Yozlaşma, itimatsızlık ve fitne Said Nursi gibi alimleri siyasetten uzaklaştırıyor

Yozlaşma, itimatsızlık ve fitne Said Nursi gibi alimleri siyasetten uzaklaştırıyor

Yeni Şafak yazarı Prof. Dr. Ergün Yıldırım, siyasetten uzak kalan alimleri yazdı.

Büyük sufi Hasan Basri, Nakşiliğin ihyacı öncülerinden İmam-ı Rabbani örenğini veren Yıldırım, "Modern zamanlarda da siyaseten uzlet davranışını Said-i Nursi’nin kimliğinde görüyoruz" dedi.

Said Nursi'nin Meşrutiyet döneminde oldukça aktif siyaset içinde olduğunu belirten Yıldırım, "Nursi, Cumhuriyetin tek parti döneminde siyaset işine şeytan demektedir. Ona karşı ciddi bir mesafe içine girer. Tamamen iman meselesine yoğunlaşır. Bir bakıma siyasetli dönemini Nursi kendisi I. Said, siyasetsiz dönemini de II. Said olarak tanımlar. Aslında “yeniden siyaset dönemi” ise III. Said olarak adlandırmak mümkün. Çünkü Demokrat Parti ortaya çıkınca yeniden siyasetle ilgili beyanlarda bulunur. Demokrat Müslümanlar veya demokrat dindarlar terkibini kullanarak bu hareket ile din arasında pozitif bir ilişki inşa etmeye çalışır. Yine DP’nin çeşitli çalışmalarına katılır. Demek ki Nursi de siyaseten uzleti dönemsel olarak algılamaktadır" şeklinde yazdı.

"Siyaseten uzlet olgusu neden ortaya çıkıyor? İslam tarihinin farklı dönemlerinde ortaya çıkan bu olgunun günümüzde bir karşılığı var mı?" sorularını soran Yıldırım, yazısını şöyle sürdürdü:

"Üzerinde durulması gereken sorular bunlar. Siyaseten uzlet, aşırı siyasal yozlaşma, itimatsızlık, parçalanma, Müslümanların birbiriyle çatışması ve siyasetin bir fitne haline gelmesine karşı gelişen bir tutumdur. Bu tutumu özellikle Hasan Basri, Ebu Hanife ve Saidi Nursi davranışlarında görmek mümkündür. Ki Ebu Hanife de Hz. Ali’nin torunu Zeynel Abidin’in muhalefetine bizzat iştirak etmemiştir. İktidarın da yanında yer almamıştır. Ancak siyaseten uzlet tutumu, iktidarı onaylamamak anlamına geldiği için iktidar tarafından zulme uğramış ve işkenceye maruz kalmıştır.

Siyaseten uzlete çekilmek günümüz siyasal pratiğinde de bir seçenek olarak gözüküyor. Özellikle çok yüksek oranda “kararsızlar” seçmeni bunu ifade ediyor. Ancak laikçi egemen tahayyülün ürettiği tecrübeler ve muhtemel yeniden egemen olma durumu uzletten tekrar katılma döneminin önemli bir gerekçesi oluyor. Ancak özellikle yeni seçmen grubu olan gençler, bahsettiğimiz laikçi zulmün tecrübelerinden gelmedikleri için tam manasıyla bir siyasal uzlete yönelim içerisindedirler. Apolitiklik budur. Politik olana karşı bir geri çekilmedir. Muhafazakâr siyasal aktörlerin ve alanın parçalanması da bu uzlet olgusunun başka önemli bir gerekçesi.

Siyasetin kendi içinde kavga, fitne ve dünyevileşme olgusu olmaktan çıkarak topluma adalet getiren ve yine toplumu ıslah eden bir kudrete yönelmesi gerekir. İşte o zaman siyasetin uzlet yönelimleri ve arayışları son bulur. Kararsızlar ve gençler yeniden siyasete karşı pozitif duygular içinde olmaya başlar. Siyaset saygın, heyecanlı ve ilgi odağı haline gelir. Kişi ve gruplar meselesinden çıkarak yeniden memleket meselesine döner. Türkiye de siyasal cebelleşme, kutuplaşma ve itibarsızlıktan çıkarak tazelenir. Gençlerin yeni birikimleri, heyecanları ve ufuklarıyla bütünleşir. Siyasal parçalanma aşılır.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum