Kâinatın alkışladığı gece: Regaib
Ruhumuzu arzdan arşa, bedenimizi hayvaniyetten melekiyete ulaştıracak üç aylara kavuştuk. Cahiliye Devri Arapları üç ayların mübarek olduğuna inandıklarından savaşmazlardı. Demek üç aylar küçük cihattan büyük cihada, nefisle mücadeleye dönme günleridir. Rabbimiz o günlerde Regaip, Miraç, Berat ve Kadir Kandilleriyle kulunun yardımına koşar. Bundandır ki kandil geceleri asırlardır ruhlarımızı ışıtıyor, aydınlatıyor; gönüllerimizi ısıtıyor.
Namaz ve zaman birbirini bütünleyen olgulardır. Her namaz vakti, gerek insan, gerekse de varlık için mühim zamanların ve olayların gerçekleştiği anlardır. Bundan dolayı namaz beş vakit farz kılınmıştır. Namazın zaman üzerinde çoğaltan etkisi vardır. Zaman, namaz ile bereketlenir, anlar asırlara eşitlenir. Öyle geceler vardır ki onlar zamana da sığmaz. O gecelerde, bir bardak su gibi çalkalanan ruh, rahmetin engin denizlerine karışır. O gecelerde gönül, Hira Mağarasında Sevgiliyi (sav) koruyan güvercin gibi göklere kanatlanır. Evet, o gecelerde insanın bir ayağı yerde, denizde; bir ayağı gökte, gökdenizdedir.
Kandil gecelerinde zaman ve mekân an be an, damla damla birbirine karışır. İnsan o kutsi gecelerde zamandan ve mekândan sıyrılıp kendinden geçer; bedenin ve cismaniyetin hayatından çıkıp ruhun, kalbin, sırrın, cümle güzel varlığın limanında demirler.
Biri bin yapmaya geldim
Regaip Kandili meleklerin ismini verdiği kutsal gecedir. Melekler; dünyalıktan, nefsanîlikten uzaklaşmış ruhanî varlıklardır. Kul için bu gece; melekleşme, ruhanileşme gecesidir. Regaip’in içinde olduğu Recep, tövbe ayıdır. Demek melekleşmek tövbe ve istiğfardan geçer. Efendimiz (asm) bu geceye mahsus olarak 12 rekât namaz kılmıştır. Namaz, kulun miracıdır. Demek bu gece melekler katına yükselmek için 12 rekât namaz kılmak gerek.
Regaip, rağbet edilen demektir. Beş gece vardır ki Rabbimiz o gecelerde dualarımıza sonsuz rahmet ve hikmetiyle rağbet eder; arzularımızı kabul eder. Kul dünyaya manevi ticaret için gelmiş; dualarla, tazarrularla, niyazlarla Rabbinden istemiştir. Rabbimiz de gereğini yapmış, dualara en güzel şekilde cevap vermiştir.
Her namaz gibi her mübarek kandil gecesi de zaman, mekân ve cümle varlığın öznesi insan açısından mühim bir inkılâbın, değişimin işaretidir. Bundan dolayıdır ki her kandil gecesinin Rabbimizin katında değeri farklıdır. Varlığı Yaratan’ın katında mekân ve zaman ile çevrelenen her gecenin ayrı bir kıymeti, değeri vardır. Bazen bire bir, bazen on, bazen yüz, bazen bin, bazen on bin, bazen de otuz bin verir.
Rabbimizin katında söylenenin de söyleyenin de değeri farklıdır. Aynı sözü biri söylese bir verilir, öteki söylese milyonlar, hatta dünyalar, kâinatlar verilir. Değil mi ki Hz. Mustafa lisan-ı hal ile “ebed (sonsuzluk)” diye diye dua etmiş; ubudiyetiyle yer yerinden etmiş, ahiret halk edilmiştir. Aynı sözü bizim gibi günahkârlar etseydi ihtimal ki bir taşı bırak, yaprak bile yerinden kımıldamazdı. Oysa biz bu dünyaya dualarımızla yaprakları savurmaya, tazarrularımızla dağları yerinden oynatmaya, niyazlarımızla gökleri çalkalamaya geldik.
İnsan için Hz. Mustafa’ya rağbet etme vakti
Yaratılan ilk nur Hz. Mustafa’ninki idi. İsmi Allah ismi ile birlikte cennetin arşına nakşedilmişti. İlk insan Hz. Adem cennetin arşında ismi yazılı Hz. Mustafa’yı vesile kılarak dualar etmişti. O günden sonra cümle varlık O’nun dünyaya teşrifi için gâh baş dili ile gâh hâl dili ile dualara durmuştu. Öyle ki kutsal kitaplar bile O’nun dünyaya teşrif edeceği günü müjdelemişti. Cümle varlık O’nun varlığına dualar ile rağbet etmiş, Rabbimiz de bu dualara Regaip Gecesi icabet etmiş, o gece âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Sevgili’yi gayb âleminden şehâdet âlemine, ruhlar dünyasından anne rahmine yolcu edivermişti. Varlık dualarla Rabbine rağbet etmiş, Rabbi de Regaip Kandilinde istedikleri Hz. Mustafa ile dünyayı şereflendirivermişti. Varlığın bütün dillerle ettiği duaları kabul eden Rabbinden Hz. Mustafa’yı istedin de rağbet edilmedi mi… Vâ-esefâ, vâ-hasretâ…
Rahimden kalbe yol vardır
Hz. Mustafa’nın risaletiyle kâinat yaratılmıştı. Ubudiyetiyle Rabbinin sevgisini celbeden Hz. Mustafa muhabbetinden zaman ve mekân vücuda gelmişti. Ondandır ki her kandil gecesinin, bilhassa duaların kabul edildiği zaman dilimlerinin ve mekânlarının illaki Hz. Sevgili (sav) ile bir bağı vardır. Duaların kabul edildiği ve sevapların ya aynıyla veya misliyle karşılık bulduğu demlerde dua edenin, Hz. Sevgili (sav) ile bağı ne kadar güçlü ise o kadar sevap ve cevap karşılığı görür. Diğer günlerdeki hayırlı işlere bire on, yüz veya bin ile mukabele eden Rabbimiz Hz. Sevgili’nin anne rahmine düştüğü Regaip Gecesinde binler ile cevap vermişti. Kur’an-ı Kerim’in Hz. Mustafa’nın kalbine düştüğü gece olan Kadir Gecesinde ise birler otuz bine kadar yükselmişti. Değil mi ki sözden daha kıymetli bir şey olsaydı gökyüzünden sözler kitabı Kur’an yerine o yağardı.
Anne rahminden kâinatın sultanlığına: Regaip
Osmanlı’da padişahlar tahta çıktıkları gün cülus adı verilen bahşişler verirlerdi. Regaip Kandilinde Hz. Mustafa, anne rahmine inerek iki cihanın sultanlığına çıkmıştı. Rabbimiz de o gün bu gündür, O’nun arz tahtına çıkışına hürmeten, O’na hürmet eden herkese deresine göre binler altından daha kıymetli sevap verir. Kadir Gecesinde Kur’an, Hz. Mustafa’nın kalbinin tahtına çıkmış, O’nun gönül rahlesinden O’nun adına dünyalılara seslenmişti. O gün bu gündür bu çağrıya icabet edenlere, derecesine göre otuzbin altından daha kıymetli sevaplar, manevi zevkler verilir.
Her varlık kemal noktasına doğru terakki etmek, bir üst varlığa kendini taşımak ve onunla tamamlanmak fıtratıyla yaratılmıştır. Taş toprak, toprak bitki, bitki hayvan, hayvan insan olmak ister. İnsan ise bitkisel ve hayvanî varlıklarından sıyrılarak, cismin ve bedenin hayatından çıkarak kalbin ve ruhun hayatına yükselip meleklerin ötesine geçmek ister. Kandil geceleri, bilhassa Regaip ve Kadir Geceleri böyledir. Rabbimiz tenezzül buyurup Regaip’te Hz. Mustafa’yı ruhlar âleminden arz âlemine, Hz. Amine’nin rahmine, Kadir Gecesinde ise Kur’an’ı Hz. Mustafa’nın kalbine indirirken bu kutlu gecelerde insanı arşı âlâya, meleklerin ötesine yükselmeye çağırır. Bu gecelerde Hz. Mustafa ve Kur’an gayb âleminden şehâdet âlemine inerken; kul, Kur’an ve Hz. Mustafa’ya tutunarak şehâdet âleminden gayb âlemine yükselir.
Senin rağbetin, regaibin kime?
Rabbimiz kâinatı Hz. Muhammed’e (sav) duyduğu muhabbet hürmetine yaratmıştır. Seven, sevdiğine rağbet eder, meyleder. Rabbimizin bizi sevdiğinin ölçüsü, kullarının en sevimlisi Hz. Muhammed’e olan sevgimiz, O’nun sünnetine rağbetimizdir. Bizim regaibimiz, Rabbimize ve O’nun en sevgili kulu Hz. Muhammed’e rağbetimizledir. Dönüp baksak kendimize, çağımıza, bu gün O’ndan ne kadar da uzak olduğumuzu, O’na ne kadar da az rağbet ettiğimizi göreceğiz.
Bazımızın biri bin eder, bazımızın bini bir etmez. Biri bin eden ihlâstır. İhlâs yoksa binlerin hükmü de yoktur. Kandil geceleri biri binler, yüzbinler etme demleridir. O gecelerde gönül demini bulur, ruh sevdiğine kavuşur.
“Ah ki ömür gelip geçiyor, bir ticaret yapmadım, ömür sermayesi heba oldu.” deme. Değil mi ki kadirini bilen için her gece Kadir Gecesi, kulluğun kıymetini bilen için her yer Kâbe’dir.