Hasan TANRIVERDİ

Hasan TANRIVERDİ

Sevginin Merkezinde Hz. Muhammed (s.a.v)

Şair, mısralarında peygamber sevgisini ne güzel ifade etmiş:
Sevdim seni, mabuduma canan diye sevdim
Bir ben değil, âlem sana hayran diye sevdim
Evladını yardan geçerek, ravzana geldim
Ahlâkını methetmede Kur’an, diye sevdim
Kurbanın olam Şah-ı resul, kovma kapından
İmanına müştâk olacak Yezdan diye sevdim
Mahşerde Nebiler bile senden medet ister
Gül yüzlü melekler sana hayran diye sevdim

Şüphesiz ki; Allah( c.c) sevgisinden sonra, en büyük sevgi peygamber sevgisidir. Bediüzzaman, bu sevgiye karşılık Peygamber efendimizi (s.a.v.) bakın nasıl tarif ediyor:
“Şu gördüğün büyük âleme bir kitap nazarıyla bakılırsa; Nur’u Muhammed-i (a.s.m.) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir. Eğer,
o âlem bir ağaç olarak düşünülürse, Nur-u Muhammed-i  hem çekirdeği, hem de meyvesi olur. Eğer, dünya mücessem (cisimleşmiş) bir canlı farz edilirse, o nur, onun aklı olur. Eğer pek şaşalı bir cennet bahçesi olarak tahayyül edilirse, Nur-u Muhammed-i onun andelibi, yani en güzel öten bülbülü olur.”

“Hz. Resulullah’a (a.s.m.)  ibadeti ve kulluğu cihetiyle bakılsa, muhabbet ve rahmet timsali şerefli bir varlık ve yaradılış ağacının en nurlu bir meyvesi, peygamberlik cihetiyle bakılsa, Hakk’ın varlığının bir delili, hakikat yolunun nuru ve ebedi güneşi ve bütün insanlar için saadet kaynağı vesilesidir.”

“Çünkü o, ebedi saadetin habercisi, müjdecisi yüce Allah’ın( c.c)   sonsuz rahmetinin keşfedeni ve ilân edeni. İlâhi rahmetin ihsan edildiği saltanat merkezinin güzelliklerini anlatan bir muhbirdir, haber vericidir. Cenab-ı Hakk’ın rahmet hazinelerinin anahtarı ve keşfedenidir.”

Görüldüğü gibi Resul-u Ekrem  Efendimiz (a.s.m.), ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Bediüzzaman, Peygamber Efendimiz’in (a.s.m.) hayatını, kendi hayatında eritmiş, onun sünnetini hakkıyla yaşamış, bütünüyle kendi hayatına yansıtmış bir mücadele adamıdır. Bediüzzaman, Efendimizin(a.s.m.) onun İslâm âlimlerince anlatılan hayatına değil, Daha çok Şahs-ı Manevisine bakmamızı tavsiye etmiştir.

Çünkü “Sadece siyerde kalırsanız, Efendimiz’den(a.s.m.) bugüne kadar ne kadar insan namaz kılmışsa, onların kıldığı namaz sevabının onun defterine yazıldığını, oruç tutanların, Kur’an okuyanların, cihat edenlerin, İlâ-yı kelimetullah davası için can veren şehitlerin sevaplarının misliyle Resulullah’ın (a.s.m.) makamına ve ruhaniyetine aktarıldığını anlayamazsınız.” diyor.

Bediüzzaman’a göre: Rabbimizi bize tarif eden üç önemli öğretici ve eğitici var:
Birincisi; Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim,
İkincisi; peygamberlerin sonuncusu iki cihan güneşi peygamber Efendimiz Hz. Muhammed(a.s.m.). O yeryüzünü bir mescid,  Mekke’yi bir mihrap, Medine’yi bir mimber yapmış. Buradan bütün insanlığı Kur’an’ın emri üzerine ve doğrultusunda eğitmiştir. Bediüzzaman’ın yaptığı bu tespit, Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz’in (a.s.m.) bütün yaptığı işleri kapsayan muhteşem bir tespittir.

Üçüncüsü: Cenab-ı Hakk’ın ince bir nakış ve nizamla yarattığı eşsiz ve mükemmel bir kitap olan kâinat kitabıdır. Halık’ı Kâinat her bahar mevsiminde, ahirette yapacak olduğu yeniden dirilişin numunelerini gösteriyor. İlkbaharla beraber kışın beyaz sayfasını kaldırır, onun yerine baharın yeşil sayfasını açar. Bazen bir saatte kışın şiddetli soğuğu içinde güneşin güzel yüzünü bize gösterir. Etrafımıza baktığımızda birçok hayvan ve bitkinin yeniden süratle dirilişlerine şahit oluruz. Bir anda Halık-ı Kâinat binlerce çeşit bitki ve hayvanlardan milyarlarcasını yaratıyor.

Baharla birlikte havalar ısınınca, birçok nimeti insanların rahatlatması ve serin tutulması için, havalar soğuyunca da hastalanmamaları için C vitamini deposu birçok meyve ve sebzeyi de yine insanların imdadına gönderiyor. Her şeyi yerli yerinde ve zamanında ihtiyaca binaen yaratmak, O’nun kudretine ağır gelmez. En önemlisi yarattığı her canlının hemen arkasından rızıklarını da gönderiyor olmasıdır. Örneğin; insan veya hayvan olsun fark etmez, dünyaya gelen her canlıya uygun ve onun gelişimine paralel olarak saf ve doyurucu sütü, annenin şefkatini de harekete geçirerek göğüslerinden çeşme misali akıtıyor.

İnsanlar, yedikleri meyvenin nasıl yaratıldığını pek düşünmezler. Hâlbuki dikkat edilecek olursa, o meyvelerin ve sebzelerin yaratılışında insanlar için büyük ibretler vardır. Ağaçların gövdesi ve dalları, tek gıdası çamurlu bir su olduğu halde, bize en leziz ve güzel meyveleri takdim ederler. Kupkuru toprak ve sert ağaçtan hem de muhafazalı, yani kabuklu bir şekilde yaratılan o meyveler Rabbimizin bize rahmet hediyesi değil de nedir?

İşte bütün bu örnekler, Yüce Allah’ın( c.c)  kâinat kitabı vasıtasıyla insanlara göndermiş olduğu, okunmak üzere bekleyen dersleridir. Bu kadar mükemmel nimetleriyle bizleri rızıklandıran,  O yüce kudret sahibine ve O’nun sevgili Peygamberi’ne (a.s.m.) ne kadar sevgi beslesek yine azdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.