Vefatının ikinci yıldönümünde ‘bir dava adamı ve gönül insanı’: Prof. Dr. Gürbüz Aksoy

Dünya gözü ile parmaklarım kalem tutarken hayat serüvenini yazabileceğim, beni etkileyen, bana ve topluma rol model olabilecek, üzerimde emeği olan onlarca mümtaz şahsiyet vardır. Bunlardan en başta olanlardan birisi de merhum Gürbüz Aksoy ağabeyimizdir. O bir ağabey olmakla beraber, hem dost, hem arkadaş, hem yoldaş, hem hocamız ve hem de civanmert bir kardeşimiz idi. Onu bu sayfada bu kısa paragraflarla tanıtabilmek gerçekten yetmez ve zor, onu tarif etmek ve tanıtmak ancak bir kitaba sığabilecek hacimdedir, aynı zamanda onu etraflıca tanıyabildiğimi de söyleyemem, keşke daha fazla onunla yol ve akran arkadaşlığı edebilmiş olsaydım, ondan kazanabileceğim daha çok ahlaki erdemler, kültür birikimim ve tecrübelerim olacaktı.

Kurucusu ve başkanlık yaptığı STK’lar

Gürbüz hocamla 1993 baharında Harran Üniversitesi’ne kurucu rektör yardımcısı olarak atanması ile tanışmış olduk. İlk bakışta hemen göz ve zihni kaydıma mütevazı, sevecen, gülümser, ciddi, vakur, çalışkan bir fotoğraf olarak geçti. Daha sonraları beraber çalıştığımız üniversitede idari görevde olmam itibariyle yakından çalışma fırsatım oldu. Hocamın idari görevleri sona ermesiyle hiçbir zaman irtibatımız kesilmedi. Sürekli yan yana geliyor aynı fikirleri paylaşıyor, aynı kitapları okuyor ve dinlemeye devam ediyorduk. Yıllarca vaktini ve zamanının en fazla kısmını iman ve Kur’an davasına adamıştı. Gürbüz hocam aynı zamanda bir sivil toplum kuruluşu (STK) önderi idi. Risale-i Nur Enstitüsü, Akademik Araştırma ve Geliştirme Vakfı (ADAG), Gap Kültür Araştırma ve Kalkınma Derneği (GAPDER), Yeni İşadamları ve Sanayicileri Derneği (YENİSİAD), Sosyal Etütler Derneği (SETÜD), Akademik Araştırmalar Vakfı (AKAV) ve Risale Akademi kuruculuğu/başkanlığı görevlerinde bulunmuştu. Bu dernek ve vakıfların çatısı altında onlarca konferansa, panele, çalıştaya ve sempozyuma başkanlık yapma ve imza atma bahtiyarlığına erişmişti.

Dört fakültenin kuruculuğu da ona nasip olmuştu

Yetiştirdiği çok sayıda öğrencinin yanı sıra Harran Üniversitesi’nin manevi dokusunun mimarlarından birisidir. 1993’ten 1996 yılına kadar rektör yardımcılığı, dekanlık ve senato üyeliği, üniversitelerarası kurul üyeliği yapmış. Bunun yanında 1998 yılına kadar tıp, veteriner, iktisat ve fen edebiyat fakültelerinin kurucu dekanlıklarını üstlenerek en zor zamanlarda ilk kuruluşlarını tamamlama bahtiyarlığına erişmişti.

Akademik ve bilimsel çalışmalarda gayreti

Gürbüz Aksoy hocamızın 100’ün üzerinde ulusal ve uluslararası akademik yayın ve makaleleri, basılı kitapları uluslararası katılmış olduğu sempozyum, konferans ve bilimsel toplantılar mevcuttur. Eğer hayatta olmuş olsaydı 2020 yılı başlarında ortaya çıkan Covid-19 pandemisinde ileri seviyede araştırma ve çalışmalarının olacağı kanaati bende hala güçlü bir şekilde durmaktadır.

Mardin Artuklu Üniversitesi’nden Bakanlık Müşavirliğine

2009-2010 yılları arasında iki yıla yakın Mardin Artuklu Üniversitesi kurucu rektör yardımcılığı yaparak yeni kurulan üniversiteye maddi ve manevi emekleri geçmiştir. Ardından 2013 yılı ve sonrasında bir müddet gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı danışmanlığını yürütmüştür.

