Tortumlu sivrisinek

Bir metnin, bir cümlenin yorumlanmasında kelimelerin, cümle yapısının, bağlamın, siyak ve sibakın, vurgunun hatta bir virgülün bile önemi vardır. Bazen şekil ve söylem olarak bir harfi yanlış okumak bile anlamı değiştirir, maksadı gizler ve okuyanı ya komik ya da trajik durumlara düşürür.

Gençlik yıllarımızda Risale-i nur derslerine yeni başlayan  Erzurum/Tortumlu bir kardeşimizin  münavebeli okuma seansında metinde geçen “Mesela hortumlu sivrisinek…” cümlesini Tortumlu olmanın verdiği ülfetten dolayı “mesela Tortumlu sivrisinek…” diye okuduğunu duymuştuk da bayağı gülmüştük. Keza “Lem’alar”ı  kastederek “Lambaları okudun mu” diye soran da olmuştu. Veya “Meyve Risalesi”ne “Elma Risalesi” diyen acemilere de şahit olduk.

Bir keresinde de “Yıldızları konuşturan bir yıldızname”yi bir kardeşimiz yüksek sesle okurken “Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü, hiç dinlemez sözümüzü… ilahir” satırlarını kendi okuma tekniğine göre bir virgülle bölmüş ve “Kör olası dinsiz… Gözü görmez oldu yüzümüzü..” şeklinde okumuştu da cemaatin tatlı tatlı gülümsemesine yol açmıştı.

Tabii bu örnekler bir metnin, sadece virgül veya vurgu değişikliğiyle nerelere kadar götürülebileceğinin bir kaç basit ve masum örneğidir. Bunun yanında eskilerin siyak-sibak yenilerin de “bağlam” dediği bir takım dil kurallarını dikkate almadan yapılan yorumlar ve teviller, daha büyük anlam sorunlarına ve anlam sapmalarına yol açabilir ki özellikle anlambilim açısından mesnetsiz, kuralsız yapılan yorumlara selef “Zırva te’vil götürmez” demişlerdir.

Sadece siyak için yapacağımız açıklamaya geçmeden önce bir de lafın evveliyatını bilmeden sonrasına bakarak nasıl yanlışlara düşüleceğine dair bir fıkra aktarmak istiyorum. Vaiz efendinin biri, camide teyemmüm abdesti üzerine vaaz veriyormuş. Şartlarını- şurtlarını, hangi hallerde alınacağını-bozulacağını anlatıyormuş. “Eşeğine abdest suyunu yükleyerek tarlada çalışmaya giden bir köylü, eşeğini kaybedip  bulamazsa, namaz vakti de geçecekse bu köylü kardeşimiz  teyemmüm abdesti alır. Ama eğer ki namaz kılarken eşeğin sesini duyarsa abdesti bozulur” diye örnek de veriyormuş. Tam o esnada camiden içeriye bir köylü vatandaş girmiş ve sadece “Eşeğin sesini duyarsa abdest bozulur” cümlesini işitmiş. Adamcağaz, “Eyvaah, bunca senedir abdestli iken eşeğin ve eşeklerin sesini her duymamda demek ki abdestim bozulmuş. Abdestsiz  olarak namaz kılmışım ha? Vay başıma gelenlere..” demiş. Biçare köylü cümlenin siyak/sibak meselesini -burada sibakını-dikkate almadığı için yanlış yorumlamıştır.

İmdi gelelim meselenin aslına. Nemrud’u deviren sivrisinekten, kavun karpuz çekirdeğinden ta yıldızlara kadar kainatı bir ilahi kitap olarak bizlere okutturan;  Kur’an’ın ve Resulullah’ın hakkaniyetini tüm dünyaya ilan ve ispat eden Bediüzzaman Said Nursi’nin 130 parçalık Risale-i Nur külliyatını okuyan bilir. Bir çocuk veya bir çoban da okusa kabul eder ki Said Nursî’nin ifadesi üç aşağı beş yukarı mahza iman, Kur’an, İslâm hakikatlerini beyandan ibarettir. Havas tabakası da ister üstünkörü okusun, ister kelime kelime tedkik ederek mütalaa etsin üç aşağı beş yukarı onlar da bunun böyle olduğunu teslim ederler. Art niyetli, cehaletinin veya hasedinin veya bir takım mihrakların esiri olarak Said Nursî’ye  saldıranlar bahsimizden hariçtir. Onlara değil Said Nursî’yi beğendirmek, Abdülkadir Geylanî’leri, Şah Nakşibendleri de getirseniz, hatta Sahabe-i Kiramı da getirseniz beğenmezler ve tenkit ederler. Yine  Peygamberleri de getirseniz hatta ve hatta Resullullah efendimizi de getirseniz beğenmezler. O derdin şifası yoktur. Nasıl ki Allah’ın muzır hayvanları çoktur, saymaya lüzum yoktur, öyle bir şey.

Kur’anı, Resulullahı veya Risaleleri eleştiren alimler, bilginler -Hz.Ali efendimizin tabiriyle ulema’i-s su’-  tarih boyunca hep çıkagelmişlerdir. Böylelerinin Arapça, Farsça bilmesi; Hadis, Fıkıh okumuş olması da o tavsifin hükmünden ihraçlarına kafi gelmiyor. Düşünün ki İlahiyat fakültelerinde  bir çok ilahiyatçı prof.ların eserlerinden referanslar verdiği nice müsteşrik vardır ki imansız gitmişlerdir. Yani bilgileri bir işe yaramamıştır. Kur’an’ın buyurduğu üzere “Onlar sırtlarında kitap yüklü eşekler” olarak tarihe geçmişlerdir. Kötü olan şey, bazı safdil hocaların veya sakallı çocuk hükmündeki sadik-i ahmakların  abdest sularını bu tür eşeklere yükleyerek namazlarını tehlikeye atmalarıdır. Zira eşek kaybedilirse su da kaybedilmiş  oluyor. Bu durumda namazlarını kaçırmamak için geçici olarak topakla haşir neşir olup teyemmüm almak zorundadırlar. Ta ki eşek bulununcaya kadar. Ama asıl maksadın   eşek değil su olduğu unutulmamalı. Eşek su yerine odun da taşıyabilir. Yine bu bildiğimiz eşek kitap da taşıyabilir. Ama ne kitaptan sorumludur, ne de taşıdığı suyla abdest almaktan. Çünkü o neticede bir  eşektir. Ef’al-i mükellefin eşekler için değil, insanlar içindir bilirsiniz.

Gelelim bir başka meseleye  Bir metni anlamak için o metnin kelimelerini ve cümle yapısını siyak ve sibak açısından yani bağlamlar açısından incelemek gerekir. Tabir-i diğerle bir metni oluşturan kelimelerin anlamını bilmek yetmez, o kelimelerin metin içindeki bağlamını dikkate almak lazımdır, elzemdir. Üstadın “Muhakemat”ta  söylediği terimlerden biri olan “Sözün mecra-yı tabîisi” dediği bu tabiî bağlam, anlambilim açısından, yapısöküm ve yapısalcılık açısından önemli kilometre taşlarından biridir. Ayrıca Üstadın “Bir sözü kim söylemiş, kime söylemiş niçin söylemiş ve ne makamda söylemiş” kuralını da kimse göz ardı edemez. Bu kriterler edebiyatın, belağatın, anlambilimin şartları ve rükünleri gibidir.

Sözün hangi makamda söylendiği kriterini dikkate almazsak fahiş hatalar oluşur. Mesela Yunus Emre’nin “Sevelim sevilelim. Dünya kimseye kalmaz” dizelerini söylenen, söyleyen, söyleme maksadı ve söyleme  makamı açısından her Müslüman  ve Türkçe bilen kişi Yunus’un ne dediğini -affedersiniz eşek değilse- anlar. Amma velakin eğer muzaaf bir eşek ise, şu şekilde anlamak da isterse yorum açıktır. “Sevelim, sevişelim. Dünyaya bir kere geldik nasıl olsa..” Bu güzel sözleri felsefenin üçüncü ana konusu olan Etik/Ahlak ve Estetik-Aksiyoloji alanında bir ekol olan Hedonizme sürüklemek mümkündür. İsteyen bu şekilde anlayabilir.. Bu muzaaf eşekliğin gerekçesi ne olabilir derseniz Türkçemizde “sevmek, sevilmek” kelimelerinin yan anlamları vardır da ondan derim. Hasılı kelimelerle oynama işi hakikaten şaka götürmeyecek bir meseledir. Semavî dinlerin tahrifatında, İslâmiyetin de hurafelere karıştırılmasında ve özellikle İsrailiyyata  bulaştırılmasında çok önemli payları vardır  kelimelerle oynama işinin. Bu da Allah’ın bir imtihanı işte..

Kur’an’ın “La tekrabüsselat/Namaza yaklaşmayın” emrini “ve entüm sükara/sarhoş iken”den ayırarak alırsanız bundan namaz kılmama emrini çıkarırsınız. Bu örnek, meşhur ve malumdur. Bu tür galiz hatalar ve kurnaz taktikler hemen hemen her eser için söz konusu olacağından Risale-i  Nur’lar da bundan vareste kalmayacaktır elbette. Onun için fazla hayıflanmamak gerekir. Düşünün ki biz de bir virgülün yerini değiştirmekle  adamın babasını bile eşek yapabiliriz. Her ne kadar babasının suçu yoksa da. “Oku da adam ol baban gibi, eşek olma!” cümlesinin virgülünü ve vurgusunu şöyle bir değiştirirsek ”Oku da adam ol, baban gibi eşek olma.!” Gördünüz değil mi? Allah bizleri böyle eşek heriflerden korusun.Virgülün matematikteki  fonksiyonunu unutmamak lazım. Hani şu solda sıfırlar meselesi. Pozitif rakamın önünde duran sıfırla, ardında duran sıfırın hikayesini yani.. Nice kendini adam zanneden solda sıfır adamlar gibi yani.

Risale-i Nur’a ve Said Nursi’ye yapılan itirazlar ve hücumlar normaldir. Atılan iftiralar ve sapık yorumlar da  kimsenin moralini  ve de asabını bozmasın. Bunlar Nur’ların daha da parlamasına  vesile olmaktadır. Sözümüze sivrisinekle başlamıştık yine bir sivrisinekli cümleyle bitirelim. Üstad risalede ne demişti? ”Sivrisinek tantanasını kesse, balarısı demdemesini bozsa sizin şevkiniz bozulmasın.” Ve’s-selam..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum