Tekâmül ve Teceddüd Meyli

Günümüzde bireyselleşme ön plana çıkarılıyor. Enaniyetler okşanıyor. Benlik/ego alabildiğince şişiriliyor. Bu da yalnızlaşmayı, bencilliği, şahsi menfaatlerini gözetmeyi, merhamet yoksunluğunu, haram ve helale karşı dikkatsizliği, hatta serseriliği beraberinde getiriyor. Başkalarına olan güveni sarsıyor. Fedakârlıkta bulunmayı, saygı, sevgi, yardımlaşma duygularını ve birlikte yaşama sevincini yok ediyor.

İnsanı toplumdan ayrı düşünmek mümkün değildir. İnsan, nefis dairesinden başlayarak, aile, akraba, mahalle, şehir, dünya ve kâinat, hatta ahiret daireleri gibi birçok dairelerin mensubudur, hepsinde de önem sırasına göre vazifeleri vardır ve bunların hepsini hiçbir gayret göstermeden, hiçbir bedel ödemeden hazır bulmuştur. Bütün bunlar göz ardı edilerek bencilce davranmak, sadece kendi egosunu tatmin için çalışmak, insanları ancak kendinden uzaklaştırmaya ve yalnızlaşmaya yarar.

Birlikte yaşama; paylaşmayı, fedakârlığı, saygı ve sevgiyi gerektirir.

Hayatın da bir amacı var elbette. İnsan bu dünyaya başıboş olarak gönderilmemiş. Kendisine sorumluluk verilmiş. Bu sorumluluğu yüklenecek ruh, kalp, akıl, şuur gibi melekelerle donatılmış, bedeni de her işi yapmaya elverişli olarak en güzel surette yaratılmış.

Hayatın bu amacı bireyselleşerek değil, toplumsallaşarak, yardımlaşarak, paylaşarak, amaç birliği yaparak, mütesanit/dayanışma heyetleri, şahs-ı manevi/kurumsal birliktelikler, sıkı irtibatlar/iletişimler kurarak ve hakikati arama meylini besleyerek gerçekleşir.

Birey elbette çok önemli.

Ahsen-i takvim üzere yaratılan insana çeşit çeşit duygular, istidatlar, meyiller verilmiştir. İnsan Allah’a olan kulluk vazifesini unutmadan, hakkı hukuku gözeterek, harama helale dikkat ederek, kendisine verilen bu kabiliyetleri geliştirip, insan-ı kâmil olma yolunda ilerlemekle mükelleftir. Bu mükellefiyetini unutup, bireysel davranışlarla içe kapanmak ya da sadece kendisini düşünerek menfaati için çalışmak insanı hayvanlık derecesine indirir.

Toplum hayatında herkes hak ettiğini almalı, zulme maruz kalmamalı, şer’î hürriyetlerin teminat altına alındığı bir ortamda, benliğini değil, güzel sıfatlarını ve kabiliyetlerini geliştirmelidir.

Yalnız kendisi için çalışanlar unutulmuş gitmişler, Mimar Sinan gibi maharetini ortaya koyanlar da tarihin altın sayfalarına geçmişlerdir.

Maharet, aileden, okul gibi kurumlardan, fikir alışverişlerinden ve mütesanit heyetlerden görülen destekler sayesinde dirilmektedir.

Başıboşluk, sınır tanımama, bireysellik ve bencillik maharetin katilidir.

İnsan her zaman kendisini muhasebe ve murakabeye/denetime tabi tutmalıdır. Kârda mıyım, zararda mıyım? İlerliyor muyum, yoksa yerinde mi sayıyorum? Şeklinde hesabını iyi yapmalı. Ayrıca başkalarının gözüyle de ne durumda olduğunu görebilmelidir.

İnsan istikbale namzettir. Gayret göstermezse, iyi bir istikbali olmaz. Kâinatta ve beşerde tekâmül ve yenilik meyli, insanı zamanın hükmüne göre belirli bir noktaya sürükler ama, bireysellik, bencillik gibi arızalarla bu tekamül ve yeniliklere ayak uyduramazsa, toprak altındaki çürük bir çekirdekten farkı olmaz.

Dirlik birlikten doğar. İstikbal; din, vatan ve sınıf birliğindedir.

Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.” (Âli İmran 103)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum