Bey ve Süleyman Demirel Üniversitesi’nden sevgili bölüm başkanı başkanlığında. Sempozyuma yurt dışından ve içinde çok sayıda ilim adamı stilist çağrılmıştı. Benim bildirim Perşembe günü saat 14’den sonra idi. Iğdır’dan yola çıktım. Iğdır, Ağrı, Ankara, Isparta güzergahından tam 18 saat yol giderek Perşembe günü gece saat 3’de Isparta’ya vasıl oldum. Konum “Necip Fazıl’ın Şiirlerinde Bir Alt Üslup Meselesi Olarak İmajlar” isimli idi.

Anglo Amerikan eleştirisi metinleri, üslub, stil ve değerlendirme metin eleştiri konusunda çok ileri bir edebiyat. Biz edebiyatı büyük bir milletiz. Anadolu, Avrupa, Asya bütünlüğü içinde bin yıl devam etmiş bir Müslüman Muhammedi edebiyatımız var. Cumhuriyet sonrası biraz ruhsuzlaşmışsa da onların içinde de çok değerli insanlar gelmiş. Bir bütünlük içinde bu edebiyata bakılırsa çok istifadeli olur ama okumak hasleti olmayan bir toplum bir yerlere takılıp kalıyor. Az bilgi ile büyük yorumlar yapmak, her konuda konuşmak gibi bir gereksiz haslet ediniyor. Böyle az bilgi ile yorum yapan tuhaf arkadaşlar var, bunların cemaatlere vurduğu darbelerin hesabı yok, kimse bunlara böyle yapma da demiyor. Yanlış adamların ayıklanması gerekir, yoksa yanlış adamlar fetöden daha çok insanın tarih içinde hayatına, ekmeğine, saadetine mal olmuştur.

Notrhrop Free, bir anglo Amerikan eleştirmeni ve üslubçusu. Ta ilk felsefeden bugüne kadar incil ve Kur’an’dan tesirler almış. Öyle yüzeysel değil derinlikli ilgiler edinmiş ve Anatomy of Criticizm isimle eserine yansıtmış. Dünyayı da etkilemiş ve dünya eleştiri tarihinde kendine has özel bir yer edinmiş.

Süleyman Demirel Üniversitesi’nden öğrencilerim beni unutmamışlar, geldiler, dinlediler sağolsunlar. Mütebessim yüzleri ile ruhum tazelendi. Yaşasın konuşmak ve etkilemek dedim. İlim uğruna sıkıntıya giren insanı Allah öyle ruhsal bir mutluluk ile ödüllendiriyor ki sorma gitsin. Yunanlıların bir savaşında çok insan ölür, ünlü bir hatip konuşma yapar ölülerin başında onlarla ilgilenen insanlar ölülerini bırakıp onu dinler. Izdıraplarını unuturlar. İşte anlatmak böyle bir şey, anlatmaktan olağanüstü zevk alan bir insan da Kırkıncı Hoca idi. Kendinden geçerdi anlatırken sanki dünyaya anlatmak için gelmişti.

N. Frye, bir felsefeci gibi söz sanatının ham maddesi olan kelimeleri kainat gözlemlerinden edinmiş. Görmek ve düşünmek ve imaj kurmak onun yegane faaliyeti. İmajları üçe ayırmış: Apokaliptik, Demonik ve Analojik imajlar.

Apokaliptik kelimesinin Türkçemizdeki yerini bilmek, anlamı anlamamak gibi. Kainat kitabı iki alfabeden oluşuyor, biri fiziki varlıklar ki onlar kainat kitabının harfleri, kainatı yapmak için ne kadar nesne ve olay varsa hepsi yerile yerine konması gerektiği yere konmuş. Bunlar muhabbet ile yerli yerine konmuş. İnsanın gözü yerli yerinde ne büyük olabilir ne de küçük, büyük de olsa yüzün simetrisini bozar küçük de olsa. Fiziki dünyanın yanında bir de manevi dünya var. Frye bu manevi dünya veya kainatın harflerini de mukaddes kitaplar olarak değerlendiriyor ki öyledir. Elbette herşeyin yerli yerinde olduğu bu kainatın cüzleri arasında dolaşan varlık ve olayların onlarla uyumu var. Evde olan evden büyük olmaz, evle evde olanın uyumu vardır, insanın evi olan vücudu da kendine uygun azalar taşıyor, ne büyük olur ne de küçük. Büyük evi de insan ile alakalı, o evde de herşey birbiri ile uyum içinde ne büyük olur ne de küçük.

Frye, şiirde insanın müdahalesi olmayan varlıklar ile yapılan imajlara apokaliptik diyor, yani kainat  şiirini Allah nesnelerle yazmış. Wellek Rene Austin edebiyatın teorisi diye bir kitap yazmış, bizim doktora yıllarımızda o kitabı bize tavsiye etti, İstanbul’da odasına gittiğimde “git o kitabı al” demişti ben de gittim aldım. Sonra tercümeleri vardı, onları buldum fotokopi ettirdim. Erzurum’da hocalara, arkadaşlara dağıttım. O kitap edebiyat ve entelektüel tarzımızda büyük bir yol açtı, ben ondan sonra bu Aatomi of Criticism kitabını gördüm. Kısır bir edebiyat eleştiri içinde giden edebiyatımızı birçok konuda yenileyebilir zannederim. Apokaliptik imajlar, hayvan, bitki, kozmik alemi oluşturan unsurlardan oluşuyor. Yahya Kemal, “Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul” aiyor tam apokaliptik bir imaj.

Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede –Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniye’de. Süleymaniye’de Bayram Sabahı şiirini yazmış, şiirimizin bütün kutsal değerleri mekanları ve tarihi coğrafyası ve kahramanlığı o şiire yüklenmiş.

“Engüzel mabedi olsun diye en güzel dinin.” İşte bir apokaliptik imaj daha.

Deniz ufkundan bu top sesleri nerden geliyor.
Barbaros Belki donanmayla seferden geliyor.
Adalardan mı Tunus dan mı Cezayir’den mi
Hür ufuklarla donanmış iki yüz pare gemi
Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor.

Tarihi bir realite seferden dönenleri anlatıyor, nasıl  hissetmiş o havayı vermiş. Şövenizm değil, yaşanan tarihin tarrakası. Tabiatın ilahi bir tanzimle düzenlenmesinin yanında insanın da bazı fiilleri var bunlar demonik fiiller. Demonik insan hem şerre hem hayra, hem iyiye hem kötüye kabiliyeti olan canlı. İncil de, Kur’an da, ilk filozoflar Sokrat ve Eflatun da insanın bu iki başlılığını kabul etmişler. Demonik canlı hem alayı illiyin hem de esfel-i safiline gidebilir. Batı sanatı bu demonik varlığı çok işlemiş. Demonik insan zevkleri ile savaşır, çok zaman mağluptur. Acı ve çatışma onun hayatının öğeleri, çok zaman mağlup. Demonik savaştan büyük insanlar çıkmış, peygamberler, evliyalar, azizler bunun yanında Ebu cehil, Leheb, Neron, Musolinni, Hitler de bu savaşın eksileri. Düalist bir karakter demonik insan ama başarının zenbereği şeytan çok oynak ve plastik bir kişiliği var. Çok yerde bulunur, çok yeri batırır, batmayana hayret eder, nasıl batmadı der. Kurban olayım nasıl bir kainat kurmuşsun, hidayet ve dalaletin tanzimi ve savaşı iradelerin yönetimi. Allah de Allah! Başka şey demen gerekmez.

Demonik insan, melankolik, merhametsiz, zalim. İnsanın daimon karakteri var, iyilik, kötülük, güzel, çirkin. Çok zaman hayvani. Şerif Mardin ve Sabri Ülgener bu demonik kişiliği söz konusu ederek edebiyata yeni bir yol açmak istemişler ama iki kişi ile maç oynanmaz ki, Hüseyin Avni Tökel de bunlardan. Demonik insanın bir aktörü vehim. Necip Fazıl vehimleri ruhun kelle şekeri üstündeki karıncalara benzetir. Vehim boş kaleye gol atma dersleri verir ama ilmin de dinin de sanatın da yerine göre temelidir.

Vehim kadehinde zehirli tütsü
Kıvrım kıvrım
Beyin törpüsü
Vesvese de onun tezye oğlu
Rahatlık senin deden
Benim annem vesvese
Bu ukdenin dilinden
Kalmadı anlar kimse.

Merak ve aramak da demonik insanın iki hareket ettirici unsurları, gelişmenin de temelidir.

“Koşan elbet varır düşen kalkar
Karataştan su cıvıl cıvıl akar
Arayan Hakkı en sonunda bulur” demiş Tevfik Fikret ama bulamamış gariban.

Apokoliptir dünyadan demoniğe Necip Fazıl ruhunu anlatır.

Örümcek ağı

Duvara bir örümcek ağı gibi
İnce dertlerimle işledim bir ağ
Ruhum gün doğunca sönecek gibi
Şimdiden eyliyor hayata veda
Kalbim yırtılıyor her nefesinde
Kulağım ruhumun kanat sesinde
Eserim duvarın bir köşesinde
Çıkamaz göğsünden başka bir sada.

Necip Fazıl demoniktir, otuz yaşından sonra demonik dünya çatlar Apokaliptik dünya görünür. Şair farkeder, çamuru malayı alır bir dünya kurmaya çabalar, bir de kalem.

Tam otuz yıl saatim çalışmış ben durmuşum
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.

Yağmurun rahmetin, bereketin, vahyin, peygamberin geldiği tepesinde arş olan gökyüzü çocukların uçurma uçurduğu zaman gördüğü gibidir. Sonra farkeder gökyüzü farklı bir apokaliptik karakterdir. Allah’ın en çok tekrar ettiği kutsal imanı Rabbüssemavatı vel ard. Halakak semavatı vel ard.

Artık apokaliptik dünyadadır.

Yollar ve gökler

Üstüste alt altalar
Bende gökler ve yollar
Gökler kat kat mavilik
Yollar kol kol servilik
Yollar nereye gider?
Ve ne düşünür gökler?
Göklerin bir sırrı var
Onu arıyor yollar
Gökler suda titriyor
Yollar suda bitiyor
Göklerin gözü yerde
Yolların ki göklerde
Bu yollarda işimiz
Bu göklerde gizlimiz
Yollar beni vardırın
Gökler tutup kaldırın

Onun doğruyu görmesi apokaliptik dünyayı bulması için bir ışık gerekir, o ışık vahiydir. Akıl vahyi bulursa ışığı görür, yoksa göremez. Peygamber de öyle değil miydi, mağaraya gelinceye kadar, Muhammed’in (asm) aklı idi, sonra bir ayetle vahyin ortaya çıkardığı Hz. Peygamber oldu, Muhammed Mustafa.

Apokaliptik dünya ile demonik dünya iç içe girmiştir, Tecer’in; “Geceleyin bir ses böler uykumu/Der ki bana ta derinden nerdesin.” Necip Fazıl’ın, “Gaiplerden bir ses geldi” demesi gibi. Bizi kuşatan apokaliptik dünya ve biz, bu kavgaya da dönüşür, ateist ve nihilist filozoflarda. Sofiyyunda ise bir uzlaşma ve etkilenmedir.

Beni bende demen bende değilem
Bir ben vardır bende benden içeri
Bazan da deli eder şairi ve şairleri
Deli eder insanı bu dünya
Bu tepeden tırmağa çiçek açmış ağaç

Necip Fazıl ise;

“Azdırma rahat bırak içimdeki deliyi
Bana sorma, benim de bilmediğim gizliyi” der.

İki dünya arasında görüntüyü kapatan engellerden biri perdeler, şair belli ki perdelerden çok çekmiş.

Perdeler hep perdeler, ya benim sevdiklerim
Her yerde her yerdeler, şimdi nerde nerdeler?
Pencerede kapıda önü bonboş perdenin
Geçitte kemerdeler, içerde iç erdeler
Perdeler hep perdeler, perdeler hep perdeler
Bir tohumda bin gömlek son noktada son perde
Giyim giyim fideler çevrilmiş seccadeler
Kalpler dilini yutmuş orada işte işte
Bangır bangır mideler ölümden azadeler
Perdeler hep perdeler, perdeler hep perdeler
Perdeler tükenmez
Perdenin ardı perde perdenin ardı perde Her siper
Aşıldıkça gaye öbür siperde

 

Perdeler zamanla kuşatılmıştır, zaman ötesine gitmek kimsenin karı değil. Şair araştırır;

Zamanın olmadığı diyar acaba nasıl?
Kesiksiz bir an mıdır bundan sonraki fasıl?

Stilistik sempozyumu bilim dünyamıza büyük bir nefes, İngiliz edebiyatının, anglo Amerikan edebiyatının bir özelliği stilistik düşünce. Bizim edebiyatımız aynı şeyleri aynı boyutta tekrar ede dursun, yorum dünyası çöl gibi, bu da büyük yorum metinlerine sahip batıdan haberdar olmamaktır. İlim yeni anlam ve kapıları zorlamaktır.

Bu konuşmam büyük alkış aldı, bütün salon ayakta alkışladı,

Kadir bilmezlere kul ettin beni.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.