Sezai Karakoç’un Şiiri...

Sezai Karakoç’un Şiiri...

Mustafa Celep'in yazısı...

                           
Şubat 1981 tarihli bir kitap olan Ebubekir Eroğlu’nun ‘Sezai Karakoç’un Şiiri’ üzerine yorumlayıcı bir bakışla ele aldığı bu kitabı eskimez kılan özellik, görüşlerinin ve tespitlerinin özgünlüğü yanında günümüzde Karakoç’un yalnızca şiirini esas alan çalışmaların yüzeyselliği ve fazlaca bu tarz bireysel girişimlerin yoksunluğudur.
86 sayfalık, küçük hacimli, Karakoç’un Gül Muştusu kitabına kadar incelenen ve yorumlanan bu ve benzeri kitapların yayınlanmasının, nitelik, derinlik ve özgünlük gibi akla yatkın iyi-kılıcı nitelikler göz önünde bulundurulduğunda kalıcı,

istifade olunan ve güncelin ebedi olmayan çıkmazlarında debelenen bizler yani Türk okur-yazarı için anlamlı bir örnek teşkil etmesiyle birlikte geleceğe kalabilecek nevi şahsına münhasır eserler olacağını düşünüyorum.

Eser, Giriş yazıyla birlikte iki bölümden müteşekkil. Birinci Bölüm de ayrıca kendi içinde ‘Duyarlık’, ‘Dizi ve Dönem’, ‘Ping Pong Masası’ndan Balkon’a’, ‘Beliren imgeler’, ‘Eleştirici Tavır’, ‘Açılım, Açılım’ bölümlere ve alt başlıklara ayrılıyor.

Birinci Bölümün üzerinde durduğu konular daha çok Sezai Karakoç Şiirinin Monna Rosa’ dan itibaren şiirsel duyarlığının biçimlenişi, eleştirici tavrı, dönem  içindeki belirleyici konumu ve diğer şairlerden ayrışan yönleri, odak noktasına alınan imgeler, açılım süreci, şiirlerin yayınlanış tarihleri de belirtilerek şairin genel şiirsel macerası ele alınmış.

Karakoç’un şiirinin şiirsel karakterini tebarüz ettiren kitaptan bir iktibasla devam edelim: ‘‘Sezai Karakoç’un şiiri, daha önce de söylediğimiz gibi, kendi içinden çıkarak gelişmekte, buna koşut olarak, beliren imgeler kendilerini önceleyen duygulardan genişleyerek çıkıp çoğalmakta, bütün bu durumlar ise, şiirin besi’leri kadar, kendi şiiri üzerinde de şairin çok düşünmüş olduğunu göstermektedir.’’

Şimdiden düşündüğümüzde günümüz şiiri kendi içinde çoğalmakla yetinen bir şiirdir. Dışsal algının neredeyse sıfır düzeyde olduğu bu şiirin, iç evrende devinip duran vasıfları üzerinde yeniden düşünerek Karakoç’un kültürel verilerle taçlanmış Diriliş imgesi etrafında dönen anıt şiirlerine tekrar be tekrar dönülmesinde bir yarar görüyorum. İşbu kitabın Karakoç’un şiirsel kodlarını serimlemesi yönüyle yol gösterici, öncü bir çalışma olduğunu söylemek mümkündür.

İkinci Bölüm, ‘Hızır’, ‘Üçleme’, ‘Hızırla Kırk Saat’, ‘Ara Söz’, ‘Taha’nın Kitabı’, ‘Destanı Yakından Arayış’, ‘Birer İmgede Toplanış’ alt başlıklarından oluşuyor. Burada daha özele iniyor Eroğlu. Karakoç’un şiirine yönelik öne çıkan imgeleri de tayin ederek yakın okuma yapıyor. Metne bağlı bir okuma ama şairin kültürel kodlarını açığa çıkartarak. Biçimci bir yaklaşım içinde olduğunu söyleyemeyiz, yorumlayıcı bir gözle, metnin anlamını okuyucuya yön gösterecek bir biçimde gün yüzüne çıkarıp Karakoç’un şiirini iyi tanıyor olmanın verdiği birikimle ince elenmiş tespitlerle küçük ama defalarca okunup özümsenebilecek bir eser ortaya koyuyor.

Zengin bir inceleme kitabı olan Ebubekir Eroğlu’nun “Sezai Karakoç’un Şiiri” adlı kitabı ‘eskimez kitap’lar listesine aldık, yeni baskısı yapılmış değil henüz, niteliğe önem veren yayınevlerinin bu kitabın yeniden basımını üstlenmeleri  kendim ve okur adına mutluluğumu katmerleştireceğini söyleyebilirim.