Abdullah YILMAZ

Abdullah YILMAZ

Yazmak veya yaz(a)mamak

Kadim gelenekte terbiye ve eğitim, sohbet ve ders halkasına iştirak ile gerçekleştirilirdi. O halkanın bir parçası olmak için herhangi bir yaş veya eğitim düzeyine sahip olma ya da belirli bir süre o halkaya devam etme zorunluluğu yoktu. Yegâne şart, inkişaf etmeye müheyya bir istidat çekirdeğine sahip olma idi. Sohbette incizap ve insibağ (manevi boyası ile boyanma) sırları vardır, der Bediüzzaman .(1) Hz. İsa havarilerini, Peygamberimiz (a.s.m.) ashabını sohbet ile kemalat arşına yükseltirken; Sokrates talebeleriyle kırlarda dolaşarak sohbet ederdi.

Sohbette sadece fikir alışverişi olmaz, aynı zamanda hissiyat alışverişi de olur. Sohbet ehlinin beşuş çehreleri, sükût-u mesti vaziyetleri ve -Rıza-yı İlahi’ye muvafık bir sohbet ise- o meclise yağan manevi nur sohbetin anlık neticeleri olarak müteyakkız ruhlarca fark edilir/hissedilir. Daha da ötesi, hak ve hakikat merkezli, öteler buutlu bir kardeşlik halkasının fertlerinin sohbet ve ünsiyetleri için zaman ve mekân boyutlarının birlikteliği zaruri değildir. Bediüzzaman’ın o edibane ifadeleriyle ;(2) “… hakikat ve ahiret kardeşlerin[in], ihtilaf-ı zaman ve mekân sohbetlerine ve ünsiyetlerine bir mani’ teşkil etmez. Biri şarkta, biri garpta, biri mazide, biri müstakbelde, biri dünyada, biri ahirette olsa da beraber sayılabilirler ve sohbet edebilirler.”

Yazmak sohbet gibi değildir. Onda, çoğu zaman, taraflar birbirlerini tanımaz, bilmez. Muhayyel bir irtibat vardır aralarında. Yazar, yazısını kimlerin okuduğuna, okuyanların hangi hissiyatının ihtizaza geldiğine, okuyucunun bam teline dokunup dokunamadığına dair feedback (geri besleme) alamaz. Okuyucu da, çoğu zaman, yazarın hangi hissiyat sağanağında o yazıyı kaleme aldığını, hangi saik ile o mevzuu yazıya döktüğünü bilemez. Aralarında sohbetteki gibi hissiyat alışverişi pek olmaz.

Yaklaşık 4-5 haftalık kısa yazı macerasında bu satırların yazarı da sohbet ikliminde/meclisinde tefeyyüz ve teneffüs ettiği manevi havayı yazı âleminde de bulacağı zehabıyla yola çıkmış ve bu kısa yolculukta ne yazık ki umduğunu bulamamıştır. Bir zamanların popüler arabesk şarkısından mülhem olarak; “Hadi gel sohbet iklimimize geri dönelim, dostlar meclisinde kadim geleneğe devam edelim” diyesi geliyor kimi zaman. Ama muhtaç bir ruhun ab-ı hayatı bulmasına vesile olabilmek, müştak bir kalbin bam teline dokunabilmek ümidiyle durmak yok, yola devam!
Sohbet ve yazı iklimlerinde buluşmak temennisi ile selam ve dua…

DİPNOTLAR:
1-Sözler, İstanbul: Envar Neşriyat, s. 489.
2-Mektubat, İstanbul: Envar Neşriyat, s. 278.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum