Yavuz ağabeyin hatırlattığı

“Sahipsiz Saltanat” okuduğum ilk ciddi kitap ve bununla okuma alışkanlığını kazandım desem yeridir. Sonrası “Sunguroğlu” serisi ile sürdü okuma serüvenim. “Buhara Yanıyor”, “Elveda Buhara” ve diğer romanları okudukça hem tarih şuuru kazanmış hem de iyi bir okuyucu olmuştum.

Yazar az, kitap az o yıllarda. Benim gibi nice genci etkilemişti Niyazi Birinci ağabey. Hem yazar hem ağabeydi bizim için nam-ı diğer Yavuz Bahadıroğlu.

Şartlar itibariyle düşünüldüğünde büyük hizmet etmişti kitaplarıyla, yaşayışıyla; bir neslin yetişmesinde büyük payı var onun.

Yeni yazarlar yetişti daha etkin kitaplar yazıldı. O bir ağabey olarak kaldı!

Camiadaki sert kırılmalar o gibi nice kimseyi etkiledi; “biz isabet ettik” teraneleri ile kimi oraya savruldu kimi buraya; dediğim dedik dikleşmesi ile yüksek duvarlar ördük aramıza!

Ne oldu, kim ne kazandı?

Çok zaman sonra fark ettik gerçekliği; inatla bunu sürdüren ahmaklara söyleyecek sözümüz de yok vaktimiz de; kendi hallerine bıraktık onları!

Yeni seri fitne yazılımlara da aynı duruşla durmalı değil miyiz? Üfledikçe ateş büyüyor; insanlar “Nur” arıyor ateş değil.

Risale-i Nurlara gölge edilmese belki çok daha yaygın okunur ve yaşanır hale gelecekti. Ne var ki geçmişe yapacak bir şey yok. Yarınları kurtarmak adına bugün ne yapıyoruz?

Güne bakınca ümit hislerim kabarmıyor; hamasettense gerçeklikle yüzleşmek daha iyi değil mi?

“Sıkı tutmayın diyor” Said Nursi. Onu rehber edinenler ne diye buna uymazlar. Bin bir türlü teville kendilerini temize çıkarmaya çalışırlar, anlaşılır gibi değil!

Ölüm dersi en hayati ders olarak önümüzde; yakın zamanda nice kimse vefat etti, ne kadar yaşayacağımız meçhul!

Şahıslar hakkında o kadar keskin konuşma ve ithama değer mi? Kul hakkı deriz, müspet hareket deriz, muhabbet fedaileriyiz deriz. Kim yaşayacak onları düşünmeyiz!

Ne diyelim; Allah selamet versin, hidayet versin.

Niyazi ağabeyin vefatıyla ne alakası var bunların denirse; maziyi hatırladım, bugüne geliş serüvenini düşündüm biraz olsun. Fazla olmamak şartıyla zaman zaman mazi mezaristanında ibret nazarla gezinmek günü iyileştirir, hale iyi gelir, geleceğe gerçekçi bakmayı öğretir.

“Sahipsiz Saltanat”ın yazarı asıl mekana yolculukta yeni bir adım attı; biz de bir gün o adımı atacağız. İyisi mi dünyada attığımız adımlara, söylediğimiz sözlere dikkat edelim! Konuşursak sahici konuşalım, kainat Sultanın her an gözetimi altında olduğunu unutmayalım.

Duydun mu nefsim? Kabul et artık; nihayetsiz Saltanat sahibine teslim ol, tevekkül et!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.