Rektör adaylığı süreçleri

Harran Üniversitesi’nin kuruluşunda birçok eseri olması itibariyle yarıda kalan projelerini tahakkuk ettirmek için 2011 ve 2015 yılında iki defa rektör adayı olarak seçime girip yüksek ve yeterli oy almasına rağmen rektör olarak atanmamıştır. Her iki rektör adaylığında da seçim öncesinde, hangi görüş ve düşünceden olursa olsun, oy hakkı olsun olmasın tüm öğretim elamanlarını ziyaret ederek katkı ve görüşlerini almayı ihmal etmemişti. Ancak dönemin konjonktürel yapısı itibariyle gerek 28 Şubat ve gerekse illegal yapılardan ihanet görerek arkasından vurulmuş ve dışlanmıştır. Hocamın rektör adaylıklarının birisinde, oyum olmadığı halde basit bir konuda, o zamanlar idareci olmam itibariyle ona yardımcı olduğumdan dolayı mevcut rektör tarafından istenmeyen adam olarak ilan edildiğimi hala unutamam. Üyesi olduğum akademik tabanlı STK bünyesinde birlikte çalışmamız itibariyle rektör adayı olduğunda kendisine en az 200 yeni proje başlığı sunarak adaylık sürecinde hocama manen destek olmuşumdur.

28 Şubat dayatmaları ve başörtüsü zulmüne karşı dik duruşu

28 Şubat kararları yüzünden başörtüsünü savunması nedeniyle dönemin YÖK başkanlığı tarafından şiddetli baskı ve soruşturmalara maruz kalarak rektör yardımcılığı görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır. 1998 yılında 28 Şubat baskılarının devam etmesi ile aynı gerekçelerle dekanlık görevlerinden de istifa etmiştir. YÖK başkanlığında soruşturmacılar tarafından savunması alınırken kendisine sorulan bir soruya verdiği cevap manidardır. Soruşturmacıların, “dekanı olduğun Fen Edebiyat Fakültesinde neden pisuvar yoktur” diye sorduklarında, onlara cevaben, “Harran Üniversitesine geçici olarak tahsis edilen, Kredi Yurtlar Kurumundan devralınan kız yurdunun fakülteye dönüştürebilmek üzere en kısa sürede bakım onarımının yapılarak bir ay gibi kısa bir sürede yeni eğitim ve öğretim dönemine yetişmesini sağlamak maksadıyla maalesef zaman ve bütçe kalmadığından ve teknik zorunluluklardan dolayı mevcut tuvaletlere pisuvar eklenememiştir” diyerek soruşturma komisyonunu mahcup etmiştir.

10 katı fiyatı ile oturmak zorunda kaldığı lojman

28 Şubat kararlarının en sert uygulandığı dönemlerde zamanın rektörü tarafından oturduğu lojmandan çıkartılmasına karar verilmiş, görev tahsisi olarak verilen lojmandan kanunsuz bila-hak ve sebep çıkmak istemeyen Gürbüz hocama tam otuz ay süre ile lojman kirasının 10 katı miktarında para ile cezalandırılmış ve tahsil edilmiştir. Daha sonra yargıya başvuran Gürbüz hocam mahkemece haklı bulunduğundan haksız olarak kendinden kesilen ödemeleri geri almaya hak kazanmıştır.

Kendisine arkasını dönenlere bile merhamet ve duygu yüklü bir şahsiyet

Birlikte çalıştığı üniversitede elinden tuttuğu birçok öğretim elamanının zorlu yollara çıkarken ona sırtını döndüklerin bizatihi şahidi olmuşumdur. Gürbüz hocam bu anlamda son 10 yılını sessiz ve sedasız, sükûnet ile hiç kimseye yalvarıp yakarmadan, attığı adımları kendi hür iradesiyle karar vererek almasını bilir, azim ve güçlü iradesiyle tek başına yola çıkardı. O kadar düşünceli ve nazik ve kibar bir insandı ki, ileride olabilecek herhangi bir gelişme nedeniyle hiç kimseye zarar gelmesini istemez, arkadaşlarını zora sokabilecek destekte bile bulunmalarını talep etmezdi. O her zaman “insan ürkmesi hayvan ürkmesine benzemez” diyerek insanları hoş görürdü. Gürbüz ağabey bizimle beraber, bizden biri olmanın tevazusu ile kendini hayatta iken feda etti.

Bilim adamı üreten bir makine gibi

Gürbüz hocam kendi alanında güçlü bir bilim adamıydı. Cumhuriyet Türkiye’sinin en iyi üniversitelerinden biri olan Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesinden mezun olduktan sonra, doktorasını Alman ekolünde tamamlayarak ülkesine dönmüş ve alanında onlarca öğretim üyesi yetiştirmiştir. Bu öğretim üyeleri ile zaman zaman yurt içinde ve yurt dışında projeler üreterek bilime katkıları olmuştur ve olmaktadır.

O bir sivil toplum kuruluşu aşığı idi

Gürbüz hocamızda akademik yayın, proje geliştirme ve araştırmanın yanında güçlü bir sivil toplum örgütü bilinci vardı. STK’lar ile ilgili olarak her zaman “Avrupa’da bir ülkenin nüfusu o ülkedeki STK üye sayısı ile bilinir” derdi. Ayrıca bu konuda İnsanlık değerlerimiz geliştikçe, sivil toplum bilinci yerleştikçe ideolojik farklılıklar da haliyle önemini ve etkisini azaltacaktır” diyerek STK’ların önemini ve aidiyet duygusunu vurgulardı. Bu anlamda yukarıda bahsettiğim kuruculuğunu ve başkanlığını yürüttüğü birçok STK’da araştırma ve projeler geliştirilmesine ön ayak olmuştur, bazı projeleri bizzat kendisi yürütmüştür.

Risale-i Nur Enstitüsü ve Arama Konferansları

Risale-i Nur Enstitüsü çatısı altında onlarca arama konferansına başkanlık ve ev sahipliği yaparak Risale-i Nurların akademik camiada tanınması ve bu alanda onlarca çalışmanın ortaya çıkmasında katkıları azımsanmayacak derece büyüktür. Risale-i Nur Enstitüsünün Şanlıurfa Şubesinin kurulması ve açılmasında bizatihi ön ayak olarak bizlere çok yardımları ve katkıları olmuştur.

Son çalıştayı ve tebliği

Son olarak 22-24 Kasım 2019 tarihleri arasında Risale Akademi tarafından Kızılcahamam'da gerçekleştirilen "Toplumsal Bütünleşme Zemini Tearüf Çalıştayı"ında “İnsan vücudundan tearüf ve teavün örnekleri ve STK’larda İşbirliği” konulu tebliğini sunarak burada özetle tearüf ve teavün düsturları kapsamında sistemli bir şekilde işbirliği içerisinde olmamızı önermiştir.

İyi bir dinleyici ve katılımcı idi

Gürbüz ağabey yönetici olduğunda da olmadığı zamanlarda da Risale-i Nur derslerine zaman buldukça katılır, “aman idareciyim, profesörüm, ne olur ne olmaz” demeden gelir, herkesin oturduğu yerde o da oturur, mütevazı yapısıyla dersi dinler, çayını içer, selam ve muhabbetle ayrılırdı. En son umumi derse aklımda kaldığı kadarıyla 30 Aralık Pazartesi günü gelmişti. Şanlıurfa’ya ziyaretine gelen oğlu Sacit Aksoy kardeşimizin yaptığı derse dinleyici olarak katılmıştı. Son olarak 4 Ocak günü semt dersine katılarak arkadaşlarla uzun uzun sohbet edip adeta veda ziyaretini yerine getirmişti.

Yoğun bakım günleri

5 Ocak akşamı beyin kanaması teşhisiyle yoğun bakıma alınan Gürbüz hocam, aynı hastanede 15 gün boyunca yoğun bakım ünitesinde kaldı. Bir hekim arkadaşım ile beraber yoğun bakımda onu görme ve son kez dua etme fırsatım olmuştu. 15 günlük yoğun bakım sürecinden sonra ruhunu Rahmana teslim ederek o da tüm faniler gibi bu fani dünyadan dar-ı bekaya irtihal etmiş oldu. Yine bugünlerde olduğu gibi, yeryüzünün beyaz rahmetle kaplı bir kış günü üniversite camiinde kılınan cenaze namazına tüm sevenleri ve arkadaşları, dostları katılarak ebedi âleme uğurlandı. Cenazesi Şanlıurfa’dan alınarak doğduğu yer olan Sivas’taki aile mezarlığına tevdi edildi. Mekânı Cennet, Efendimize (sav) komşu olsun inşallah.

Hayatı ve hatıralarını yayınlamak istedi

Gürbüz hocam kendi hayatını konu alan kitabını vefatından önce kaleme alarak, baskı aşamasına getirmişti. Çok merakla beklediğimiz kitabını tab etme imkânı bulamadan ömrü vefa etmedi. Kitabın yayına hazırlanması ve baskısı için her ne kadar kardeşimiz Sacit çabalasa da, sözünde durmayan bir matbaacıya denk geldiğinden şimdilik kitap baskı projesi askıya alınmış durumda. İleride inşallah kendi kalemiyle ele aldığı hayatı ve hatıralarını görmek ve okumak bizlere nasip olur.

