Temizlik ama nasıl?

Azize Çiğdem Eroğlu’nun yazısı

Euzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim. Söz konusu temizlik ise, evvela şeytanı kovup, Rahman ve Rahim olan Rabbimizin, şeytanın maddi ve manevi tüm pisliklerine karşı en etkili manevi kalkanına sığınarak, konuya başlayalım, inşaAllah!

Rabbimizin, anlam itibarı ile “her türlü acizlikten ve kusurdan uzak olan, tüm mahlukatını,  maddi ve manevi kirlerden arındıran’’ manasına gelen, ‘Kuddus’ isminin tecellisini, kainatın her köşesinde görmek mümkün.

Hem gökyüzündeki hem de yeryüzündeki (karada ve denizde) temizlik memurları, Yüce Yaratıcımızdan aldıkları emir ile kainatı biz insanların yaşayabileceği bir düzende devam etmesi için gece-gündüz hiç durmadan faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bu temizlikle, bizlerin, daha iyi yaşamasına vesile olmaktadırlar. Aynı zamanda kendi lisanlarıyla Rablerine ibadetlerini bir an bile aksatmamaktadırlar.

Peki ya insan! Bu muhteşem faaliyet içinde kendine düşen vazifenin ne kadarını, nasıl, ne şekilde yerine getiriyor? Öyle ya, kainatın kendisi için yaratıldığı gerek Kur’an-ı Kerim’de, gerekse Hadis-i Şerifler aracılığı ile bildirilen insan bu nizam ve ahengin devamında nasıl bir çaba içinde olmalı?

‘’Temizlik imandandır, imanın yarısıdır’’ hadis-i şeriflerini nasıl anlamamız gerekiyor? Sorusuna hep birlikte cevap aramaya çalışalım.

Temizlik, sadece maddi olarak nitelendirdiğimiz kişisel temizlik, yaşadığımız evi, kullandığımız arabayı vs. gibi şeylerden mi ibaret? Yoksa arzın halifesi sıfatına sahip, en şerefli mahluk olan insanın, temizliğin manevi ciheti olarak kabul edilen, kendisini tüm maddi ve manevi kirlerden arındıracak olan kulluk vazifesini yerine getirme konusunda, önündeki engelleri (özellikle manevi) ortadan kaldıracak daha kapsamlı bir temizlik anlayışını, hayatının gayesi yapmak mıdır?

Bizler, dünya denilen muhteşem bu aleme, vazifeli olarak gönderilmişiz. En büyük vazifemiz, Kainatın Yaratıcısı olan Rabbimize kulluk etmek! Fakat bu, öyle sıradan bir vazife değil?

Bir müslüman olarak, görevimizi tam yerine getirdiğimiz takdirde bizleri, alay-ı illiyine çıkaracak vazifelerle mükellefiz.

Kainattaki canlı-cansız tüm mahlukatın ibadetlerini özünde toplayan namaz, kullukta en zirve noktaya taşıyacak bir ibadet olarak bizleri kuşatıyor. Bediüzzaman Said Nursi (ra) Hazretlerinin ifadesi ile “Kainatta en yüksek hakikat imandır, imandan sonra namazdır” düsturu, insanı gerçek manada kulluğun zirvesine taşıyan bir hakikat olarak göz ardı edilemeyecek kadar bir kıymete sahiptir.

Asıl temizlik bu noktada başlıyor. Öyle bir iman ki, hiçbir şek ve şüpheye yer olmayacak bir kuvvete sahip olmalıdır. Ne akılda, ne ruhta, ne kalpte!

İslam dini, temizliğe çok büyük önem vermiş, bunu da bazı ibadetlerin başlangıcı olarak görmüştür. Öncelikle namaz ibadetinde temizlik, olmazsa olmaz bir şarttır. Namaza başlamadan önce bu temizlik başlar, namaz bitimine kadar devam eder. Zira maddi kirlerden arınmış bir şekilde Rabbimizin huzuruna çıkarken namaza niyet ettiğimiz anda, zihnimizi meşgul eden tüm düşüncelerden arınmış bir kalp temizliğine de ihtiyacımız vardır.

Tertemiz bir imanın neticesinde tıpkı namaz ibadetinde olduğu gibi; yapmakla vazifeli olduğumuz hac, zekat, oruç gibi diğer ibadetlerimiz de çok daha önem kazanacaktır.

Bu şuurla hareket ettiğimiz andan itibaren hacca gidip gelmenin bizlere, sadece ‘hacı’ sıfatından çok daha değerli kazanımlara sahip olmamamıza vesile olacağını unutmayalım.

Zekat verebilecek bir zenginliğe sahipsek, bu vazifeyi yaparken, riyadan, minnet etmekten, gösterişten adım adım uzaklaştığımızın farkına varmaya başlayacağız inşaAllah.

Manevi temizliğin gerekliliğinin şuurunda olan bir insan, tuttuğu orucun sadece aç ve susuz kalmaktan ibaret olmadığının farkına varacaktır. Yalandan, gıybetten, öfkeden, kalp kırmaktan, dedikodudan uzak kalması gerekliliğinin kendisinin, hem maddi hem de manevi hayatını tıpkı zehirli bir yılan gibi zehirlemesine karşı daha şuurlu bir kul olma yolunda emin adımlarla ilerlemesine vesile olacaktır…

Tam anlamı ile Rabbimizin emrettiği ibadetlerimizi ihlaslı hale getirmek yönünde attığımız her adım, bizleri, Rabbimize daha da yakınlaştıracaktır.

Evet, dostlar, ‘’temizlik imandandır.’’ İnsana verilen ömür, vücut, kalp, ruh, akıl gibi manevi cihazlar başta olmak üzere sahip olduğumuz tüm bedenin temizliğinden sorumlu olduğumuz gibi yaşadığımız dünya aleminin dahi temizliğinden sorumluyuz.

Ömür gibi, dünya da bizlere emaneten verilmiştir. Emanete layık-ı vechiyle sahip çıkmak, tertemiz bir iman şuuru ile mümkündür. Ömrümüz, sadece dünya hayatı ile sınırlı değildir. Sonsuz bir hayat, bizleri bekliyor. Ebedi mutluluğu elde etmenin formülü belli.

Elbette ki tüm bu maddi-manevi kirlerden temizlenmenin ilk şartı, samimi bir tövbedir.

Ayet-i Kerime’de Yüce Rabbimiz, şöyle buyuruyor: “Şüphe yok ki, Allah, tövbe (maddi ve manevi kirlerden) temizlenenleri de sever.” (Bakara suresi/ 222)

Ve tabi samimi bir tövbenin neticesinde hiçbir şüpheye yer vermeyen bir imana sahip olmak ve yaşamak. Rabbimizin rızasını esas maksat yaptığımız sürece, dünyevi temizliklerimiz de ibadet yerine geçer, sonsuz şükürler olsun…

Nefsimle yaptığım hasbihale, sizleri de ortak etmek istedim. Yüce Mevlamız bizleri, her türlü maddi ve manevi kirlerden arınmış olarak huzuruna çıkmamızı nasip eylesin! Amin!

Selam ve Dua ile. Sevgiyle Kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.