Yusuf ve Züleyha

Bu eser Hamdullah Hamdi Tarafından yazılmış Yusuf ile Züleyha mesnevisinin bir roman gibi anlatılmasıdır. Asırlarca İslam dünyasında okumuş insanları eğitmiş mukaddes bir metindir. Kısım kısım yayınlayacağız. Bu kıssa için “Kur’an‘da herkese faydası vardır” denir. Bir peygamberin çileli hayatı, peygamberliğe hazırlanışı ve ona aşık bir kadıncığazın çektikleri dini bir perspektiften anlatılır.

Mesneviler

Divan Edebiyatında mensur mesneviler bizim geleneksel romanlarımızdır. Roman türü tam bağımsızlık kazanmadığı dönemlerde bile mesnevilerimiz bir romanın bütün teknik özelliklerine sahip metinlerdi. Ama biz onları geliştirmek yerine, batıdan romanı almışız. Bir mesnevinin roman terminolojisine göre okunması sonucu elde ettiğimiz metin Hamdullah Hamdi’nin yazmış olduğu Yusuf ile Züleyha mesnevisidir.

KONUSUNUN ANA HATLARI

Yusuf, Yakup Peygamberin Rahil’den olan oğludur. Onun, doğumundan sonra Yakup Şam'dan Kenan'a göç eder. Baba, oğullar içinde en fazla Yusuf’u sever. Kardeşleri onu çekemez ve kıskanırlar. Ondan kurtulmak için yaptıkları plan gereği, onu bir bahar gezisi bahanesiyle evden alıp kırlara götürür, bir çukura salarlar ve babalarına Yusuf’u bir kurdun yediğini söylerler. Baba ferasetle oğullarının iddialarının doğru olmadığını anlar. Sabırla dayanmaya çalışır. Yusuf'u Malik isimli bir tacir kuyudan çıkarır. Daha sonra kardeşlerin araya girmesi ile Yusuf’u onlardan satın alır. Malik başına gelen olaylardan Yusuf’un sıradan bir insan olmadığını anlar. Yusuf ile Nablus, Bisan, Askalan, Aris şehirlerini dolaşır ve sonunda Mısır'a varırlar. Yusuf her yerde büyük ilgi görür. İnsanları, iyiye, doğruya, güzele ve hakka çağırır.

Züleyha, Taymus isimli bir şahın çok güzel kızıdır. Rüyasında Yusuf’u görür ve ona aşık olur. Rüyalar çoğaldıkça Züleyha’nın aşkı şiddetlenir. Halini dayesi ve babasına anlatır. Onlar sabır tavsiye etmenin ötesinde bir çare bulamazlar. Züleyha rüyada sevdiğinin Mısır Azizi olduğunu görür. Züleyha’yı istemek için yedi Adimden talipler gelir. Mısır'dan gelmeyince babası Taymus Mısır'a elçi gönderir. Mısır'dan elçiler gelir Züleyha'yı Aziz'e nikahlayarak Mısır'a götürürler. Züleyha, Azizin Yusuf olmadığını anlayınca büyük ızdıraba düşer. Ama Yusuf’un Mısır'da olduğunu anlar ve sonunda görür.

Yusuf, Malikin hizmetinde bir köledir. Züleyha, onu almasını Azize söyler. Yusuf, Malik'den satın alınır ve Azizin sarayına getirilir. Züleyha Yusuf’a sürekli oyunlar eder, güzel bir bağ yaptırır, büyük konaklar inşa ederse de sevdiğinin iradesini çözemez. Sonunda Yusuf’a saldırır. Aziz olaylara muttali olur. Yusuf’un masumiyeti tahakkuk ederse de, daha sonra Züleyha onu Azizi ikna ederek zindana attırır. Yusuf zindanda uzun süre kalır. Züleyha Yusuf’un ayrılığına dayanamaz onu zindana giderek seyreder.

Yusuf, zindanda Şah'ın iki adamının gördükleri rüyayı tabir eder. Onlara başlarına gelecekleri haber verir. Olaylar onun dediği gibi çıkar. Bir gün Şah da bir rüya görür, hapisten çıkıp Şahın yanına giden şahıs, Yusuf'un rüya tabirindeki uzmanlığını  anlatır. Şah Yusuf’u hapisten çıkarır, ona izzet ve ikramda bulunur. Bütün işlerini ona bırakır. Yusuf Mısır Azizi olur.

Züleyha, Aziz öldükten sonra sefalete düşer. Yusuf’un yanına varır ve ona isteklerini öne sürer. Yusuf bu istekleri kabul eder ve iki aşık kavuşurlar. Daha sonra Mısır'da kıtlık yılları başlar. Yusuf’un aldığı tedbirlerle Mısır refah İçinde geçinip gider. Kardeşleri Kenan elinden gelip Yusuf’tan zahire İsterler. Yusuf onlara yardım eder ve bir müddet sonra kendini ifşa eder. Baba Yakup bütün ailesiyle Mısır'a göç eder. Izdırap yılları yerini saadet yıllarına terkeder. Önce baba sonra Yusuf dünyadan göçer Züleyha da Yusuf’un mezarı üzerinde vefat eder.

Mesnevi sona erer.

MESNEVİNİN TAHLİLİ

Destanlar, halk hikayeleri, mesneviler, geleneksel tahkiye metinlerimizdir. Bizim toplumsal gerçeklerimize ve sosyal ilişkiler ağzımıza göre şekillenen bir tahkiye teorimiz yoktur. Bunun için metin yazarlarımızı değerlendirirken sanatçılarımızın sanatçı ilişkilerini başka toplumların normlarına göre yapılanmış teorilere göre değerlendirmekteyiz. Bizim teorimiz, destanlar çağından günümüze tahkiye metinlerinin teorik dünyasına derinliğine nüfuzla gerçekleşecektir.

Düşüncenin evrensel kalıpları gibi, tahkiyenin de evrensel kalıplan vardır. Yusuf ile Züleyha mesnevisi incelendiğinde Hamdullah Hamdi'nin bir tahkiye metnini kaleme almada Balazc’tan ve Zola'dan farklı bir anlatıcı mantığıyla hareket etmediği görülür. Ama aralarında üç yüz elli yıllık bir mesafe olduğunu da belirtelim. Batıda ilk roman henüz romans sayılan Don Kişot’la başlar. Onun ortaya çıkış tarihi 1605'dir. Hamdi'nin eseri ondan bile yüzyıl önce kaleme alınmıştır. Bu bizim tahkiye metinlerinin teorik meselelerinde mukallid bir millet olmadığımızı gösterir. Bizim anlatma geleneğimiz onlardan çok daha eskiye dayanır. Ancak eksik olan onların bu meseleleri çok kaldırıp indirmeleri, münakaşa ederek geliştirmeleri, bizim ise gerektiği kadar önemsemememizdir.

Mesnevi'nin Şahıs Kadrosu

Yusuf

Hamdullah Hamdi, şahıslarda tasarruf etmede romancılardan farklı bir mantıkla hareket etmez. O da romancılar gibi kişilerini tanır, akabinde tanıttığı kişilerini olaylar içinde gösterir. Bir roman kişisinin tanıtımları, o tanıtmalar doğrultusunda gelişen olaylar, iç dialogları, kendini değerlendirdiği anları, ikili, üçlü veya daha fazla şahısla yapılmış muhaveleri, hayatının önemsiz anlarının icmali, özetlenmesi, dikkate değer yanlarının tafsil edilmesi, psikolojik derinliği, olaylar karşısında tepkileri vardır. Bütün bunlar Hamdullah Hamdi'nin Yusuf ve Züleyha‘sının birinci şahıslarıda, protagonist kişilerinde olan özelliklerdir. Yusuf, Züleyha, Züleyha'nın Dayesi, Yakub, Aziz, Mısır Hükümdar bu özelliklere sahiptirler.

Hikayenin başlangıç kısımlarında Yusuf'la kendinden önceki peygamberler arasında bir bağ tesis edilir. Hamdi, bu kısımlarda özetleyici, icmal edicidir. Vakanın akışını bozmayacak veya şişkinleştirmeyecek bir tutumla özetlemeler yapar. Peygamberler tarihinin tarihice malum meseleleri üzerinde, bir sanatçı mantığı ile tasarruflarda bulunur. Özetlemeleri “Geçti bu halet üzre nice yıl" (417) "Oldu bunlar çü geçti bir nice yıl" (423) şeklinde yapar. Ama, Yusuf’un doğumu hikaye yönünden önemli bir zaman olduğu için onu ayrıntısı ile verir, bir ressam gibi tablolar çizer.

"Ferman kutlu saate gelince Yusuf gün gibi dcğdu. Annesinin rahminden zemine düşünce asuman yıldızlardan yüz çevirdi. Çünkü Allah bedrin güzelliğini ortaya çıkarmıştı Halil'in hanesi nur ile doldu. O nuru görünce sema heyecana düştü, vecde geldi. Onun doğuşu orta doğuyu aydınlattı. Süt anası göbeğini keserken ismine Yusuf dedi. Bu ahu gözlünün, bu ceylanın göbeği kesildiğinde misk kokusu etrafı doldurdu. Yusufla beraber ortaya on bir sülale çıkmış oldu, nurları on sekiz bin cihanı kapladı. O ailelerin hepsi güzellik madeni idi. Ama Yusuf hepsinden güzeldi, öyle güzel yaratılmıştı ki, baştan aşağı nur idi." (423-433/56) Doğunca melekut aleminde kendi evsafını görür. Ve bunun kim olduğunu sorar. Kendisi olduğu söylenir. Macerası ona özetlenir. "Ahir ola zemin-i Mısır'a aziz" (58-455) denir.

Babası Yakub daha önce kardeşler arasındaki bir ihtilaftan dolayı Şam'a gitmiştir. Daha sonra memleket hasreti ağır basınca tekrar vatanına Kenan'a. "Malı, davan, nimeti, cemiyet ve cemaati ile" (58-456) birlikte göçer. Çünkü canını vatan korkusu doldurmuştur. İsa'dan kaçmakla birlikte, vatanına gitmek duygusu ağır basmıştır.

Yusuf'un anası Rahil, Bünyamin doğduktan sonra ölür. Yusuf iki yaşında yetim kalır. Yedi yaşma vardığında güzel ahlaklıların başıdır. Hamdi kahramanın fizikî portresini çizer. "Ayın on dördü ve her güzelliği mat edecek derecede güzeldi. Servi ağaa boyunun kölesi idi. Yüzü ayna gibi saf, sözü hastalara şifa idi, örtüsünün parlaklığı etrafa yansırdı. Kaşı safa ehlinin mihrabı, gözü aşk ehlinin belasıydı" (63) Onun iç dünyası da dikkat çekici idi. "İçi temiz saf insanlar bostanının servisi, bilgi marifet bağının sülünü veya güneşi idi." (63) Dişleri manzum İncilerden daha düzgün, çenesindeki çukur cana zindandı, çok çekiciydi. Ağzından şeker akardı, yani güzel ve tatlı konuşurdu. Güzelliği insanları aşmış, canlılar aleminin güneşi idi. Ona değerli insanlar ilim ve hüner öğrettiler, ondan bir an nazarlarını ayırmadılar, sürekli ilgilendiler. Küçük yaşta irfanı çoğaldı.' (63-64/526- 536) Hamdullah Hamdi her romana gibi kişisini karakterize etmede, sıfatlarını teşahhus ettirmede ustalık gösterir.

