Bediüzzaman Said Nursi ve Sarıkamış Harekatı

Muhammed Numan ÖZEL

Birinci Dünya Savaşı, bugün resmi kayitlara göre bünyesinde 45 devlet bulunduran Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde yaşanan en trajik olaylardan biri olarak tarihe geçti.

Bu savaşın Doğu Cephesi'nde, Kafkasya'da Rus kuvvetlerine karşı yürütülen mücadeleler arasında Sarıkamış Harekatı, özellikle ağır kış şartları ve büyük kayıplar nedeniyle unutulmaz bir facia olarak tarihte yerini aldı.

Bu cephede, sadece düzenli ordu birlikleri değil, gönüllü milis kuvvetleri de vatan savunmasında önemli rol oynadı. Bunlardan biri de, dönemin önde gelen İslam âlimlerinden Bediüzzaman Said Nursi'ydi.

Bediüzzaman Said Nursi (1878-1960), genç yaşından itibaren ilmiyle tanınan, "zamanın eşsiz âlimi" anlamında "Bediüzzaman" lakabını alan bir mütefekkir ve müfessirdi.

Risale-i Nur Külliyatı'nın müellifi, savaş yıllarında ilimle meşgul olmanın ötesinde, fiilen cepheye koşan bir vatan evladıydı. Çünkü biliyordu ki vatan olmazsa ne din ne iman muhafaza edilebilirdi. Ve ne de ilmin izzeti muhafaza..

Sarıkamış Harekatı, 22 Aralık 1914'te Enver Paşa komutasındaki Osmanlı 3. Ordusu'nun Rusları kuşatarak Kafkasya'da üstünlük sağlamayı amaçladığı büyük bir taarruzdu. Ancak Allahuekber Dağları'nı aşan birlikler, eksi 30-40 dereceleri bulan soğuk, kar fırtınası ve yetersiz lojistik gibi nedenlerle büyük kayıplar verdi.

Resmi kayıtlara göre yaklaşık 90 bin asker şehit düştü; bunların büyük kısmı donarak hayatını kaybetti. Harekat, Ocak 1915'te başarısızlıkla neticelendi.

Bediüzzaman'ın bu harekatla bağlantısı, doğrudan ana taarruz birliklerinde yer almamakla birlikte, Doğu Cephesi'ndeki genel mücadelede aktif rolüyle ilgilidir. Savaşın başlangıcında, Kasım 1914'te Rusların saldırısıyla açılan cephede, Enver Paşa'nın talimatıyla talebeleri ve gönüllülerden oluşan milis alayını kurdu. Albay rütbesiyle vatan mudafasında yerini aldı. 3. Ordu'ya vaiz olarak atanandı. Köprüköy ve Azap muharebelerine katıldı. Hususi katibi Molla Habib ile birlikte Pasinler ve Erzurum civarında Rus ve Ermeni kuvvetlerine karşı savaştı. Çok kıymetli talebelerini ve yeğenini şehit verdi.

Sarıkamış taarruzunun en yoğun dönemi sırasında doğrudan kuşatma hattında olmasa da, harekatın başarısızlığından sonra Van'a çekildi. Daha sonraki yıllarda, 1916'da Bitlis savunmasında yaralanarak Ruslara esir düştü ve yaklaşık 2,5 yıl Sibirya'da Kostroma’d esaret hayatı yaşadı. Cephedeyken, Kur'an tefsiri olan İşârâtü'l-İ'câz eserini yazmaya başladı; bu, savaş şartlarında bile ilmi çalışmalarını sürdürmesinin bir göstergesiydi.

Bediüzzaman'ın cephedeki mücadelesi, sadece silahlı mücadeleyle sınırlı değildi. Talebelerine manevi destek veriyor, askerlerin moralini yüksek tutmak için vaazlar veriyordu. Kendisi de gazi unvanı aldı. Bu dönem, onun hayatında "Eski Said" devrinin sonunu işaret eder; savaşın acıları, sonraki yıllarda iman ve Kur'an hizmetine daha fazla odaklanmasına vesile oldu.

Tarih, Sarıkamış'ı büyük bir trajedi olarak anarken, Bediüzzaman gibi âlimlerin cephedeki varlığı, bu mücadelenin manevi boyutunu da hatırlatır. O, vatan savunmasını bir farz olarak gördü ve ömrü boyunca iman hakikatlerini savunmaya devam etti.

Bugün, hem Sarıkamış şehitlerini rahmetle anmak hem de böyle manevi kahramanları hatırlamak, geçmişten ders çıkarmak açısından büyük önem taşır.

Alakalı yazı: Gazi Bediüzzaman Said Nursî ve Nur Talebeleri

Aziz şühedanın ruhuna el Fatiha

Selâm ve duâ ile.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.