Çalışma arkadaşlarından birkaç hatıra

-Gürbüz ağabey beraber çalıştığı insanları teşvik ediciliği, girişkenliği ve azmi fevkalade idi. 2007 yılının kışıydı, Avrupa Birliği Projeleri kapsamında Güneydoğu Anadolu'da yaşanan seller hakkında bir projeyi en kısa sürede hazırlamayı önermişti. Kısa sürede hazırlıklarımıza başlayarak bir yandan proje örneklerini inceliyor bir yandan veriler elde etme çalışıyorduk. Gürbüz hocam proje ile ilgili olarak hiç tereddüt etmeden kendi arabasıyla bizleri alıp, incelemek istediğimiz alanlara götürdü ve gün boyunca hep bizimle kaldı. Birlikte yaptığımız beyin fırtınaları sonucunda başka bir proje daha hazırlama fikri de ortaya çıktı, bu şekilde aynı anda iki projeyi hazırlamaya koyulduk. Bizden önce hazır olur ve gece yarısı veya sonrasında bizimle birlikte ayrılırdı. Her gelişinde de muhakkak yeni bir bilgi, veri veya fikirle gelirdi. Bizlerden yaşça büyük olmasına rağmen azim ve gayrette gençleri geride bırakacak bir güce sahipti. Kışın soğuk ve zor şartlarında sabahın ilk ışıklarına kadar uykusuz ve yorgun fakat yapmamız gereken işi bitirmenin huzur ve mutluluğuyla ayrılıp, evlerimizin yolunu tutmuştuk. Varlığıyla, duruşuyla, azmiyle, fikirleriyle, bizlerle istişare etmesiyle hep destek oldu, yol gösterdi, şevk verdi. Belki de bu azim ve ihlasın bir neticesi olarak, aynı anda hazırladığımız bu iki projemiz kabul gördü ve hep birlikte başarıyla yürüttük.

-Gürbüz hocamız Ankara Veteriner Fakültesinde daha yeni araştırma görevlisi iken kendisinden bir dönem sonra okuyan merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile bir hatırası olmuş. O dönemde Muhsin Yazıcıoğlu siyasi görüşünden dolayı kasıtlı olarak sınıfta bırakılmak isteniyormuş, buna şahit olan Gürbüz hocam onu sınıfta kalmaktan kurtararak o dersten geçmesine ve mezun olmasına vesile olmuş, daha sonra da samimi arkadaş olmuşlar.

-28 Şubat döneminde kendisinden sonra atanan yeni fakülte dekanı, o zamanlar daha yeni göreve başlamış bir öğretim üyesinin tesadüfen denk geldiği “yıldırma ve baskılamalarına” şahit olunca bu şahsiyeti daha yakından tanımaya karar vererek bu tarihten sonra Gürbüz hocanın peşini ve izini bırakmadan beraber birçok çalışmalara imza atmışlardır.

-Gürbüz hocam hangi iş olursa olsun gerek akademik ve gerekse hayırlı işlerde haydi deyince hemen müspet cevap vererek o işe beraber koyulurdu. Hiçbir zaman makul ve mantıklı taleplerimizi geri çevirmemiştir. Sürekli çalışma ve dava arkadaşlarını motive ederek moral kazandırırdı.

Ardından bıraktıkları

Gürbüz hocam arkasından bizlere miras olarak bilim adamlığı birikimini Risale-i Nur hizmetlerinde kullanabilme prensiplerini hayatımızda uygulamayı öğretmekle kalmadı, değerli bir kardeşimiz olan oğlu Sacit Aksoy’u da bıraktı. O da sağlam bir şekilde, babası gibi aynı zeminde eğitim ve kültür almış, onun gibi bilgili ve arif bir kardeşimiz. Allah onu muvaffak eylesin, inşallah hocamızın mirasını devralarak daha ilerilere götürmeye ve devam ettirmeye muktedir olur. Prof. Dr. Gürbüz Aksoy hocamız ve ağabeyimiz bizlere doğruluğu, dürüstlüğü, inancına olan bağlılığı, diklenmeden dik durmayı, bilim insanı olmayı, dava adamı olmayı, metaneti, tebessümü, güler yüzlü olmayı, asil duruşu, hakiki münevver insan olmayı, eğilmeden, bükülmeden cesaretli olmayı, birikimli olmayı, mütevazılığı, civanmertliği miras bıraktı. Buna mukabil olarak arkasından onlarca hatim sevabı ve dualar alarak ebedi âlemin bahtiyar yolcusu olma şerefine nail oldu. Allah rahmet eylesin, mekânı Cennet olsun inşallah. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum