Strateji uzmanlarının göremediği!

“Cumhuriyet tarihinin en büyük bozgununu nerede yaşadık?” diye sorduğum âkil dostum hiç düşünmeden, “Okullarda!” dedi.

Soluklanmadan da devam etti sözüne: “Pozitivizm gün be gün damarlarımıza zerkedildi! Determinist, esbap-perest (Dikkat! Putperest demiyorum!), seküler, dünyevi, güven(il)mez, olmayı da modern, hedonist, mağrur davranmayı da okullarda, uzun ‘eritim’ sezonlarında öğrenmedik sadece hazmettik, içselleştirdik! Hatta panzehirini bulup al(a)mayanlar gönüllü veya çarnaçar pozitivizm mikrobunun taşıyıcısı oldular! Darwin’in değirmenine su taşıdılar!” 

“Bediüzzaman’ın ‘dehşetli ejderha!’ dediği bu muydu?” dememe kalmadı, lafı ağzımdan alırcasına, “Elbette buydu!” dedi. “Daha okula adımını atar atmaz ‘Türküm, doğruyum...’ diye diye Türk olduğu için doğru ve çalışkan olduğunu vehmeden bedbaht Türk-oğlu, kendisinin dünyaya bedel olduğu afyonunun tesiriyle, damarlarındaki ‘asil kan’ın pozitivizmle zehirlendiğinin farkına bile varamadı! Aynı zehre, aksi motivasyon unsurlarının demlenmiş şekliyle maruz kalan Kürt-oğlu ise dünyaya bedel bir Türk olamadığı için mutlu da olamadı! Sonuçta Türk-Kürt bu toprağın evlatları sadece birbirlerine değil, hayata, kâinata ve varlıklara yabancı ve düşman olup çıkıverdiler işte!”
Âkil dostumla sohbetimiz gittikçe derinleşti, bir ara kendimizi Doğu Akdeniz’in dibinde düşürülen jetimizi ararken bulduk! Hatta Doğu Akdeniz’in jeopolitik önemini müzakere ederken Arapça’daki ismi olan ‘El-Bahr-ı Ebyadu’l-Mutavassıt’ veya Farsça’daki ‘Bahr-ı Sefid’ isimlerini bile didik didik ettik! “Niçin biz sadece ‘Ak’ derken Araplar hem ‘ak’ hem ‘orta’ diyorlar? Bu bizim diplomatların düşünce dünyasını etkilemiyor mu?” diye bile sordum! 

Tekrar ana konuya dönüp mütecessis bir dalgıç edasıyla pozitivizmin hayatımızı nasıl etkilediğini ve bugünün sosyal, siyasi ve iktisadi dünyasındaki izlerinin neler olduğunu tahlil ederken “Bu bakış açısı öyle bir illettir ki her şeyin ‘mülk’ yönünü görür lakin ‘melekût’ tarafına kördür! Melekût okuması yapamadığı için esasında mülk okuması da noksan kalır!” diyerek âkil dostum sözü devraldı; notlar alarak dinlemeye koyuldum:
“Evet, insan için daha tehlikelisi var mı: Hem bilmemek, hem bilmediğini de bilmemek! Hem de kendini biliyor zannetmek! Pozitivizm, insanı cehl-i mürekkep içinde boğar! Uyuşturur! Nefsine ecnebi, bedbin karakterler doğurur! Hayatı tiyatro zanneden meddahlar türer bu çorak zeminde sadece. Agnostik, bilemedin ‘ilk muharrik’ zihniyetli, başı sıkıştığında müracaat ettiği bir Tanrı’dan öteye geçemez kalbindeki iman. Çünkü okulda öyle görmüştür; 30 saatlik ders programı içinde bir saat din kültürü dersi almış, şansı varsa, Allah ile irtibatı orada kurmuştur. Diğer dersler ona Yaratıcı’dan haber vermemiştir çünkü! Aileden ve/veya başka eczanelerden panzehir alıp da ruhunu virüslerden koruyanlar müstesna elbette! Bereket versin ki ‘eritim’ çarkı herkesi öğütemedi, onun için bugün nefes alıyoruz zaten!”

Bu perspektiften Suriye ve hariciyeyi yorumlama vakti gelince tüm analizleri tepetaklak eden, strateji uzmanlarını aciz bırakan bir yorum yaptı âkil dostum; mütalaası ezbere değildi; tarihi örneklere, Suriye’de Esed’e karşı hürriyet mücadelesi veren kumandanlarla uzun sohbetler ve araştırmalarına dayandırıyordu tespitlerini...

Önce bir ayet meali okudu dostum: “Nice az (sayıdaki) topluluk, (daha) çok (sayıdaki) cemâate Allah’ın izniyle galib gelmiştir!” (2/249) Ardından devam etti: “Batılı bir uzman inanmayabilir, göremeyebilir, bizdeki pozitivist strateji uzmanları da idrak edemeyebilirler. Şaşırtıcı olan Müslüman yazar-çizerlerin tevhid inancına uygun bir bakış açısından uzak yorumlar yapmaları! Yahu İsrail, ABD, Çin, Rusya bugün olduğu kadar hiç kutsanmamıştı! Bu kafalara göre her taşın altında ya ABD yahut İsrail vardır! Suriye’deki mücahidler Esed’in savaş makinesine karşı bir şey yapamazlar! Onun için şu an Suriye’de küçük birliklerin Esed ordusunu nasıl perişan ettiklerini de görmezler. Komplolara sığınırlar! Mazlumların duasını, şehidlerin kıymetini de takdir etmek bu zihniyetlere nasip olmaz! Acilen başta Türkiye’dekiler olmak üzere strateji uzmanlarına itikad dersi vermek gerek. Her gün irtifa kaybediyorlar çünkü!”   
Söz bitmedi ama yer bitti!

Yeni Akit

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.