Yusuf babasının sevgisiyle  mesudane ömür sürer. Kardeşleri onu kıskanır, babası ile aralarını açmak isterler. Yusuf bir rüya görür, babasına anlatır. Ona on bir şems ve bir kamer gibi yıldız secde ederler. Baba Yakub rüyayı dinler ve rüyayı kardeşlerine anlatmaması için Yusuf'a tavsiyede bulunur. Kardeşler onun için iyi şeyler düşünmezler. Her biri bir yolla ondan kurtulmak ister. Sonunda Yehuda'nın fikrinde karar kılarlar. Onu bir çukura salacaklardır. Kardeşler, babalarına kırlara çıkmak istediklerini, Yusuf'u da birlikte göndermesini söylerler.

Baba "Hab görmüştü korkulu gayet." (684/74)

Bu yüzden Yusuf'u bırakmak İstemez. Ama kardeşlerinin ricalarına dayanamaz, göndermeye karar verir. Yusuf babası ile son bir kez yatar. Nebi başına gelecekleri hissetmiştir, ona mahzun ve iştiyaklı nazarlarla bakar. Evden ayrıldıktan sonra kardeşleri ona olmadık kötülükler ederler. Yolda yapılanlar hakkında Hamdi ayrıntı verir. Bunlar tablo nitelikli ayrıntılardır. Onlar kaçarken bu birinin eteğine tutunur, ısrarla elini etekten koparıp yüzüstü toprağa atarlar. "Ağlayıp kimin dizini öptü ise geldi kahr He yere depti yüzün' (85-642) Mağaraya atılmadan önce onlar yalvarır, kendini dinletemez. "Çünkü onların kalbini hased kıskançlık taştan şiddetli yapmıştır.” (87-874)

Çukurun dibine onu iple saldı, daha sonra urganı kestiler. Yer ve göklerin ilahı Cebrail’e kuluma yetiş dedi. Onu düşmeden tuttu. Suyun üstünde bir taşın üzerine düştü. Dünya ve mafîhanın İlahı ona haber gönderir. Ey Halil'in güneş ışığı, sana Rabb-ı Celil selam etti. Hükmüne boyun eğsin, ataları gibi davransın. Her kime balaları, yüceleri nasib edersem, önce ona bela veririm" 89-897-900/ Yusuf un kardeşi Yehuda zaman zaman gelir Yusuf ile konuşur. Ona su ve ekmek getirir. O, halinden şikayet etmez. Ancak pederinin durumunu endişe ettiğini söyler. Yusufun başına bu felaket neden gelmiştir diye merak edilir. "O bir gün aynaya bakmış ve var mıdır güzeller içinde bana misal” 98-1028/ demiştir. Onun güzelliği kendinden bilmesinin gafletine bu ceza verilmiştir. Kardeşler eve döner, babalarını Yusuf’u kaybettiklerine ikna etmeye çalişırlar, muhtelif sebepler ileri sürerler. Sezgisi ve mantığı güçiü nebi bir türlü tatmin olamaz, ama rıza göstermekten başka yolu da yoktur. Kardeşler babalarının ızdırabından endişeye düşerler. Yusufu kurtarıp getirmek isterler, şeytan karşılarına çıkar ve onları onu kurtarmamaya ikna eder. Geri dönerler.

Malikin birisi, bir rüya görür. Rüyasını tabir ettirir. Tabirci "Sen bir gulama sahib olasın der" Bir gizli ses, bir hafif Melik'e "Onun şimdi bulmalısın, onu bu an bulamazsan, onu elde etmekten kazandığını elli yılda elde edemezsin" 133-1505/ der. Malikin kervanı bir kuyunun kenarına gelir. Kuyunun etrafında kuş şeklîne girmiş melekler uçuşur. İnsanlar kuşların uçuştuğunu görünce orada su olduğuna hükmederler. Kuyuya ip sarkıtırlar. "Ruh-ı kuds-i Emin yani Cebrail Yusufa "kurtuluş vakti geldi der" Onu alır kervan halkının yanına götürürler. Yusuf’un kardeşleri onun kurtulduğunu anlayınca ararlar. Kervanı ve Yusufu bulurlar. Kervan sahibine onu yirmi liraya satarlar. Ve onu kaçırmamasını kervan sahibine tenbih ederler. Bir satış beyannamesi düzenlenir. Yusuf son bir defa kardeşleri İle birlikte yatar. Sabahleyin Yusuf kardeşlerinden helallik almak ister. Kervan sahibi onun bu durumuna hayret eder. "Onların işi sana cefâ etmek, sen ise onlara vefâ gösteriyorsun. Onlar senden huzursuz, sen ise onlar için sızlanıyorsun." 144/1691-1692/ Sahibi onu, kardeşlerine Eflak ¡simli bir kaba adamla gönderir. Onun bu tavrı kardeşlerini çok mahcub eder. Kardeşleri ona "Bu îşe pişmanız ama, mahcubiyetimiz bizi bırakmıyor." 145-1706/ derler. Yusuf onlardan ayrıldıktan sonra annesinin mezarına rastlar, annesi ile konuşur. Ona başından geçenleri anlatır. Annesi sabretmesini, başma devletlerin geleceğini aniatr. Ona parlak geleceğinden bahseder. Yusuf gecikince Eflak onu arar, bulunca döver ve sürükler. Kervana döndüklerinde bir fırtına ve yağmur başlar. Bu sıradan bir felaket değildir. Malik görmüş geçirmiş bir adamdır, bu olumsuzluğun bir sebebi olduğuna hükmeder. Bu arada Eflak'ın boynunu bir yılan sarmıştır. Melik Eflak'tan neler olduğunu sorar. Eflak Yusuf'a kötü davrandığını ve onu dövdüğünü anlabr. Gözler Yusuf'a yönelir. Kabile halkı Yusufun eteğine yapışır. Belanın kalkması için dua etmesini isterler. O dua eder, bela kalkar. Nablus Nisar, Askalan ve Arış şehirlerine uğrarlar. Arıs'da Yusuf kendini beğenir, hüsnüne itimad eder. Bu yüzden halk ona itibar etmez. Yusuf yüzünü yere koyar tövbe eder. Cümle şehir ahalisi gelir ve ona hayran olurlar. Mısır'a girince Yusuf Allah'tan kendisini gizlemesini ister. Nil'den büyük bir canavar çıkar, halk bu canavara bakınca Yusuf'la kimse ilgilenmez. Malik Yusuf'un hacibitğlni yapar. Ona bir ev verir. Yusuf çok itibar görür. "Ehl-i Mısır olup ol kapıda zelil 173-2131/ Yusuf'un ayağı beldeye bolluk ve bereket getirir.

"Çünkü erişti Yusuf'un kademi gitti
Mısr ehlinin belâ rüzgarı" 175- 2184/

Züleyha

Züleyha rüyasında Yusuf’a aşık olur. Uzun, aşıkane ızdıraplardan sonra Yusuf'un Mısır'da olduğunu fark eder. Ve Mısır Azizini o zannederek, teklifini kabul eder ve Mısır'a gelin olur. Kocasının o olmadığını anlar. Ancak Yusuf'un varlığını da fark eder ısrarla araştırır. Hamdullah Hamdi büyük romancıların ustaca kullandığı merak unsurunu ve tedriç yasasını çok mahirane kullanır. Züleyha nihayet Yusuf'u görür. Gönlünün derinliklerinden bir ah eder. Nazarı yara düşünce, kendisi yere düşer bayılır. Züleyha Aziz'den onu hizmetine almasını ister. Yusuf'u sahibi sadığa çıkarır. Açık artırma gibi bir satışta Yusuf sahibi değiştirir. Nebi bir önceki sahibi İle helalleşir. Malik kusurlarının affedilmesini ister, Yusuf da ona dua eder. Yusuf Züleyha'nın kasrına gider. Ancak ona ilgi göstermez. Züleyha her şeyi halletmiş zannederken rzdırabı daha da artar. Vuslatı imkansız görür. "Kalmadı canda sabr ü dilde sürür" 267-3573/ der.

Yusuf kendini Aziz'e tanıtır atalarından bahseder. Bu bilgilerin icmalinde Hamdi geriye dönüş tekniğini kullanır. “Otururken Aziz ile ol mâh, etti nagâh gurbetine nigâh" 286-3611/

Bir arap Mısır'a gelir, işini bitirir. memleketi olan Kenan eline dönecektir. Devesi Aziz’in evinin önünde durur, ve oradan bir türlü ayrılmak istemez. Olay, Yusufun dikkatini çeker Arabi'ye vatanmı, kim olduğunu, buralarda ne aradığını sorar. Tanışınca ikisinin de aynı memleketli olduklarını anlarlar. Yusuf babasının halini sorar. Ve ona durumunu gidip pederine anlatmasını söyler. Kardeşlerinin halini bildiği için Yusuf, ona itidalli olmasını öğütler. "Ağ tütün gibi yumuşak ol" der. 274-3686/ Arap Beytül Ahzan'a varır. Yusuf’un durumunu babasına anlatır. Kardeşleri onu yalanlarsa da, Peygamber baba ondan memnun ve müferrah olur ve ona dua eder.

Züleyha aşkına cevap almak için ne ederse Yusuf ona karşı direnir. Ona dayesini gönderir, isteklerini ifade eder o yine ilgi göstermez. Yusuf, dayesi vasıtasıyla ona "kendisine kul olduğunu, ancak arkadaş olamayacağını ekmeğini yediği ve terbiyesini aldığı bir ocağa sadakatsizlik edemeyeceğini' 288-902/ söyler. Züleyha'nın taleplerine cevap vermeyi soyuna ve insanlık anlayışına yakıştıramayacağını ifade eder. Devamla "Züleyha’ya söyle benden uzak okun, ve beni mazur görsün, izzetli Rabbimden de lutuf umarım, beni ismet günahsızlık yolundan uzaklaştırmasın' 289-3918-3919/ Daye bunları Züleyha’ya haber verir, aşığın kalbi alt üst olur. Hamdullah Hamdi, bir hikaye kişisi olarak Yusuf’u iyi karakterize etmiştir. İç dialogları ve çevresindeki insanlarla ikili, üçlü muhavereleri devrin şartlan göz önünde tutulursa başarılı konuşmalardır. On beşinci yüzyılın sonunda henüz batı romanının bile emeklediği bir dönemde, bu derece mahirane bir tip olgusu geliştirmesiyle geleneksel hikayecimizin gerçekten uzman bir tahkiyecf, tip oluşturan bir sanatçı olduğunu görmekteyiz.

Yusuf zaman zaman bir roman kahramanı gibi kendi kendine düşünür. Hayatının muhasebesini yapar. Güzelliğinin daima başına belalar getirdiğini söyler. Babasının ona aşın sevgisi, kardeşlerinin kıskançlık ve hasedine sebep olduğu gibi, şimdi de Züleyha'nın aşkının başına yeni dertler açacağını hisseder, hatta korkar. Züleyha onu elde etmek için yeni bir hile düşünür, bir bağ kurdurarak ortaya güzel kızlar gönderir. Yusuf içlerinden birini sevecek olursa, onun yerine geçecektir. Cariyeler türlü naz ve işve ile ismet zırhına bürünmüş eylediler' 299-4056/ her birisi bu resme naz etti, vasi için Yusuf’a niyaz etti" 299-4070/ Yusuf kendini korumanın ötesinde onlara Tevhid telkin eder. Züleyha bağa zaman zaman gelir. Yusuf yine ilgisizliğine devam eder. "Ona bakmayınca Züleyha ciğerden ah eder, onun sözlerini Yusuf duymayınca, Züleyha (ızdıraptan dehşete düşer.' 304-4141/ Yusuf kaçtıkça, Züleyha'nın derdi artar. 'Hadden aştı Züleyha'nın gamı' 304-4143/ Hikayede Yusuf ile Züleyha'nın aşkı determinist bir telakki ile, realist ve natüralist roman kahramanları gibi işlenmiştir.

Burada anlatılan aşk, birden bire yoğunluk kazanan romantik romanların kahramanlarının aşklar gibi değildir. Züleyha’nın aşk hileleri, Yusufun iradî direnmeleri bütün safahatı ile verilmiştir. Aşk gittikçe yoğunluk kazanır. Züleyha ay olup Yusufun karşısına doğsa Yusuf yine ona nazar etmez. Züleyha yine bir hile düşünür. Hünerli usta ve mimarlara harika tezyinatlı yedi ev yaptırır. “Bu ev Altın süslemeli her biri içinde yedi cennet gibidir' Kendi imkanları içinde divan şairleri tasvirin önemini, metne getirdiği kuvveti anlamışlardır. Binanın güzelliği ve ihtişamı Yusuf’un zevkini ve arzulannı tahrik etmek içindir. Züleyha ondan açıkça kendisine ram olmasını, gam kayıtlarından kurtulmasını talep eder. Yusuf direnir, ancak ismetli sözleri Züleyha'nın kulağına girmez. Yusuf onun talebini birtakım gerekçelerle reddeder. "Hışm ı Hûda ve kahr-ı Azizden korktuğunu söyler" 321/4496/ Yusuf kıyamet günü bu günahım sahibinin çok perişan olacağını belirtir. Züleyha hâzinesini günahı için feda edebileceğini, hatta Azizi öldürebileceğini söyler. Ancak Yusuf’un bir ara iradesi çözülür gibi olur. O anda İlahî bir perde isteğini engeller. Züleyha perdenin ne olduğunu Yusufa sorar. O Allah'ın dost edinmek istediklerinin düşmanlarını bağladığını ifade eder. Züleyha yaptığı  bütün hilelerin boşa gittiğini görünce Yusuf’a saldınr. Bu sahneyi Hamdi yoğunluğu icabı ayrıntılı olarak anlattığı gibi bir resim niteliğini kazanmıştır diyebiliriz.

'Çün Züieyha bu hali gördü revân
Erdi ahir kapıda ana heman
Tuttu pirahenini çün gül-i pak
Ard eteğini anın eyledi çak
Çıktı çün can gibi o taze beden
Kaldı destinde pare-i damen' (325-4571-73)

Yusuf binadan dışarı çıkar. Kapıda Aziz'e rastlar. Aziz halindeki değişikliğin sebebini sorar. Yusuf ona bir şey ¡ifşa etmeden, makul bir izah yapar. Birlikte eve girerler. Züleyha onlan yan yana görünce Yusuf’un ona her şeyi anlattığını sanar. Kendisi baskın çıkmak için Yusuf’un ona saldırdığını söyler. Yusuf kendini savunur.

"Ki Züieyha sözünde kazibdir
Kaçaram ben o bana talibdir
Çeşm-i bed açmadım dahi yüzüne
Guş tutma anun yalan sözüne
Valsım talib oldu say etti
Kaçtım andan kapıda çün yetti
Gömleğim damenini çak etti
Kendi adını şimdi pak etti. (329-4624-25/30-31)

Züleyha, ağlayıp yemin eder. Aziz bu tavır karşısında Yusuf'un öldürülmesi için Cellad'a emir verir. Yusuf ellerini kaldırarak Allah'tan olaya şahit olmuş birini ister. Orada kundakta olan bir küçük çocuk konuşur. Aziz sorar,

"Perde-i izzetimi kim yaktı
Mekr odun ruşen eyle kim çaktı.'
332-4664/

Çocuk Yusuf'un eteğinden istidlalle olayı aydınlatır. Yırtığı önde bulursan Züleyha temizdir. Yusuf iddiasında yalancıdır ve Züleyha’ya o itimad etme. Aziz yırtığı arka etekte bulunca gerçek ortaya çıkar. Züleyha’ya kızar ve Yusuf’a sırrı ifşa etmemesini söyler. "Halka bu razı açma Yusuf, yüz suyun hake saçma ey Yusuf." 333- 4682/

Züleyha'nın kötü şöhreti Mısır'a yayılır. Kendini mazur göstermek için onu ayıplayan kadınlara bir ziyafet tertib ederek Yusuf’u onlara göstermek ister. Padişahlara mahsus bir meclis düzenler. Onu ayıplayan kadınları çağırır. Tan eden zenlere sala etti" 336-4723/ Kadınların eline bıçak ve turunç verir. "Tutup elde turuncu her banu, muntazır olduta gele mehru' 336-4736/ Yusuf'u meclise Züleyha'nın süt annesi çağırmak için gider, başaramaz. Bu sefer Züleyha varır. Ona yalvarır ve gelmeye ikna eder. Mısırlı kadınlar onu görünce sanki canlarını yitirirler. Onun güzelliğini tarif için güneş ve ayın imtizacı derler. İrade ve ihtiyarlarını kaybedip, hayran kalır ve dehşete düşerler. Hamdi kişilerinin psikolojik derinliğini ifade etmede usta bir sanatçıdır. Hem tahlillerin, hem de hikayecinin derinliği vardır. Hayretten dilleri tutuldu ve ellerini kestiler. Ona müptela oldular. Yusuf onları ikna etmek için konuşur. İsmetini yitirmekten endişeye düşer. Allah'a bu kadınların tptilasmm doğuracağı kötülüklerden sakınmak içki dua eder ve bunların arasından ise zindanı daha iyi bulduğunu söyler.

'İsmetim perdedar-ı lütfundur
Canımın gamda yan lutfundur
Beni zenler zinaya yilterler
Nara ittir hevaya yilterler
Bunların sohbetinden ey Hannan
Hoşdur bana kûşe-i zindân
Etti Yusuf du'a çü zindanı
Etti hak hapse müptela anı" 345-4860-63/64

Kadınlar isteklerine cevap alamayınca Yusuf'u Züleyha’ya şikayet ederler. Züleyha Aziz'e giderek Yusuf'un yüzünden ikisinin de şehirde haysiyetinin iki para olduğunu söyler. Aziz Yusuf’u hapse attırmaya karar verir. Karar öncesi Züleyha Yusuf'a şantaj yapar. Ya vuslat ya zindan der. Yusuf kabul etmez. Onu soyar, zincire vurur ve eşeğe bindirir bütün şehri dolaştırırlar. Bir müddet onun hain olduğunu bütün halka ilan eder. O etrafa bağırdıkça herkes haşa diye bağırır. Böyle bir kötü töhmet ile suçlanmasını kabul etmez. İftiradır derler. Ve Yusuf 'Var-ı beden halas için ihtiyar etti ka'r-ı zindanı" cümlesi ile ifade edildiği şekilde zindana girer. Haline şükreder" sabra merdane bağladı belini Şükr-i Yezdana gark edip dilini ” 350-4944/ Züleyha tedbirinin başına bela olduğunu anlar, dayanamaz. Dayesi ile birlikte zindana gidip, Yusuf'u ziyaret eder.

'Dedi yalvarıp ana ey ana
Gidelim gel bu gece zindana
Bir bucağında oturup pinhan
Görelim neyler ol Şah-ı hüban” 356-5041-42/

Züleyha sabaha kadar zindanda kalır. Yusuf'u seyreder. O seccade üstüne nura garkolur ve dua eder. Züleyha sabah oradan ayrılır.

Hapiste şahın yakınlarından iki genç yatmaktadır. Yusuf bunlarla samimi arkadaş olur. Bir gece ikisi de rüya görür ve rüyalarını Yusuf’a tabir etmesi İçin anlatırlar. Tabir edildiği gibi adamlardan biri öldürülür, diğeri ise Şah’ın yanına döner. Yusuf ona halini Şah'a anlatmasını söylemiştir. Adam gittikten sonra vadini unutur. Bu sıralar Mısır Şah'ı bir rüya görür. Rüyasını kimse sahih olarak tabir edemez. Yanındaki adam bu vesile ile Yusuf’u hatırlar. Şaha" zindanda bir civan gördüm, gayb âlemi ona ayandır. Bütün rüya lan güzel tabir eder. Ağzı ilim ve marifet kapısıdır. 0 genç zindana gider ve rüyayı Yusuf'a anlatır. "Yusuf rüyada görülen sünbüller ve sığırların yıllan gösterdiğini zayıf ve kuru olan sığır ve başaklar kıtlık yıllarını, kuvvetli ve verimli hayvanlar ile başkalarının da bolluk yıllarını temsil ettiğini söyler". Şah, bir de Yusufu çağırıp tabiri ondan dinlemek istediğini söyler. "Yusuf zindandan çıkmadan önce kötü hilelere maruz kaldığını ve masumluğunun isbat edilmesini ister. Şah kadınları çağırır olayı tahkik eder. Kadınlar ona zulmettiklerini, onun eteğinin böyle kirli işlerden uzak olduğunu söylerler. O sadık, emin, takva sahibi ve din ehlidir. Yeryüzünde onun gibi bir pak güzel yoktur." derler. Şah Züleyha’yı da konuşturur. Züleyha Yusuf’un bir suçu olmadığını kendinin ona aşık olduğunu, dilini yumuşatmak için hapse attırdığını söyler. Onun hüner sahibi ve padişah meclislerine layık, ne ihsan edilse, daha fazlasına elyak olduğunu belirtir.

Hamdullah Hamdi, Yusuf’u çok farklı  sıfatlarla tavsif eder. O serv i ravza i hikmet, gül-l Kenan, cem'üş şems ül kamer, şah-ı hubban, gül-i pak, gül-i hurrem ve ehl-i temizdir. Hikayecimiz tıpkı romancılar gibi kişisini çok farklı  değişik tanıtıcı ifadeler kullanırlar. Ve Yusuf bu anlatılanların bileşkesindedir. Balzac da kişileri tanıtan ifadeler kullanır. Mesela, Öjenli Grandet de ilk sayfalar tamamen kişileri tanıtıcı cümleler ile doludur. Hamdullah Hamdi tahkiyenin teknik öğelerini bilen ve uygulayan bir sanatçıdır.

Yusuf zindandan çıkar, padişahın “mahremi" en yakını oiur. "Bahtı rucu, ahter-i devleti tulu eder" 369-5239/ Mısır ülkesinin başı olarak tahta geçer. "Nam-ı Yusuf Aziz-I Mısır" 378-5284/ dır. Şah bütün işlerini ona bırakır. Encümenlerin ercümendl olur. Yusuf hapisteyken Züleyha'nın efendisi olan Aziz ölür. Züleyha'nın gamı, kederi artar. Malını servetini kaybeder, sefalete düşer. Putperest Züleyha kendi putundan yardım ister. Bir şey göremez. Daha sonra Yusuf ile görüşmek ister. Yoluna çıkınca bir nida eder. Yusuf onu tanımaz ancak hacibine "kadının isteklerini yerine getirin" der. Hacib kadının isteğinin kendisi ile görüşmek olduğunu söyler. Züleyha Yusuf’un huzuruna girer. Birbirlerini tanırlar. Yusuf Züleyha'nın halini sorar. "Key Züleyha ne hale düşmüşsün, güneş idin zevale ermişsin" Yusuf isteğinin ne olduğunu sorar. Züleyha, eski güzelliğine dönmek istediğini söyler Yusuf’un duası ile Züleyha kırkından onsekizine döner, eskisinden çok güzel olur. Bundan sonraki talebini sorar. Züleyha, kabul ederse kendisine varmak istediğini belirtir. Yusuf "Can gözünü gabya tutar" Allah yüce Nebi'nin visaline izin verir. Halil dinince bir nikah kıyılır, padişahlara has bir düğün olur. Her sınıf halk eyvana gelir. Artık hicran gecesi yerini sabaha terk etmiştir.

Züleyha'nın aşkı ilahî aşka dönüşür. Yusuf Züleyha için bir ibadetgah yaptırır. Akisten güneşe yönelir. Yusuf ona söyler.

"Sana yaptırdım uş ibadetgah
Anda daim Huda'ya şükr eyle
Verdiği her ataya şükr eyle" 396-5634/

Yusuf Mısır'a Şehriyar olunca, adalet, insaf ve ihsanı ile meşhur olur. Daha sonra hükümdarın rüyası çıkmaya başlar. Yedi yıl olmadık biçimde bolluk olur. Yusuf bir büyük hisar yani günümüzün siloları türünden bir yer yaptırır. Buğdayla hububatla doldurur. Daha sonra kıtlık yılları başlar. Cümle cihan ona müşteri olur. Alemin yüzü erguvana döner. Su kesilir, hayat durur. Bulut ağlamayınca güller gülmez. Şahın Azizinin şöhreti aleme yayılır. Her yıl bir önceki yıla oranla buğday daha fazla değer kazanır. Gümüş, cevher, davar, esir, emlak, evlad, köle olmaya kadar mübadele tırmanır. Şahın hâzinesi mal ile dolar. Bütün Mısır şaha musahhar olur. Yunus Mısır ahalisini azad etmeye, mallarını geri vermeye karar verir. Bir şartı vardır, batıl dinlerini terk edip hak dinine dönmeyi kabul etmeleridir. Yaşlı, genç herkes bu teklifi kabullenir. Mısır'a hidayet güneşi doğar.

Yusuf'un izzetini, cömertliğini Yakub Peygamberin civarında da anlatırlar. Oğullarının oraya giderek ihtiyaçlarını gidermelerini söyler. Mübadele edecek mallarının olmadığını söyleyen oğullarına, "Nesebinizi söyleyiniz, bu nimetinize sebep olur" der. Yusuf'un kardeşleri Mısır'a gelirler, Yusuf kardeşlerine izzet, ikramda bulunur. Nimetler sunar. Sonra şahın huzuruna gelirler. Hamdi vakaların yoğunlaştığı yerleri önemser, o kısımları tasvir veya dramatize eder. Günümüz romancıları da bu işi yaparlar. Kardeşler soylarını arzeder, geliş nedenlerini ifade edeler. Yusuf onların doğru olmadıklarını ileri sürer, onlar İse doğru olduklarında ısrar ederler. Yusuf "Sizde enbiya eseri yok. Hile ve riya izi var. Mısır şehrine kötülük etmek için casusa benzersiniz." 0nlar ise 'Ey aziz, İzzetli Rabb için bizi suçlama' derler. Yusuf, "Eğer doğru iseniz burada birinizi bırakın, birlikte gidip evde kalan kardeşinizi de getirin, ona da nimetler, ihsanlar vereyim. Doğruluğunuzu o zaman isbat etmiş olursunuz." der.

Onlar Yehudayı bırakıp gittiler. Durumunu Kenan'a varınca babalarına anlattılar ve Azizin Bünyamin’i istediğini belirtirler. Baba "Yemin etmezsenin Bünyamin’i sizinle bırakmam" der

Onlar hakkı vekil ve emin tayin ettiler, baba onlara inandı, Bünyamin'i onlara bıraktı ve haset ve kıskançlıktan korunmak için şehre girer ve Yusuf’un yanma varırlar. Nimetlere garkolunurlar. Büyük Nebi' in içinde kin ve adavetle mukabele gibi hiçbir adi heves yoktur. Bünyamin ona ölen kardeşlerinin macerasını anlatır. Daha sonra Bünyamin ile yalnız kalan Yusuf ona şefkat eder ve gerçek kimliğini açıklar. Ancak şimdilik kardeşlerine söylememesini tembih eder. Yusuf kardeşlerini çeşitli nimetlerle, hediyelerle uğurlar. Onlar gidince bir ölçek aletinin kaybolduğu fark edilir. Kardeşler aranır ve ölçek Bünyamin’in eşyaları arasında çıkar. Yusuf’un şartı bulunduğu kişiye el koymaktır. Mahcub bir şekilde tekrar Yusuf’un yanına vardılar. Ölçeğin bir özelliği kişilerin mazisi hakkın da bilgi vermektir. Yusuf has bir emini vasıtasıyla ölçeği konuşturur, ölçek bunların kardeşlerine ve babalarına çok kötülükler ettiğini anlatır. Bunları dinleyen kardeşler hicab ve hayretten sarhoş olurlar. Tasın konuşmasından tas tas zehir içmiş gibi oldular. Yusuf'a kendilerini mahcub etmemesini söylediler.

Kardeşler Mısır’dan ayrılıp Kenan'a gittiler. Babalarının Beyful Ahzanma varıp maceralarını anlattılar. Peygamber baba oğullarını Mısır’a Yusuf’a da bir mektupla birlikte gönderir. Mektupta halini ve mazisini anlatır. Oğluna ve kendisine bu zulmü etmemesini İster. Oğullar mektubu alır ve Mısır'a varırlar. Yusuf mektubu okur ve ağlar. “Ben Yusuf’um“ diyerek romanın büyük düğümünü çözer. Hikayenin bütün yoğunluğu burada durulur ve çözülür. Yusuf gömleğini babasına gönderir ve " Bunu babama verin bunu koklayınca gözleri açılacaktır" der. Ondan sonra ise "Bütün aile Mısır'a göçün” der. Kardeşler Kenan'a varırlar, gömleği koklayan babanın gözleri açılır. Yetmiş nüfusa varmış olan aile bütün varlığı ile Mısır'a göçer. Yusuf’a haber verilir. Üçyüzbin atlı yola koyulur İsrail oğulları, bir tarafta Halil'in nurlu hanedanı görülür. Cebrail geriye bakınca yer ile gök arasının melekler ile dolu olduğunu görür. Onlar da seyre çıkmışlardır.

Yusuf ve hükümdar onu bütün Mısır ahalisi ile karşıladılar. Peygamber baba atından inince Cebrail, Yusuf’a "onlar atından indi sende in ta ki İlahi Rahmet de tenezül etsin" der. Baba oğul ağlayıp, sarılır, görüştüler. Bu hali görünce, cihan coştu, zemin ve zaman titredi. Baba Şahı’n huzuruna geldi, Şah bütün etrafıyla ona saygı ve hürmet secdesi ettiler. Yusuf kardeşlerinin bağışlanması için dua etti. Hüzün bulutlan dağıldı. Saadet yıllan devam etti. Peygamber baba öleceğini hissedince oğul peygamberi yanına çağınr. "Bu gam menzilinden rahat alemine gideceğim" der. Baba oğula çeşitli konularda nasihatlar eder ve dünyadan göçer.

Yusuf bir ibadet esnasında anne ve babasını rüyada görür. Onlar onu yanlarına çağırırlar. Yusuf durumu Zûleyha’ya anlatır. Minnet ve eziyet ülkesinden saadet memleketine göçmek istediğini bildirir. Ve dua eder. Züleyha duanın tahakuk edeceğinden şüphesi olmadığı için, büyük üzüntüye düşer. Onsuz dünya bir zindan olacaktır. Yusuf Cebrail’ in bir elmasını koklayarak dünyadan gider. Züleyha büyük bir ızdırapla Yusuf’un kabrini arar ve oraya varınca ölür.

Yusuf hem bir tip hem bir karakter olarak işlenmiştir. Bir roman kişisinin bütün teknik nitelikleri onda gösterilmiş ve işlenmiştir. Tanıtımlar çok yönlüdür. Hem fiziği, hem ruhi portresi çizilmiştir. Onun statik bir kişiliği yoktur. Hayati monoton bir vaka olarak devam etmez. Girişleri, çıkışları, çukurları, tümsekleri vardır. O bir timsaldir. Asırlarca bütün şark kültürünün hakim olduğu ülkelerde onun kişiliği insanlara sabır ve irade telkin etmiştir. Köylerde, Şehirlerde, onun hikayeleri çeşitli eptzodlaria anlatılmış, insanlara itidal ve İrade telkin etmiştir. Yusuf’un iç dialoglan, karşılıklı konuşmaları vardır. Hamdi çekirdek vakayı usta kişiliği ile geliştirmiş ve tafsil etmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum