Sınav odaklı yaklaşım, eğitimi nasıl bir rant kapısına çevirdi?
Enderun Özgün Eğitimciler Derneği, Maarif Platformu ve İnsan Vakfının iş birliğiyle gerçekleştirilen “Yeni Bir Ölçme Değerlendirme Vizyonu Çalıştayı” raporu basın toplantısı ile kamuoyu ile paylaşıldı
17-18 Mayıs 2025 tarihlerinde Maarif Platformu, Enderun Özgün Eğitimciler Derneği ve İnsan Vakfı Bursa şubesinin birlikte gerçekleştirdiği "Yeni Bir Ölçme ve Değerlendirme Vizyonu Çalıştayı" eğitimi sadece notlara ve derecelere odaklayan mevcut anlayışa bir çözüm sunma iddiası ile kamuoyu ile paylaşılan raporda hedeflenen yaklaşım “gençlerimizi bu sayısal kıstasların dar çemberinden çıkararak, onlara özgün bir kimlik ve gerçek bir aidiyet duygusu kazandıracak dönüşüme, yol gösterici katkılarda bulunmaktır” olarak ifade edilmiştir.
Basın açıklamasında Çalıştay sürecini özetleyen ve amaçlarını ifade eden Enderun Eğitim Yazıları Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Bayram Yılmaz şöyle konuştu:
“Hedefimiz, sınavların öğrencinin gerçek potansiyelini, kendine özgü öğrenme stilini ve mesleki yönelimlerini ortaya çıkarması, bilginin ise ezberden öteye geçip pratiğe dökülmesi ve yeni bilgiler üretilmesine imkân tanıması gerekirken, nasıl olup da eğitimin tek belirleyicisi haline geldiğini derinlemesine incelemekti.
Çalıştayımızda, zamanla bir mengeneye dönüşen ölçme, değerlendirme ve sınav uygulamalarının üzerine cesaretle gitmeyi hedefledik.
Neden mesleki eğitimden kaçış var? Neden herkes meslek sahibi olmak yerine yalnızca lise ve üniversite diplomalarına koşuyor? Ve daha da önemlisi, bu sınav odaklı yaklaşım, eğitimi nasıl bir rant kapısına çevirdi?
İşte bu soruların ardındaki nedenleri anlamak, bu mengenelerin sıktığı genç potansiyelleri özgürleştirecek bir kapı aralamak ve onları yalnızca kağıt üzerindeki bir nottan ibaret görmeyen, gerçek bir kimlik ve anlamlı bir gelecek sunan bir eğitim vizyonu inşa etmek için bir araya geldik.
Eğitimin insanı ihya ve inşa edebilecek ruhunu yeniden canlandırmak, Kadim kültürümüze yaslanarak ona felsefi ve ahlaki bir misyon kazandırmak, eğitim süreçlerinin fırsatları eksilten bir süreç olmaktan çıkartıp insanımıza kimlik ve nitelik kazandıran, imkanlar üreten, hayatta daha donanımlı bir şekilde hazırlayıp ülke kalkınmasında en doğru şekilde istihdam sağlayan bir yaklaşımla sürecin yönetilmesine katkı sağlamanın en acil vazifemiz olduğu çalıştayımızın en kıymetli sonucu oldu.
Çalıştay Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Osman Çakmak açıklaması da şöyle:
“Yeni Bir Ölçme Değerlendirme Vizyonu Çalıştayı üç ana başlıkta sorun taraması yapmış bu sorun alanlarına yönelik öğretmen ve akademisyenlerin katkılarıyla öneriler geliştirmiştir.
Çalıştayın üç ana başlığında üç ayrı çalışma masası oluşturulmuştur. Bu çalışma masaları sırasıyla “Eğitim’in Felsefesi ve Medeniyet Tasavvuru Değerler Eğitimi”, Kademeler Arası Geçişte Verimlilik ve Mesleki Yönlendirme” üçüncü olarak da Üniversite Sınavının, Ortaöğretim ve İstihdama Etkisinin Değerlendirilmesi” konu başlıklarını müzakere etmiştir.
İki gün boyunca süren hummalı çalışmaların, ortak aklın ve sarsılmaz bir inancın damıtılmış özünü sunduğumuza inanıyoruz. Temennimiz odur ki, bu satırlar, öğretmenine güvenen, okuluna nefes aldıran ve her bir çocuğumuzun içindeki cevheri gün yüzüne çıkaran bir dönüşümün ilham kaynağı olsun.
Bu raporun, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nin yürüyüşüne somut ve pozitif katkılar sunarak eğitim dünyamızın tüm bileşenlerine faydalı olmasını dileriz.”
DERDİMİZ ÜZÜM YEMEK
Basın toplantısında çalıştayın özetini sunan, değerlendirmede bulunan akademisyen ve öğretmenler daha sonra raporda geniş olarak bulunan çözüm önerilerini “Raporumuzun tamamını öncelikle eğitim alanında politika yapıcılara olmak üzere tüm eğitim kamuoyuna emanet ederken belirtmek isteriz ki derdimiz her zaman üzüm yemek, derdimiz tamamen ülkemizin eğitim sisteminin daha tekâmül ettirecek çalışmaların parçası olmaktır.” diyerek çözüm önerilerini beş maddede paylaştılar.
1. Eğitim Sistemimizin Kadim Medeniyet Tasavvurumuzla İçeriklendirilmesi
Bir eğitim sisteminin işlevini hakkıyla yerine getirebilmesi için, öncelikle sağlam bir “Eğitim Felsefesine” sahip olması gerekir Her eğitim felsefesi ise kaçınılmaz olarak bir Medeniyet Tasavvuruna dayanır. Bu tasavvurun temelinde "ilah", "insan" ve "varlık” tasavvuru yatar. Eğitim, kültürün içinde var olan ve kültürle şekillenen bir süreçtir. Başka bir kültürü temel alan eğitim sistemi, kendi kendini sömürgeleştirme (otokolonizasyon) aracı hâline gelir. Eğitimin Milli bir hüviyette olması beka meselesi olup, Eğitim sürecinde bireyin düşünce yapısını, gelişimini ve yaşam biçimini şekillendiren kendi coğrafyamızın medeniyet tasavvuru temeline ve ufkuna yaslanmalıdır.
2. Öğretmenlik Mesleğinin Saygınlığını Koruma ve Öğretmenin Etkinliğini Arttırması elzemdir
Kültürümüzde öğretmenlik mesleği salt bilgi aktarımının ötesinde derin anlamlar taşır (Akyüz, 2019). Öğretmen, öğrencinin yalnızca zihinsel gelişimine değil, aynı zamanda estetik zevkinin olgunlaşmasına, ahlaki değerler kazanmasına ve bireysel yeteneklerinin keşfedilip geliştirilmesine rehberlik eden bir münevverdir. Öğretmenin etkinliğini ve saygınlığını artıran bu yaklaşımda, öğretmen merkezli bir sistem öneriyoruz. Öğretmen merkezli sistemde öğretmen, alanındaki yetkinliğiyle öğrencilere yol gösteren, onları bilgiyle donatan, ahlaki değerleri aşılayan ve yeteneklerini geliştiren bir lider konumundadır. Bu sistemde, öğrenci başarısının değerlendirilmesinde öğretmene daha fazla yetki ve sorumluluk tanınmalıdır. Özellikle ilkokuldan sonraki eğitim sürecinin belirlenmesinde ilkokul öğretmenlerimizin etkinlik düzeyinin artması ve en önemli belirleyici olmasının mevcut uygulamalar içerisinde en az mahsurlu olduğunu düşünmekteyiz. Ölçme ve değerlendirme sistemleri, yalnızca öğrencilerin bilişsel kazanımlarını değil, aynı zamanda duygusal olgunluklarını, sosyal becerilerini ve ahlaki gelişimlerini de kapsamalıdır.
3. İlkokulun Süresi ile İlgili Düzenleme Talebimiz Bulunmaktadır
İlkokulun süresi ile ilgili olarak 5. Sınıf öğrencilerimizin gelişim düzeyleri bakımından bu öğrencilerimizin 8. Sınıf öğrencileri ile aynı ortamda bulunması, aynı lavaboları kullanmasının mahsurları bulunduğunu düşünüyoruz. Katılımcılar olarak ilkokulun 5 yıl devam eden ortaokul kısmının 3 yıl olarak bölünmesi daha doğru yaklaşım olacaktır.
4. Okul ve Alan Türünün Çeşitlendirilmesini Talep Ediyoruz
Lise düzeyinin 3 yıl olarak belirlenmesi ve zorunlu olmaktan çıkarılması diğer bir önerimizdir. Bunun yanı sıra lise düzeyinde öğrencilerin farklı ilgi ve yeteneklerine göre yönlendirilmesini sağlayacak alternatif eğitim yollarının oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Özellikle ülkemizde ilköğretimden üniversiteye kadar uzanan ve büyük ölçüde sınav odaklı ilerleyen geleneksel eğitim modeli, öğrencilerin bireysel yeteneklerini keşfetmeleri ve geliştirmeleri açısından sınırlayıcı olmaktadır.
Eğitim sistemimizde özellikle meslek liselerinin saygınlığının artırılması gerekmektedir. Meslek liselerinin eğitim süresi, programın yoğunluğuna ve alanın ihtiyaçlarına bağlı olarak dört yıldan daha kısa bir süreye indirgenebilecek esneklikte olmalıdır. Meslek liselerinde hızla değişen ve gelişen meslek türlerine uygun olarak alan/dal çeşitliliği sürekli güncellenmelidir. Bu okullara girişte ise öğrencinin akademik başarısından ziyade, özellikle girmek istediği alana yönelik yetenekleri ve becerileri ön planda tutulmalıdır.
5. Yönlendirme ve Rehberlik Sistemlerinin Güçlendirilmesi, istihdam Planlarının Yapılması Gerekmektedir
Öğrencilerin ilgi ve yeteneklerine uygun alanlara yönlendirilebilmesi için, erken yaşta başlatılan kapsamlı rehberlik ve kariyer planlama sistemleri geliştirilmelidir. Bu süreç yalnızca öğrenciyle sınırlı kalmamalı, aileyi de içine alan rehberlik faaliyetleriyle desteklenmelidir. Bu noktada öğrencinin hangi mesleğe yatkın olduğunu gösteren kıstasların doğru belirlenmesi ve değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla rehberlik süreci ilkokuldan lise son sınıfa kadar uzanmalı ve uzman desteğiyle sistemli bir biçimde yürütülmelidir. Öğrencinin hangi mesleğe uygun olduğuna dair hem öğrenci hem de veli ikna edilmelidir.
Ülke genelinde makro düzeyde bir mesleki ve istihdam planlaması yapılması artık kaçınılmazdır.
Hangi meslek gruplarına ne oranda ihtiyaç duyulduğuna dair kapsamlı bir ihtiyaç analizi yapılmalı bu analiz verileriyle eğitim planlaması ve kontenjan politikaları şekillendirilmelidir. Bu şekilde öğrenciler, gelecekte karşılık bulacak mesleklere yönlendirilerek hem bireysel hem toplumsal fayda sağlanmış olacaktır.

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.