Zorluklarıyla helal kazanç

Ekonomik hayatın en büyük iki argümanı emek ve sermayedir. Meşru sermaye, Marks’ın da tespit ettiği üzere “birikmiş ve cisimleşmiş emek” olması hasebiyle diyebiliriz ki, ekonominin aslî temeli emektir. Bu önemli hususu, emeği, maddi ve manevi insan varlığının temeli kabul eden semavi dinler ve özellikle Kur’an şöyle ifade eder: “Leyse li’l-insâni illâ ma saa * Enne sa’yehu sevfe yürâ * Sümme yüczâhu’l-cezâe’l-evfâ[1] (İnsana çalıştığı ve peşinde koşturduğu şeyden başka bir karşılık yoktur. Sa’yinin karşılığını ise sonra görür. Kendisini tatmin edecek şekilde emeğinin karşılığını alır.)

Bu âyet maddi ve manevi bütün insan faaliyetlerini birden ifade eden kapsamıyla emek-ücret ilişkisini bir kanun haline getirdiği gibi diğer bir kanunu da nazara sunar: “Meşru servet hemen oluşamaz…” Çünkü âyet “sonra görür” diyor. Bu açıdan belirli bir miras ve hazır birikime sahip olmadan şahsî emeğiyle ekonomik hayata atılan bir kişinin alın teri ile servet sahibi olması, normal şartlar altında, uzun ve dalgalı bir süreç ister. İstisnai haller hariç…

Emeğin istihdam edildiği sahalardan stabil ve sabit bir gelire sahip olan memuriyet, sosyal ve siyasal hayatın çalkantıları içinde yol alan bir ticarete göre servet ve zenginlikten daha uzaktır. Sermaye birikimi ve servet, kişisel açıdan ve mikro-ekonomi yönünden önemli olduğu kadar ülke açısından ve makro-ekonomi yönünden de önemlidir.

Çünkü ülkelerin kalkınması, sermaye birikimine dayanır. Bu ise, üretim ile oluşur. Memuriyet ise, hizmet sektörüdür; üretim yapmaz. Yalnızca üretim faaliyetlerinin sevk ve idaresini organize eder. Bu manada Said Nursi, bir ülkenin kalkınmışlık kriterini “Kamu sektörünün ülke ekonomisinde payı”[2] olarak tespit eder. Kamu sektörü büyüyen ekonomiler gerilerler. Bu tespite nazaran diyebiliriz ki, kalkınmak isteyen bir ülkede ya kamu sektörü bir firma gibi üretim sahasına inecek… Bu ise tekelleşmeye ve haksız rekabete yol açacağından ticari hayatı sekteye uğratır. Veyahut kamu sektörü küçülecek, gereksiz istihdamı ve bunun giderini azaltacak… Bu durum ise lüzumsuz bürokrasiyi, kaynak israfını engelleyeceği gibi, devlet kademelerini bir hâkimiyet aracı ve ego tatmini vesilesi görmeyi de ortadan kaldıracaktır. İdeal devlet modeli olan “garson devlet” konumunu o ülkede oluşturacaktır. Hz. Peygamber’in (ASM) ârifâne söylediği gibi “Kendisine hizmet edilen değil hizmet eden, o kavmin efendisidir.[3] Devlet, halka köle gibi hizmet edecek ki, onların duasını, sevgisini, sadakatini kazansın. Bu şekilde halk da “İnsan ihsanın kölesidir[4] hadisine göre idarenin azat kabul etmez kölesi olsun.

Bu tespitler ışığında diyebiliriz ki PKK terörünün bir sebebi de, devletin Batı ve Kuzey Anadolu’ya ettiği hizmeti, Doğu ve Güneydoğu bölgesine etmemesi ve onlara yaptığı yatırımı bunlara yapmamasıdır. Terörün bu manada ilacı da, Doğu ve Güneydoğu tarlasına hizmet ekmektir. Ki muhabbet ve sadakat biçsin. Bu manada şu an terörün gerilemesinde GAP projesinin etkisi yadsınamaz derecede barizdir.

Emek İstihdamı

Ekonomik manada insan emeğinin arz ve talebinin kendini sergilediği piyasaya “Emek Piyasası” denilir. Bu noktada Kamu Sektörü ve Özel Sektör iki ana dal olarak önümüze çıkar. Bütün toplumlarda gördüğümüz üzere… Bir toplum devletleştiği; devlet ise, müesseseleştiği ve teşkilatlandığı zaman ister istemez memuriyet ve kamu istihdamı ortaya çıkar. İslam tarihinde Hz. Peygamber (ASM) devrinde kurulan İlahî iktidarda görev alan sahabelerde ve sonrasında Hz. Ömer (RA) döneminde her sahadaki teşkilatlanmalarda istihdam edilen sahabelerde ve işin ehli ve layıkı olan Tabiin’de gördüğümüz üzere... Kadı Şureyh gibi…

Kamu sektörü, genel manada memuriyet şeklinde emeği istihdam eder. Yeni çıkan kanunlar bütün memurları “kamu işçisi” olarak isimlendirse de... Bu sistemde şahıs, devletin ortağı değildir. Yalnızca devletteki çeşitli kademelerde belirli bir süre görev alan bir elemandır.

Özel Sektör ise, insan emeğini farklı suretlerde istihdam eder:

  1. Firmanın yalnızca çalışanı olarak…
  2. Firmanın hem çalışanı hem ortağı olarak…
  3. Firmanın sahibi olarak…

Binlerce yıllık insan tecrübesiyle sabittir ki, en verimli emek kişinin işin ortağı olarak çalıştığı durumda ortaya çıkmaktadır. İşin sahibi olmanın verdiği rehavet veya firmanın parmağındaki yüzük gibi, bir aidiyet hissi taşımayan bir çalışan konumu emeğin kalitesini, miktarını ve sürekliliğini olumsuz etkilemektedir. Fakat ortaklıktaki aidiyet ve sahibiyet hissi, aynı zamanda bir birine karşı sorumluluk duygusu, emeğin miktarı ve yoğunluğuna göre artan gelir heyecanı insan emeğini gerek kalite gerekse miktar olarak tavan seviyeye yükselten bir kamçıdır.

Kamu sektöründe ise, ortaklık algısı, siyasi manada bir “şirk” ve bölünmeye yol açtığı için riskli ve yasaktır. Fakat buna rağmen bazı idareciler, kendilerini makamları ile bütünleştirerek, kendilerini de o makamı tam manasıyla dolduran ve temsil eden kişi olarak algılayarak devleti kendilerine indirgerler. “Ben olmasam ülke batar” mantığına işi getirirler. Oysaki idarede ehliyet ve liyakat esastır. Ehliyette ilim, liyakatte ise vazifesinde fâni olma belirleyici unsurdur. Kur’anın bildirdiği üzere “Her ilim sahibinden üstte ilim sahibi vardır.[5] Yani ehliyet konusunda kimse son nokta değildir. Aynı durum liyakat için de geçerlidir. Bundan dolayı kimi zaman gelen gideni aratsa da, kimi zaman da gelen gideni unutturur. Abbasilerin İslam’a yaptığı hizmetleri, Selçukluların; Selçukluların yaptığı hizmetleri Osmanlıların unutturması gibi… Herkes ve her millet bu âlemde vazifesini görür gider. Kimse vazgeçilmez değildir. Şahıslar fani, makamlar bakidir. Bu açıdan devlette temel bir kural olarak “süreklilik” esastır.

Kazanç Psikolojisi

Pakistanlı mütefekkir ve aşk adamı Muhammed İkbal’in ifade ettiği gibi “Hayatın manası, elde etme ve kazanmadır.[6] Hayat, bir faaliyettir; şevk ise onun bineğidir. Kazanç yeni kazançlar için alt yapı ve motivasyon unsurudur. Maddi ve manevi manada…

Hayat, faaliyetsiz düşünülemez. Faaliyet belirli bir noktaya odaklandığında “amel”  adını alır. Bu manada işçilere “amele” denilir. Fakat bir faaliyet kendini teknik bilgi ve estetik zevk yoğunluğuyla gösterdiğinde “sanat” haline gelir. Amel ve sanat ile kişinin gelir elde etmesine Kelam ve iktisad ilminde “kesb” ( kazanç ) denilir. Kesb elde edene ise, “kâsib” ismi verilir. Bu noktada insanın meşru kazancının kâinatın varlık gayesi olan muhabbet hakikati noktasında konumunu Hz. Peygamber (ASM) şöyle ifade eder: “Allah elinden iş gelen sanatkâr mümin kulu sever.[7]  Onun emeği, Allah’ı sevdiğini; helal kazanç için çektiği meşakkatle sergilediği liyakat ise Allah tarafından sevildiğini gösterir. Diğer bir hadis helal kazanç için çekilen zahmet, yorgunluk ve meşakkatin kazanca kudsiyet kazandırdığını şöyle ifade eder: “Allah, helal kazanç yolunda kulunu yorgun görmeyi sever![8]

Meşru kazancın yaşadığı borçlanma imtihanı ve faiz sistemiyle hesaplaşma ise, ticari yeteneğin kemikleşmesine, kazancın bir cihad seviyesine yükselmesine yol açar. Kazanç yolunda sergilenen dürüstlük, vade uzatma taleplerindeki vefa, ahdini yerine getirmedeki sadakat ise ideal ticaretin sosyal hayattaki kaynaştırıcı yönünü gösterir. Bu manaları ifade sadedinde Hz. Peygamber (ASM) şöyle der: “Dürüst, sözüne ve işine güvenilir tüccar, nebiler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir.”[9] Bu manasıyla helal kazanç yolunda yaşananlar, imanın hayata yansıması, kişide güzel ahlak ve seciye halinde sabitleşmesi yolculuğunun adıdır.

[1] Necm suresi, 39-41.

[2] Lem’alar, 19. Lem’a, 7. Nükte, 2. Netice.

[3] Deylemî, Müsned, II, 324.

[4] Ebu Nuaym, Hilyetü'l-Evliyâ: 4:121; el-Beyhakî, Şuabü'l-îman: 1:381; Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd 4:276, 7:346; el-Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl 1:149.

[5] Yusuf suresi, 76.

[6] Bkz. Esrâr-ı Hodî ( Benliğin Sırları ).

[7] Taberani, Evsat, 8/80; Beyhaki, Şuabu’l-İman, 2/88.

[8] Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr.

[9] İbni Mace, Ticaret 1.

(Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum