‘Sınırsız’ ve ‘sonsuz’ kavramları arasındaki fark

‘Sınırsız’ ve ‘sonsuz’ kavramları arasındaki fark

Yaratılmış / mümkün hiçbir varlık ne sonsuz olur ne de sınırsız / hadsiz olur.

Sınırsızlık, maddesel ve mekânsaldır. Yani adet ve yer ifade eder. Sonsuzluk ise genelde zamansaldır. Yani zamanı ifade eder. Mesela kâinat, sınırsız olmadığı gibi sonsuz da değildir. Yaratılmış / mümkün hiçbir varlık ne sonsuz olur ne de sınırsız / hadsiz olur. Kıyamet, kâinatın sonsuz olmadığının delili olduğu gibi, vücub alemi de kâinatın sınırsız olmadığının delilidir.

"Ezel cihetine sonsuz olarak uzanıp giden hiçbir nevi yoktur. Çünkü bütün enva, imkândan vücub dairesine çıkmamışlardır."(1)

Eğer mahlukat ve kâinat sonsuz ve sınırsız olsa idi, mahlukat her türlü kayıttan münezzeh olurdu. Böylece sadece "Bâki" esmasının lazımı olan ezeliyet, ebediyet ve sermediyet sıfatları mahlukata verilmiş olurdu. Bu da Allah'ın şanına ve azametine yakışmazdı. Allah'ın sonsuzluğu, bu sınırın ve sonun en açık delilidir.

Nitekim aşağıda mümkinat dairesinin, mütenahi yani sonlu ve sınırlı olduğunu ifade etmektedir:

"Devir ve teselsül, mümkinat dairesinde muhaldirler. Çünkü ikisi nihayetsizlik iktiza ettiklerinden ve mümkinat dairesi mütenahi olduğundan, gayr-ı mütenahi yerleşmez. Fakat daire-i vücuba taalluk eden hamd ise, o gayr-ı mütenahidir. Devir ve teselsülle gayr-ı mütenâhi bir daireye girer, yerleşir."(2)

Mütenahi kelimesi ise hem mekân ve madde / adet açısından sınırlılığı, hem zaman açısından sonluğu ifade eder. Farsçada "nâ" eki başa geldiğinde ise olumsuzluk ifade edip, kelimeye sınırsızlık ve sonsuzluk manası verir. Veya bu mana için lâyetenahî veya gayr-i mütenahî de kullanılabilir.

"Kitab-ı âlemin evrakıdır eb'ad-ı nâmahdud
Sutûr-u kâinat-ı dehrdir a'sar-ı nâma'dud
Basılmış destgâh-ı levh-i mahfuz-u hakikatta
Mücessem lafz-ı manidardır âlemde her mevcud."

Hoca Tahsin'in nâma'dud ve nâmahduddan muradı nisbîdir. Hakikî lâyetenahîlik değildir."(3)

Allah'ın esması ve sıfatı; cilvesi, tecellisi, gücü itibariyle sonsuz ve sınırsızdır. Bu sınırsızlık ve sonsuzluk, kâinatın ve mahlukatın sınırsızlığını ifade etmiyor. Çünkü esmanın ve sıfatın tecellisi baki olan ahirete de ıtlakı vardır. Bu cihetle esmanın ve sıfatın tecellisi, sınırsız ve sonsuzdur. Hatta bazı âlimlere göre Cenab-ı Hakk'ın esması sonsuz olup sınırsız adettedir. Kâinata da bazen bu manalar için veya akla ve hesaba sığmaz olan büyüklüğü için izafi (göreceli) olarak sınırsız / namütenahi denilir.

"وَ لِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلٰى -temsilde kusur yok- esma ve sıfat-ı İlahiyeyi, şuun ve ef'al-i Rabbaniyeyi, bir şecere-i tûbâ-i nur hükmünde temsil edelim ki; o şecere-i nuraniyenin daire-i azameti, ezelden ebede uzanıp gidiyor. Hudud-u kibriyası, gayr-ı mütenahi feza-yı ıtlakta yayılıp ihata ediyor."(4)

Dipnotlar:
1) bk. İşarat-ül İ'caz, Bakara Suresi 21-22. Ayetler.
2) bk. Lem'alar, Yirmi Dokuzuncu Lem'a, İkinci Bab (Haşiye-2).
3) bk. Muhakemat, Üçüncü Makale (Unsuru'l-Akide), Birinci Maksat.
4) bk. Sözler, On Üçüncü Söz.

Sorularla Risale

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum