Yüz yüze söyleyemediğiniz hiçbir şeyi, dijital ortamda da söylemeyin

Yüz yüze söyleyemediğiniz hiçbir şeyi, dijital ortamda da söylemeyin

Günümüzde bireylerin yalnızca fiziksel hayattaki davranışlarıyla değil, dijital ortamdaki paylaşımlarıyla da değerlendirildiğini ifade eden Prof. Dr. Atalay, "Yüz yüze söyleyemediğimiz hiçbir şeyi, dijital ortamda da söylememeliyiz." dedi.

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi, bilimsel birikimlerini toplumla paylaşmak amacıyla düzenlediği Toplum İçin İletişim Eğitim Seminerlerinin üçüncüsünü düzenledi.

İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gül Esra Atalay, dijital dünyadaki geçerli temel kuralı “Yüz yüze söyleyemediğimiz hiçbir şeyi, dijital ortamda da söylememeliyiz.” diye tanımladı.

Atalay, “Dijital mecralarda en fazla vakit geçiren grupların başında gençler geliyor. Psikoloji alanındaki araştırmalar ‘Çevrimiçi Disinhibisyon Etkisi’ne işaret ediyor. Amerikalı psikolog John Suler tarafından ortaya atılan bu kavram, insanların dijital ortamda yüz yüze iletişimde asla söyleyemeyecekleri sözleri çok daha rahat dile getirebildiklerini ifade ediyor.” dedi.

“ANONİMLİK DAHA SALDIRGAN OLMAYA NEDEN OLABİLİYOR”

Bir ekranın arkasında olmanın kişiye görünmezlik hissi verdiğini, karşıdakinin mimiklerini, duygusal tepkilerini görememenin de empatiyi zayıflattığını anlatan Prof. Atalay, “Anonimlik, fiziksel mesafe ve ‘nasıl olsa karşılaşmayız’ düşüncesi, bireyleri daha saldırgan ya da kırıcı davranmaya itebiliyor. Bu durum, gerçek hayatta içselleştirilen ahlaki ve sosyal ‘frenlerin’ dijital ortamda zayıflamasına yol açıyor. Pek çok kullanıcı, internette olan biteni gerçek hayattan ayrı bir alan gibi algılayabiliyor.” şeklinde konuştu.

“UYGUNSUZ BİR PAYLAŞIM KİŞİNİN İŞ FIRSATLARINI KAYBETMESİNE NEDEN OLABİLİYOR”

Günümüzde bireylerin yalnızca fiziksel hayattaki davranışlarıyla değil, dijital ortamdaki paylaşımlarıyla da değerlendirildiğini ifade eden Atalay, şöyle devam etti: “İnsan kaynakları departmanlarının, adayları görüşmeye çağırmadan önce sosyal medya hesaplarını ve dijital izlerini incelemesi artık yaygın bir uygulama. Uygunsuz bir paylaşım, bir fotoğraf ya da bir ifade, kişinin iş fırsatlarını kaybetmesine neden olabiliyor. Benzer şekilde tüketiciler de bir ürün ya da hizmet almadan önce internet yorumlarına bakıyor. Bu durum, dijital itibarın hem bireyler hem de kurumlar için ne kadar önemli hale geldiğini gösteriyor. Aranabilirlik özelliği nedeniyle herkes dijital dünyadaki varlığından ve paylaşımlarından sorumlu.”

“DİJİTAL İÇERİKLER YILLAR SONRA BİLE YENİDEN KARŞIMIZA ÇIKABİLİYOR”

Netiketin önemini anlamak için yeni medyanın yapısal özelliklerine de dikkat çeken Prof. Dr. Atalay, “Araştırmacı Danah Boyd, yeni medyanın dört temel özelliğini şöyle sıralıyor; kalıcılık, aranabilirlik, tekrarlanabilirlik ve görünmez izleyiciler. Dijital içerikler kalıcı; yıllar sonra bile yeniden karşımıza çıkabiliyor. Aranabilirlik sayesinde kişi ve kurumlar hakkında geçmiş paylaşımlara kolayca ulaşılabiliyor. İçerikler birebir kopyalanıp tekrar tekrar paylaşılabiliyor ve paylaşımlar, kim olduğu tam olarak bilinmeyen geniş bir kitle tarafından görülebiliyor. Bu durum, paylaşılan her içeriğin kontrolünün kullanıcıdan çıkmasına yol açıyor.” dedi.

“DİJİTAL AYAK İZİ HERKES İÇİN BELİRLEYİCİ”

Atalay, dijital ayak izi kavramının artık yalnızca kurumlar için değil, bireyler için de belirleyici olduğunu ifade ederek, dijital ayak izinin, bireyin çevrim içi ortamdaki izlenebilir tüm davranışlarının toplamı olduğunu, bu izlerin pasif ve aktif olmak üzere ikiye ayrıldığını söyledi.

Pasif dijital ayak izlerinin; IP adresi, konum bilgisi, çerezler ve arama geçmişi gibi çoğu zaman kontrol edilemeyen verilerden oluştuğunu ifade eden Atalay, aktif dijital ayak izlerinin ise bireyin bilinçli olarak bıraktığı paylaşımlar, yorumlar, beğeniler, fotoğraflar ve videolar olduğunu vurguladı.

“ALGORİTMALAR DA BİZİ TANIYOR”

Dijital ayak izlerinin yalnızca diğer kullanıcılar tarafından değil, algoritmalar tarafından da analiz edildiğini kaydeden Atalay, bırakılan izler üzerinden kişisel profiller oluşturulduğunu ve buna göre içerik ve reklam sunulduğunu dile getirdi. Algoritmaların, sınırlı sayıda beğeniyle bile bireyleri yakından tanıyabildiğine dikkat çeken Atalay, bu durumun dijital şeffaflığı artırdığını söyledi.

Günümüzde prestijli üniversitelerin öğrenci kabul süreçlerinde, şirketlerin işe alımlarda ve bazı ülkelerin vize başvurularında sosyal medya hesaplarını incelediğini hatırlatan Atalay, geçmiş paylaşımlar nedeniyle elenen adaylar olduğuna dikkat çekti. 1990’lı yılların anonim sohbet odalarından, gerçek isim ve fotoğraflarla kullanılan sosyal medya kültürüne geçildiğini vurgulayan Prof. Dr. Atalay, bugün dijital ortamlarda yapılan her davranışın doğrudan kişiyle ilişkilendirildiğini söyledi. Atalay, “Temel kural; ‘kalabalık bir caddede bağırarak söyleyemeyeceğimiz hiçbir şeyi dijital ortamda da söylememek’ olmalı.” dedi.

İLKHA

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.