Ramazan Fıkraları VI

Ekrem KILIÇ
Eskiden Güneydoğu’da ‘kadrolu imâm’ yok idi;
Köylerde çalışanlarsa yarı aç-yarı tok idi.
 
Köyün yıllık zekâtına râzı olur ‘fahrî imâm’…
Derme-çatma bir câmîde vazîfeye eder devâm.
 
‘Müntehî’ olmuş ilimde, ‘Medrese’de tahsîl yapmış;
Lâkin resmî diplomayı ‘okul’ me’zûnları kapmış…
 
Cevrine râzı olarak bir mezraaya sığınırsan,
Ağa’ya karşı gelmesen, geçim olur bir az âsân…
 
Köylü,  Ağa’ya tarafdâr:  kimsenin var mı şübhesi?
İşlerde bir terslik olsa: imâm da kim, neyin nesi?
 
Bir garibân imâm olmuş, yıllarca, böyle bir yerde;
Hizmet etmiş tâkatince, çâre üretmiş her derde…
 
Ramazanlar, terâvihler, cum’a, bayram namazları..
Nikâh, cenâze, ta’ziye, mevlîd, duâ-niyâzları..
 
Görev yapmış hiç durmadan, zekâta karşılık, imâm…
Neye kızmış ise, bir gün, Ağa demiş: “Artık tamam!”
 
“Tası-tarağı topla git! Bir gün dahî burda durma!”
“Aman, Ağam! Sebeb ne ki?” “Yıkıl! Bir de soru sorma!”
 
Köy halkının huzûrunda zor gelmiş bunca hakàret;
Demiş: “Ey ahâlî, insâf, kaç yıl etmedim mi gayret?
 
Sizlere merhametimden neler yaptım, hele bir sor…
Bulursunuz benim gibi birisini artık çok zor!
 
Kıymetimi bilmediniz, sizlere hiç söylemedim;
Oruca hep geç başlatdım, zahmet çekmesinler, dedim.
 
Hâlinize acıyıp da, akşam ezânlarını ben,
O sıcak ramazanlarda, kaç sene okudum erken…”

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.