Şu eserlerim Kürt olduğu gibi, aynı halde Türk, aynı vakitte Araptır

Şu eserlerim Kürt olduğu gibi, aynı halde Türk, aynı vakitte Araptır

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Münazart adlı eserinden bölümler

Risale Haber-Haber Merkezi

Azametli Bahtsız Bir Kıt’anın, Şanlı Tali’siz Bir Devletin, Değerli Sahipsiz Bir Kavmin Reçetesi Veyahut Bediüzzaman'ın Münâzarat'ı

Şarktaki aşiretlerin suallerine cevap olarak hazırlanıp H. 1329 (M. 1911)’de neşredilen bu eser, bilâhare Müellif Bediüzzaman Said Nursî tarafından tekrar gözden geçirilerek neşredilmiştir.

İfade-i Meram ve Uzunca Bir Mazeret

Yâ eyyühe’n-nâzır!

Hasenâtı seyyiatına, sevâbı hatâsına tereccüh edenler, mağfiret ve affa müstehaktırlar.

İşte, iki inkılâp beni iki telif-i müşevveşe mecbur etti; iki rıhlet dahi, iki kitabı ilhâm ettirdi. Şu eserlerden her birisi Kürt olduğu gibi, aynı halde Türk, aynı vakitte Araptır. Güya her bir eser Arap abasını iktisâ ve Türk pantolonu giymiş külahlı bir Kürttür. Böyle acîbü’ş-şekil bir telif, telif kanununa muhâlefetle muâheze olunmamak gerektir. Evet, benim hakkım sükût idi; zira âcizim.

Bilirim, âsârım rağbete şâyân değildir. Fakat Sâdi’nin:
1 غَرْضْ نَقْشِيتْ كِه اَزْمَاباَزْمَانَنْدْكِه هَسْتِيرَانَمِى يَابَمْ بَقَايِى olan mâtemâlûd ve hikmetâmiz kelâmının verdiği himmet, hem de benim gibi iktidarsızların mahcubiyetlerini izâle ile meydan-ı hamiyete çıkmaya cesâret vermek için nümûne-i imtisâl olmaya olan arzu, hem de eserin bizzat rağbete şâyân olmasa da, benim gibi me’mûl olmayan birisinden küçük bir eser dahi bir nevi antikalık rağbetine şâyân olmasına olan ümit, beni eser yazmaya cesâret vermişlerdir. Yoksa ben bilmez değilim ki, eserlerim bâzan hem hakikatşiken, hem nazmşiken, hem üslûpşiken, hem hayalşiken, hem hisşiken, hem ifratâlûddur. 

Lâkin, ne yapayım, başka türlü de olamazdı. Zira, tam bir asrı bir seneye sıkıştıran ve yedinci asırdan on üçüncü asra kadar benim gibi kurûn-u vustâ adamlarının hayâlini yuvarlandırmakla; her bir asır bir his ve bir tesiri karıştırıp birinci eserimi ilhâm eden Temmuz’un inkılâb-ı mes’ûdunun teşvikiyle; hem de bütün devâir ve tabakât-ı mütedâhile-i mütesâfileyi karıştıran ve istibdadın tazyik-i mecnunânesiyle vücuda atılan ve doktorların tokatıyla ademden tımarhâne kapısıyla dışarıya fırlayan cinnet hâtırâtı olan eserimi tekmil edip, İki Mekteb-i Musibet Şehâdetnâmesi’ni ibrâza beni mecbur eden Mart ve Mayıs, meş’um ve müthiş olan ihtilâl ve inkılâbının verdiği heyecan ile; hem de gâyet mütenevvia ve muhtelife tabâyi’ ve hissiyâtı tazammun eden ve şu iki reçeteyi vücuda getiren üssü’l-esâs-ı mesleğim elmas-misâl olan İslâmiyet hissinin sadefi ve Kürtlükle memzûc olan milliyet fikrinin verdiği ders ile şöyle eserleri intâc etti. 

Demek, her bir eserim birkaç asrın fezlekesi ve Kürt tâifelerinin tabiatlarının enmûzeci ve gâyet muhtelife etvârımın nümûnesi olduğundan, hakikî intizamı onda aramak abestir.

1 : Yazmaktan maksat, bizden bir nakşın bâki kalmasıdır. Çünkü varlığımızda bekâ yoktur.

Devam edecek

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.