İlkay KAYATÜRK

İlkay KAYATÜRK

Tünel

 

“İki yıl içinde Avrupa’da Müslüman bırakmayacağız”  Plan buydu! Slogan da…

“Allah’a Emanet” bu da, bu plana karşı Müslümanların parolasıydı, duasıydı…

Birçok etnik grubun olduğu Yugoslavya, özellikle Almanya’nın desteği ile parçalanmaya başladı. Hırvatlar bu destekten aldıkları güçle ayrı bir güç haline geldiler. Türkler yalnızdı. Türk diyorum, çünkü Bosna’da Boşnak, Arnavut, Türk olmanız fark etmiyor onlar için, size genel anlamda Osmanlı’ya atıfta bulunarak kısaca Türk ve daha da kısaca Müslüman derler… 

Hem toprak kaybetmemek, hem de fırsat bu fırsat mantığıyla bu izleri silmek için Sırplar ellerinden geleni vahşice yaptılar. Savaşın pek çok çeşidine tanık olan bu yeryüzü, son yüzyılın en vahşi olanına da tanıklık etti. Balkanlar bir kez daha kan gölüne döndü. Orada Müslüman olmak başka bir bedel ister. Srebrenitsa ve Potaçari insanlık ayıbını ağırladılar. Katliamlar, bizzat Avrupa’yı bile, görmemezlikten gelip susan Avrupa’yı bile ürküttü.

"Bosna savaşı, insanın yapabilecekleri hakkında en iyiyi ve en kötüyü gösteren eşsiz bir bilgi kaynağıdır..." der, roman yazarı Juan Goytisolo.
Bosna bir çanak gibidir… Etrafı dağlarla çevrili, çukurda kalmış, yeşil ve serin bir şehir. Güzel bir şehir! Bir Osmanlı sarayından dolayı Saraybosna denir ya da Bosnalıların deyimiyle Sarajevo! Çanak acıyla doldu… Bu dağlara mevzilenen Sırplar, yıllarca top, füze ve keskin nişancılarıyla delik deşik ettiler o güzelim çanağı… Savaşın detaylarını ve vahşetini anlatmayacağım.  Bu konuda Hakan Albayrak’ın “Saraybosna Sevgilim” belgeseli, merak edenleri aydınlatacaktır. Anlatmak istediğim bir Tünel hikayesi…

İnsanların uzayı neredeyse komşu yaptığı bir çağda, toprağın altındaki nefes hikayesi bu! Masmavi göğün altında nefesi kesilmek istenen Müslümanların, karanlık toprakla diriliş öyküsü… Bir komutanın, halkını bir tünelle, hem de içler acısı bir tünelle özgürlüğe çıkarış öyküsü. Aliya İzzet Begoviç! Yani bizim, Balkanların o sıcak deyişiyle “Aliya”nın…

Abluka altındaki Bosna’da kuş uçurmaz Sırplar. Giriş, çıkışlar yasaktır, insanların bırakın dünyanın geri kalanını, en yakınlarıyla haberleşmeleri imkansızdır. İnsani yardım, askeri yardım yoktur. Katliamların ardı arkası kesilmez. Derler ki, modern tarihin en uzun süreli şehir kuşatmasıdır bu yaşanan.

Ve günlerden bir gün Aliya’nın desteğiyle, Sırpların hakimiyetinde olmayan tek bölge olan, Havaalanının altından geçecek bir tünel inşasına başlanır. Genç mühendis Nejad, bir projeyle çıkar Aliya’nın karşısına ve söz verir başarıya ulaşmak için. Aliya’nın istediği tarihte bitirecektir tüneli yani 26 Temmuzda. Karşılıklı iki kazıcı grubu, toprağın altını kazarak ilerleyecek ve ortada buluşacaklardır kuşatmayı kırmak için. Günde yaklaşık 15o kişinin, 8 saatte bir, 3 vardiya sistemiyle 24 saat kesintisiz çalışması sonucu istenilen tarihte tamamlanacaktır Allah’ın izniyle.

Aliya’nın mimar olan oğlu Bakır (bugün devlet başkanı) ve mühendis Nejad (bugün başbakan)  adeta bu tünele adarlar kendilerini…

“Evet, tünelin işçilerinden biriydim. Tüneli kazmaya Ramazan'da başlamıştık. Gün boyunca tünel içinde çalışır, iftar vakti geldiği halde bombardıman durana kadar tünelden çıkamazdık. Karanlık olunca ateşi durdururlardı, biz de dışarı çıkar iftarımızı açardık.” Bakır İzzet Begoviç

Tünel bir evin altında başlar, Kolar ailesinin evinin içinde. Aile tünel için hibe eder evini Aliya’nın Müslüman Tugaylarına. Dobrije ve Butmir’de karşılıklı kazılara başlanır. Kazılar kandil ışığında ve kazma kürekle yapılır. Toprak taşınır sürekli ve bidonlar içinde de su… Çünkü su altı seviyesi yüksektir bu bölgede. İki kazıcı grup arasındaki bağlantıyı kurmak oldukça zordur. Gece karanlığında, eğer ulaşabilirlerse yaya olarak birbirlerine ulaşmaya çalışırlar zor şartlar altında. 23 Nisan 1993’ de başlanan Tünel, mühendislerin verdiği tarih olan 26 Temmuz’da bitmez. Günlerce uyumadım diyor Mühendis Nejad Brankoviç. Üzüntü, stres ve uykusuzlukla geçen günlerde serumlarla ayakta durur. Eğer bir yanlışlık olduysa, iki grup çizgiden sapmış olmalıydı ve Sırpların ve Hırvatların haber aldığı Tünel çalışması gittikçe zora girmiş demekti…

Allah’a Emanet tünel, 4 gün gecikmeyle 3o Temmuz 1993’te biter. Akşam saat 21.oo’da karşılıklı iki yorgun grup toprağın altında buluşur sevinç gözyaşlarıyla… Aliya’nın beklediği haber gelmiştir. Aylar boyunca, evinin içindeki askerlere su ve ekmek veren Sida Nine mutludur (bugün hala hayatta kendisi), askerler, mühendisler, yorgun Bosnalılar mutludur…

O gece sevinçle tonlarca askeri malzeme taşınır tünelden ve İgman Dağı savunması için de bir grup asker çıkış yapar… Bu tünel yani namı değer “Yaşam Tüneli” 1 metre genişliğinde, 1,5 metre yüksekliğinde ve 800 metre uzunluğundadır. Bosna’nın nefes borusudur adeta… Oysa bu tünelden geçenler nefes almakta zorlanırlar.

Tünelin parolası da buydu; Allah’a Emanet! Karşılaşan her insan birbirine bunu söylüyordu. Yaşam Tünelinden geçenlerden biri olan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, tünelde aklında kalan en unutamadığı şey olarak bunu dillendiriyor yıllar sonra… Allah’a Emanet diyordu herkes birbirine… Bazen yaralılar, bazen ölüler, bazen ilaç ve yiyecek, bazen insanlar ve askerler ve bazen de dünyaya sesini duyurabilmek için Aliya geçiyordu bu tünelden…

Ordusunu “Esselamü Aleyküm” diye selamlayan, Tekbir ordusunun komutanı, halkına korku değil, sevgi ve merhamet salan, zeki, cesur, imanlı ve bilgili Aliya! Mütevazi kişiliğine yaraşır, mütevazi kabrinde şimdi… Ama dünyanın her yerindeki müminler onu “Bilge Kral” diye anacaklardı.

Yaşam Tüneli bu vahşeti kıran, Bosna Savaşının kaderini değiştiren, Allaha Emanet Müslüman halkın, Allaha Emanet nefesiydi…  Dünya susmuş ve sırtını dönmüştü bu vahşete…  Fakat yer üstünde yaşam hakkı tanınmayan bir halkın, yer altındaki varlığı ve çaresinin başarısıydı sonuç.

Tünel Bosna’yı, Saraybosna’yı hayata bağlamıştı Allah’ın izniyle…  Savaş boyunca Sırpların, nerede Türkler? Gelsinler de sizi kurtarsınlar dedikleri Türkiyeli Müslümanlar ve Türkiye destek olmuştu Bosnalı Müslümanlara.  Yaklaşık 200 bin müslümanın öldürüldüğü, vahşice katledildiği Bosna Zulmünün, yine yaklaşık 300 bin müslümanı hayata bağlayan Yaşam Tüneli, bugün müze olarak muhafaza ediliyor… Sida Nine bu kez ziyaretçilerine su ve ekmek ikram ediyor… Tünel’le ilgili belgeseller çekiliyor. Hatta Hollywood yapımcılarının da ziyaret edip, esinlendiği bir yer olmuş, edindiğim bilgilere göre… Gazze’nin de ilham kaynağıdır Yaşam Tüneli. Bugün Filistin’de de pek çok tünel vardır.

Bosnalı gençlere tünel hakkında bir belgesel izlettirilir,  girişinde… Nerede olduklarını, nasıl bir yerde büyüdüklerini unutturmamaya çalışırlar onlara.

Zira Bosna hala özgür değil…  Nato hala orada ve üçlü bir yönetim şekliyle idare ediliyor. Ve o çocuklar ve o gençler hala Müslüman! Her şeye rağmen Müslüman ve inşallah öyle kalacaklar.

Baharın başı, 1 Mart Saraybosna’nın kurtuluş günüdür…

“Avrupa’da Müslümanları hazmedemeyiz” diyenlere cevaptır.

Kurtuluşun kutlu ve daim olsun güzel Sarajevo!

Ruhun şad olsun Aliya!

Allah’a Emanet…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum