Zihin savaşları

İnsan hayatının temelinde onun hayatını şekillendiren ve dönüştüren birçok etken bulunmaktadır. Bu etkenler sayılamayacak sayıda olsa da bazılarının bazılarından daha etkili olduğu ve insan hayatını şekillendirmede önemli bir rolü üstlendiği son zamanlarda bildiğimiz bir gerçektir. İnsanı insan yapan etkenler tabii ki o an ki hali ile sınırlı değildir geçmişte edindiği tecrübeler ve bu tecrübeler neticesinde gelecek algısını oluşturan şartların bütünü o insanın o an ki halini oluşturur.

İşte bu etkenlerin en önemlilerinden birisi olan ve insanın kişiliğine önemli oranda etkisi bulunan Telkini bu yazıda anlamaya çalışacağız.

Telkin, Arapça kökenli bir kelime olup “Bir duygu ya da düşünceyi karşı tarafa aşılama/empoze etme” ve bir şeyi hatırlatmak, bir inancı, duygu ve düşünceyi aşılamak anlamlarına gelmektedir.

Telkin, şuur dışı bir süreçte kişilerdeki belli fikirlerin ya da fiziksel bazı durumların değiştirilmesini sağlamak amacıyla verilen komutlar ya da davranışlar olarak tanımlanabilir. Yani bilinçaltına yerleşmiş olan bazı düşüncelerin, kalıpların istenilen yönde değiştirilmesini sağlayan hareket biçimleri olarak da ifade edilebilir. Örnek vermek gerekirse çocukluktan itibaren yetiştirilme sürecimizde “Ben” diye isimlendirdiğimiz kişiliğimizin altında o zamana kadar bilinçaltımıza ve kalbimize gönderilen telkinlerin etkisinin bulunduğu orada da duygu ve düşüncelere dönüşerek etkili bir hal aldığı gerçektir.

Pek çok çalışmada, araştırmalar, bilinçli telkinlerin insanların öğrenme ve hafıza görevlerinde nasıl performans gösterdiklerini, hangi ürünleri tercih ettiklerini ve takviyelere ve ilaçlara nasıl tepki verdiklerini etkileyebileceğini göstermiştir

Elbette telkinin bireylerin iradesine ve seçimlerine müdahale etmek ve onları zorlamak gibi bir görevi yoktur yalnızca bireyin tercih ve seçimlerini şekillendirmesi söz konusudur. Nitekim İrade gücü sayesinde kimi zaman bir ailenin çocuğuna verdiği telkinlerle isteklerinin  tam tersiyle karşılaşmaları durumu bunun en bariz örneklerinden birisidir. Çocuğuna ergenlik dönemine kadar doktor olması yönünde telkinde bulunan aile onun oyuncu olması ya da ahlaki olarak belli bir davranışı onaylamamaları ve çocuklarına yıllarca o davranışı yapmaması yönünde telkinlerde bulunmuş kişilerin çocuklarının o davranışını yapması rastlanılan bir durumdur. Ancak genel olarak çocuklar ailelerin telkinleriyle birlikte telkinlere uygun veya benzer davranışlarda bulunurlar.

TELKİNİN VE İNANCIN GÜCÜ

Deli adama "İyisin, iyisin" denilse iyileşmesi, iyi adama "Fenasın, fenasın" denilse fenalaşması nadir değildir. (Mektubat/ Otuz Üçüncü Mektub)

“Bir adama kırk gün deli (ne) dersen deli (o) olur” atasözümüz de telkinin insan hayatındaki büyük önemini ifade etmesi bakımından önemlidir. Halk arasında böyle bir ifade kazanmış olması da telkinin artık tecrübe edilmiş bir gerçeklik boyutuna sahip olduğunu göstermektedir.

Biraz derin düşünmeye doğru adım attığımız zaman aslında kelimelerle düşünmemiz sebebiyle gerek içsel gerek dışsal kelimelerin düşünceye etkisi meydana geliyor böylelikle düşünceler kabul görüyor ardından iz’an halini alarak enerji döngüsü oluşturuyor. Bunun neticesinde de kelimeler yoluyla gelen düşünce artık inanç boyutuna ulaşmasıyla gerçekleşmeye başlıyor. Ancak elbette telkinin etkili bir boyuta ulaşabilmesi için süreklilik ve tekrar elzemdir. Çünkü unutmaya müptela olan insanın kabul ve inanç boyutu tekrarlar yoluyla kuvvet kazanmaktadır.

Örnek vermek gerekirse bir insana dış dünyadan sürekli hasta olduğu yönünde telkinlerin verilmesi sebebiyle kişi başlarda şüpheyle yaklaştığı bu sözlere belli bir süre geçtikten sonra (Yukarıda geçen atasözümüzde 40 gün sözü genel geçer bir süre değildir ortak tecrübemiz itibariyle biz insanların bir alışkanlığı kazanması genel olarak 40 gün sonrasında gerçekleşmektedir) kabullenmeye başlar elbette burada kişinin savunma mekanizmasının kapanması söz konusudur. Zaten ulaşmış olduğu bu seviye iz’an yani kabulleniş ve inanç boyutu olduğu için birey psikolojik etkiyle birlikte bedensel reaksiyonlar (psikosomatik) vermeye başlayacak ve gerçekten hastalanacaktır.

Aslında telkin bunun ilk adımını oluşturuyorken inanç son evresini temsil etmektedir. Böylece telkini inancın kapısını açan bir anahtar ve onu harekete geçiren bir kuvvet olarak değerlendirebiliriz. Nitekim tarih boyunca insanoğlu hayvanların dünyasındaki gücü elde edebilme hayalleri kurarken hep bu telkinleri vermiş daha sonra telkinin artık külli bir inanca dönüşmesiyle birlikte bu isteklerini teknoloji yoluyla gerçekleştirmiştir.

Demek ki telkinin gücü inancın gücü demektir yani neye ne kadar inanıyorsan onu o kadar gerçekleştirebilmen mümkündür.

Japon araştırmacı Dr. Masaru Emoto’nun Suyun molekülü üzerine yaptığı araştırmayla insan düşüncesinin ve niyetinin suyun moleküler yapısını fiziksel olarak değiştirebileceğini göstermiştir. Yani pozitif telkinler verilmesi neticesinde dondurulmuş sularda elmas ve benzeri güzel şekillere dönüşüm rastlanırken negatif telkinlere maruz bırakılan sular dondurulduğunda karışık ve çökmüş şekillere dönüştüğü görülmüştür. Bu çalışma aslında bizlere telkinin gücünün gözle görülmeyen atomik, moleküler boyutta etki gücüne sahip olduğunu ifade etmektedir.

TEHLİKELİ BİR SİLAH OLARAK TELKİN

Son dönemlerde özellikle çeşitli oyunlar yoluyla intihara kalkışan gençleri duymuşsunuzdur. Mavi Balina adıyla bilinen bu oyun telefona indirilen bir uygulama değildir. Oyun, link aracılığı ile kişilerin bir yönetici tarafından yönlendirilmesi ile oynanıyor. Yönetici tarafından verilen görevlerin, gece yarısından sonra saat 02:00'da gerçekleştirilmesi isteniyor. İlk birkaç gün kişisel bilgilerin ve fotoğrafların paylaşılmasından oluşuyor ve bunlar yönetici tarafından toplanıyor.

Ölümlü vakaların son aylarda giderek arttığı Hindistan'da, 17 yaşındaki bir kız göle atlayarak intihar etmek üzere iken kurtarılmıştır. Oyuna telefonu aracılığı ile katıldığını ifade eden kız, güvenlik görevlilerine "son aşamayı" yerine getirmek üzere olduğunu da söyledi.

Genç kızın, kendisini kurtaran polis memuruna, "Eğer görevi tamamlamazsam annem ölecekti" dediği belirtildi.

Temmuz ayı içerisinde 14 yaşındaki Manpreet Singh isimli bir Hintli çocuk da Mavi Balina isimli oyunu oynadığını arkadaşlarına söyledikten birkaç gün sonra intihar etmişti.  (https://www.bbc.com/turkce/41281200 )

Oyun nedeniyle "en az 16 çocuğu intihar etmeye teşvik etmek" suçundan tutuklanan Budeikin, yaptığı açıklamada "toplumu biyolojik atıklardan temizlemek" amacıyla oyunu yaptığını iddia etmiştir.[4] Rus Novaya gazetesine göre oyun nedeniyle gerçekleşen intiharların 130'a ulaştığını iddia etmiştir. (https://tr.wikipedia.org/wiki/Mavi_Balina_(oyun)

Tüm bu olayları görünce insanı en iyi şekilde tanıyan şeytanın etkili silahlarından birisi olan korku ve kızgınlığını suiistimal etmekle onu güçsüz ve savunmasız hale getirmesine benzer bir durum olduğu ortadadır. Nitekim aslında telkinin kötüye kullanılması yeni bilinen bir şey değildir. İnsanlığın ilk dönemlerinden beri insanı yoldan çıkarmak ve kötülüğe yönlendirmek için ona vesvese veren Şeytanın aldatmacalarına karşı tüm dinlerde ve kültürlerde bir uyarının bulunduğu ortadadır.

İşbu etkisi sebebiyle insan hayatında büyük önem taşıyan telkin günümüzde medya aracılığıyla şeytani vesveselerin geniş kitlelere ulaşmasına sebep olmuştur. Özellikle televizyon kuşağı olarak bildiğimiz x ve y kuşakları haber kanalları aracılığıyla gün içerisinde nefret ve korku telkinlerine maruz bırakıldıkları için selametli düşünme imkanlarından uzaklaşmışlardır. Kadim kültürlerde ihtiyarlık, yaşlılık ak sakal tecrübenin önemli gücü sebebiyle bilgelikle bağdaştırılıyorken günümüzde ne yazık ki bundan eser kalmadı ortadadır. Yaşlı ve orta yaşlı diye nitelendirdiğimiz kişiler gençlere siyasi oyunlar ve gereksiz malumatlar yığınından başka bir aktarımda bulunamamaktadır.

Buna ek olarak toplumsal şiddetin ve nefretin bu derece artışını izleyen bir vatandaşlar bunun temeline inmiyoruz. Şeytanın medya aracılığıyla güçlendirilmesini ve vesveselerinin gücünü arttırdığının farkına varmıyoruz. Neden şiddet vb olaylar bu kadar arttı çünkü meşruiyet kazandı. Yani insanlara devamlı telkin edilmesi sebebiyle normalleşerek inanç boyutuna ulaştı. İşte bu yüzden bilinçli ve uyanık bir insan medyanın yönlendirmelerine ve aptallaştırıcı telkinlerine sessiz kalmaz ve tüm kınamalara ve eleştirilere rağmen bu şeytani yapıdan uzaklaştırma yapılması veya daha kaliteli hale gelmesi yönünde uyarılarda bulunur. (Tabii medya patronları buna izin verirse.)

SONUÇ

Bedenimiz aslında bir enerji okyanusundan başka bir şey değildir ve korku, kaygı, öfke, suçluluk gibi olumsuz duygular, bütün hücrelerimizin beslendiği enerjide azalmalara yol açar. Bu açıdan zihin savaşlarının ortasında bulunan bizler gün içerisinde sürekli bir şekilde kendimize sevgi, mutluluk, huzur ve şükür yönünde telkinler vermek mecburiyetindeyiz. Özellikle son dönemlerde etkisi gittikçe artan olumsuz telkinleri de hesaba katarsak iyiliği ve güzelliği dünyaya hakim kılmak isteyen halifelerin yeryüzünde eşref-i mahlukat enerji döngüsü kurmak için çevresine olumlu, güzel ve huzur verici telkinlerde bulunması esastır.

Bu sebeple Dr. Masaru Emoto’nun da deneyine göre düşünecek olursak vücudumuzun yüzde 70’i su olması sebebiyle vücudumuza ektiğimiz olumlu telkinler neticesinde olumlu meyveler alabilir; olumsuz ve kötü telkin tohumları atmamız ve atılmasına izin vermemiz sonucunda da içi acı bir meyveye dönüşebiliriz. Öyleyse bizim yapmamız gereken şey kendimizi bir kap olarak görüp o kaba en iyi tohumları atarak güzel meyveler almaya çalışmaktır.

molekul.jpg

Dr. Masaru Emoto’nun suyun moleküllerine verdiği telkinler neticesinde su moleküllerinin aldığı şekillerin fotoğrafı…

Birinci fotoğraf sağdan sola “kötülük,” “aptalsın”, “beni rahatsız ediyorsun” anlamlarına gelirken, ikinci fotoğraf “teşekkür ederim” sevgi ve minnettarlık” ve “düzen, uyum” anlamlarına gelmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum