Zeki KAMİLZÂDE
Arapçanın derdi Mustafa Öztürk'ü niye gerdi?
Sırrı Süreyya Önder'in, eski içişleri bakanı İdris Naim Şahin hakkında, şöyle bir nüktesi vardı muhterem kârîlerim: "Şahin'in varlığı bütün yurttaşlar için büyük bir umut kaynağı. Çünkü herkese 'Sayın Şahin içişleri bakanı olduysa ben de herşey olabilirim' duygusu veriyor. Bir cumhuriyetin bunu başarmış olması az bir şey mi?" Evet. Tam isabet. Hakikaten az şey değildir. Ve bu özgüveni veren sadece İdris Naim Bey değildir. Zeki Kamilzade kardeşiniz, kimi 'profesörlere' baktığı zaman da, "Arkadaş, bu kadar kolaysa, biz niye profesör olmadık?" diye vâveyla etmektedir. Çünkü anlaşıldığı kadarıyla akademiamızda 'sıradışı bir zekavet' kollanmamaktadır. Hatta ilahiyat profesörlerinde 'müslüman olma şartı' dahi aranmıyor gibidir. Nitekim, Kur'an'a beşer kelamı diye iftira attığı için, en nihayet gediklisi olduğu fakülteden de kışkışlanan Mustafa Öztürk bile, senelerce, bir de 'tefsir uzmanı' olarak üstelik, mekteplerde âlim(!) yetiştirmiştir.
İşte, aynı Mustafa Öztürk, dehdehlenmesinin kiniyle youtube sarılmış, cehennemin dibine doğru hızla mesafe almaktadır. Ancak gündem olan yeni beyanıyla anlaşılmıştır ki, hızını, 'roket hızına' çıkarma eğilimi göstermektedir. Peki ne demiştir sayın Öztürk: “İslam olmasaydı Arapça sadece bir kabile dili olarak kalırdı. Felsefi açıdan yetersiz bir dildir ve yetkinliği çöldeki birkaç eşya ile sınırlıdır."
Oy, oy, oy. Kur'an'a 'beşer kelamı' diye iftira eden gayrısını da sallamaktan geri kalır mı? Kalmayacaktır tabii. Horgörüsünün zeminini de oluşturmak için herzeler savurmaya devam edecektir. Halbuki, konunun uzmanları, Arapça'nın yüksek bir dil olduğunda hemfikirdirler. Hatta denilir ki: Âdeta Hüda bu dili 'vahyin mâkesi' olmak için hazırlamıştır. Yetiştirmiştir. Olgunlaştırmıştır. Evet, elbette ki Allah, dilbilimcilik itibariyle Mustafa Öztürk'ten ileridir. Vahyine hitamü'l-misk çekerken 'yetersiz' bir lisan seçecek değildir. Ve biraz daha bir okumayla söylenir: Aşağılanmayı hakeden hiçbir dil yoktur. Çünkü, Kur'an'ın da ifadesiyle, diller Allah'ın ayetleridir.
Bizim Öztürk gibi çakmasından olmayan 'dilbilimci Prof.' Dr. David Crystal'ın 'Dillerin Katli' isminde bir kitabı var muhterem kârîlerim. Altbaşlığı da şöyle: "Bir dilin ölümü bir milletin ölümüdür." Bu eser dillerin farklılığının neden ayet olarak zikredildiğini daha derin düşünmemi sağlamıştı. Bir yerinde deniliyordu ki mesela: “Belki de birgün öğrenilecek dil olarak sadece İngilizce kalır. (…) Eğer bu gerçekleşirse bu gezegenin yaşadığı en büyük entelektüel felaket olur.” Ve yine deniliyordu ki: “Her dil, belli bir evren modeli, dünyanın anlaşılmasına yarayan bir 'gösterge sistemi' oluşturur. Dünyayı tanımlamak için 4000 farklı yolumuz varsa bu bizi zengin kılar. Ekoloji konusunda olduğu kadar dillerin korunması konusuna da eğilmeliyiz.” Yani? Yani: Anlama sürecini şekillendiren-belirleyen etkenlerden birisi de dillerimiz. Lisan 'varlığı nasıl tasnif ettiğimizi' belirleyici bir rol oynuyor. Lisanın yaşattığı manalar üzerinden varlık da anlam kazanıyor. Her insan bildiği diller üzerinden düşünebiliyor. İnsanlıksa, sadece bir dil üzerinden değil, bilinen bütün diller üzerinden...
“Dilinin yapısının insanın entelektüel başarısının önemli bir şahidi olduğu gözönüne alınırsa dilbilim dünyasındaki genetik çeşitliliğin kaybı (…) muhtemelen biyolojik dünyadaki genetik çeşitliliğin kaybından bile önemlidir. (...) Biyolojik çeşitliliğe olan ihtiyacı destekleyen görüşler dil için de geçerlidir. (…) Artan tekdüzeleşme bir türün uzun vadede hayatta kalmasına yönelik tehditler içerir. Ekoloji dilinde en güçlü ekosistemler en çeşitli olanlardır. (…) Dil çeşitliliğinde herhangi bir azalma, türümüzün uyum sağlama gücünü azaltır, çünkü faydalanabileceğimiz bilgi havuzunu küçültür.”
Kitaptan anladığım kadarıyla bugün dillerin hayatını tehdit eden üç şey var: 1) Batı merkezli küreselleşme. 2) İlerlemeci tarih anlayışı. 3) Sosyal darwinizm. Aslında üçü de birbiriyle bağlantılı şeyler. Batı merkezli küreselleşme, yani Batılılaşma, neredeyse tek kültürün kendisini dünyaya dayatmasını içerdiğinden, dillerin yokolmasına sebep oluyor: “Herşey bu hızda giderse, gelecek yüzyılın insanoğlu dillerinin %90’ının ölümünü veya yokoluşunu göreceği, bence gerçeğe yakın bir tahmindir." İlerlemeci tarih anlayışıysa 'yaşadığımız çağı herşeyin merkezine koyduğu için' uzağında kalanların gözden düşmesine sebep oluyor: "1500’lü yıllarda Brezilya’da 1175 dilin konuşulduğu tahmin edilmektedir. Bugün rakam 200’ün altındadır.” Sosyal darwinizmin zararı da diğerlerine benzer nitelikte. Canlılığın hep ileriye gittiği, yani evrimleştiği, gibi yanlış bir itikadı aşıladığı için, mazideki herşeye 'maymun işi' muamelesi yapıyor.
Crystal'a göre gerçekler böyle değil: “Yerli toplulukların İngilizce ve Fransızca kadar tam ve karmaşık dillere sahip olduğu pek bilinmemekte ve geleneksel Batı inancı aksini farzetmektedir. Boyunduruk altındaki halklara karşı gösterilen küçümseme otomatik olarak onların dillerine de taşınmış, bu diller basit ve hayvanca diye tasvir edilmiştir." Kuzey Amerika'nın kadim dilleri uzmanı olan Marianne Mithun da kitapta ona destek çıkanlardan: "Kuzey Amerika’da nefes kesici güzellikte inceliklere sahip olmayan dil yoktur." Yani bir dilin gelişmemiş(!) bir toplum tarafından konuşuluyor olması 'geri bir dil olduğu' anlamına gelmez. Evet. Durum tam tersi şekilde de olabilir.
Türkiye'de dil üzerinden yaşanan tartışmalar ağırlıklı olarak bu zeminde şekillenir. O yüzden esnaf tabelalarına da muameleler farklı olur. (Herhangi bir Batı dilindeyse dokunulmaz. Asyalı-Afrikalı dilindeyse her an operasyon çekilebilir. Çünkü onlar geridir...) Sokakta konuşulması da yine farklı tepkilerle karşılanır. Hülasa: Bu ülkenin insanlarının zihnine öyle operasyon çekilmiştir ki, bin yıllık cihad arkadaşlarının dilini küçümser, ama bin yıldır düşmanlıktan başka birşey görmediği Avrupalının dilini baştacı eder. Ahirzaman böyle garip bir vakittir. İmtihanı böyle ağır bir imtihandır. Müslümanı müslümana dövdürür. Tarlanın taşıyla tarlanın kuşunu öldürür.
Halbuki, meseleye birazcık ilmî endişeyle bakan birisi için, Asya'nın-Afrika'nın vs. aşağılanacak hiçbir tarafı yoktur. Bilakis, dikkat kesinilirse, hakiki zenginliğe onların sahip olduğu farkedilir. Mesela: Sefer Turan'la söyleşilerinden oluşan Bilim Sohbetleri kitabında, merhum 'hakiki Prof.' Dr. Fuat Sezgin Hoca, meşhur şarkiyatçılardan Helmutt Ritter'in Arapça yazımı hakkında 'üç vitesli yazı' diyerek büyük iltifatlarda bulunduğunu, fakat Latin alfabesini ise "Bu eşek sür'atinde gidiyor!" diye küçümsediğini aktarır:
"(Noktasız yazı) Bu âlimler vitesidir, diyor. Kütüphanelerdeki kitapların bir kısmı böyle. Onları ancak âlimler okuyabilir. İkinci viteste ise noktalı ama harekesiz yazarsınız. Okumada da yazmada da ikinci vitestir. Bu umumiyetle halk için geçerli bir vitestir. Üçüncüsündeyse noktalı ve harekeli yazarsınız. Okurken hata varsa çok kolay farkedersiniz. Fakat yazmak zaman alır. Bu üçüncü vitestir. Hocam Helmutt Ritter, bunu söyledikten sonra bir kağıt aldı ve kağıda kendi ismini, Latin harfleriyle 'Ritter' yazdı. 'Bu eşek süratiyle gidiyor!' dedi ve ekledi: 'Bu da eşek vitesidir!' Arapça'daki viteslerle kitaplar müthiş bir süratle yazılıyordu."
Bitirirken sözü gözümün nuru Bediüzzaman'a uğratmak istiyorum. O diyor ki: "Lisan-ı nahvî olan lisan-ı Arabînin câmiiyeti ve elfâz-ı Kur'âniyenin i'câzı öyle bir tarzdadır ki, kabil-i tercüme değildir, belki muhaldir diyebilirim. Kimin şüphesi varsa, i'câza dair Yirmi Beşinci Söze müracaat etsin. Tercüme dedikleri şeyler ise, gayet muhtasar ve nâkıs bir mealdir. Böyle meal nerede; hayattar, çok cihetlerle teşa'ub etmiş âyâtın hakikî mânâları nerede?" Elhamdülillah. Cümle kelam ulemasının aynı fikirde olduğu böyle yüksek bir meselede bizim kışkışlanmış profesörün itibarı ne olabilir? Hiçtir. Hiçbirşeydir. Fakat yüzü irtidata bakanlara dalaletlerini bina edecekleri bir vehim lazımdır. Allah bazı iblisleri böyle vehimlere vesile eder. Eh, sonra da onları, hep beraber cehenneminde toplayacaktır kârîlerim. Namazlarımızdan sonra dua edelim de, bizi, böylesi fitnelerden muhafaza eylesin. Kalbimizi şaşırtmasın. Aklımızı kandırmasın. Âmin.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.