İnsan, Orman ve Ormana benzin dökmek…

Mehmet Abidin KARTAL

İnsan yaratılmadan önce, dünyada insan için gerekli olan her şey hazırlanmıştı. Dünya saray gibi döşenmiş, tanzim edilmişti. Gök kubbeye güneşten bir lamba, avize, yıldızlardan, aydan kandiller dizilmişti. Dünya ziyafet sofrasında çeşit, çeşit meyveler, sebzeler, etler ve tatlılar hazırdı. Dünya sahnesinde, kuşlar, böcekler ve meltem rüzgârlarıyla her şey bir İlahi orkestranın parçasıydı. Seher vaktinde balkonda martıların, envaiçeşit kuşların ilahi orkestralarını dinleyerek güne merhaba diyorum. Tavsiye ederim. Yeryüzünü büyük bir eczaneye benzetebiliriz. Limon, şifa yüklü bitkiler hastalarını beklerken, bal arısı da balı hazırlamıştı. Denizler, dağlar, ormanlar, ağaçlar resmigeçit için sıralanmışlar insanı karşılamaya hazırdı… Demek ki insanı dünyaya getirecek olan Kudret Sahibi, onun her özelliğini biliyordu. Ona göre her şeyi hazırlamıştı. O, Alemlerin Rabbiydi.

Kâinat öyle bir pazardı ki, her şeyin üzerinde Yaratanın gizli mührü vardı. O mührü görmek için insan gerekti. Kâinat laboratuvarlarında çalışacak insan gelmeliydi. Bu kâinat Allah’ın yazdığı bir kitaptı, canlı ve devamlı yenilenen kitap, bu kitabı insandan başka canlı okuyamazdı. İnsan "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı." İlahi mesajın muhatabıydı.

Her şey hazırdı ve dünya sarayına “halife-i zemin insan" geliyordu… İnsan şu kâinat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesi olarak dünyaya geldi. Niçin insan dünyaya geldi? İmtihan olmak için. Dünya imtihan salonu, "O ki, hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. Kudreti daima üstün gelen ve günahları çok bağışlayan yalnız O’dur. "(Mülk suresi, 2. Ayet) Mülk Allah’ındır. O’nun mülkünde biz kiracıyız, emanetçiyiz. İnsanın dünyadaki görevi emanetlere zarar vermeden doğru kullanmak. Hayat bir imtihandır. Hayat bir ticarettir. Kimin ne yaptığının ve ne yapmadığının gözlendiği bir sınavdır. İmtihanı kazanmanın yolu, imandan sonra güzel işler yapmak. Küfür ve kötü işler imtihanı kaybettirir.

Dünya imtihanı bir ağacın altında nefeslenmek kadar kısa ve dar bir zaman menzilidir. Ölümle kısa mola biter, ahiret yolculuğu başlar… Ahirette imtihan sonucuna göre ebedi mükâfat ve mücazat diplomaları verilir.

Yeşil ve sessiz dostlarımız: Ormanlar

Ağaçlar, çiçekler, sarmaşıklar, otlar… Kısacası ormanlar yeşil ve sessiz dostlarımız… Yaz sıcaklarından bunaldığımızda kucağında bir anne şefkatiyle bedeninizi sarıp sarmalayan serinliği, içinize çektiğinizde sizi ferahlatan kendine has rahatlatıcı kokusu, yapraklarının hışırtılarının, dallarında konuk ettiği cıvıldaşan çeşit çeşit kuşların ahenkli musikisi, baktığınızda gözlerinize şifa olan ormanlar bu kısacık dünya hayatımızda bize eşlik eden, hizmet eden samimî dostlarımızdır…

Ormanlar, bitki örtüsü açısından oldukça çeşitlidir. Çeşit çeşit ağaçlar, çalılar, otlar ve sarmaşıklar gibi birçok bitki türü bulunur. Bu bitkiler, hem hayvanlar için hayat alanı sunar hem de ekosistemin dengesini korur. Ormanlar, çeşitli memeliler, kuşlar, sürüngenler ve böcek türlerine ev sahipliği yapar. Bu hayvanlar, ormanın ekosistem dengesini sağlamada önemli rol oynarlar.

Ormanların faydalarını saymakla bitiremeyiz. Ormanların en önemli faydası oksijen kaynağı olmasıdır. Bitkiler fotosentez yolu ile havadan karbondioksiti alır; havaya oksijen verir. İnsan oksijen alarak yaşar. Ormanlar dünyanın ciğerleridir.

Ormanlar sayısız bitki ve hayvan çeşidine ev sahipliği yapar. Bitkilerin ve hayvanların evi ormanlardır. Ormanlar, bitkiler ve hayvanlar için doğal bir su şebekesi gibidirler. Kar ve yağmur biçimindeki yağışı ağaçlar; yaprakları, dalları, gövdesi ve kökleri ile tutarak, sellerin, taşkınların olmasını, erozyonu önler. Ayrıca yeraltı sularının meydana gelmesine yardım eder. Odun kaynağıdır. Oduna ait kullandığımız bütün materyaller ormanlarımızdan elde edilirler.

Ormanların, insanların beden ve ruh sağlığı üzerinde olumlu rol oynar. Araştırmalara göre insanlar birkaç saatliğine de olsa ormanlara, parklara, ağacın bol olduğu başka yerlere gittiklerinde bağışıklık sistemleri güçleniyor. Stres azalıyor. Vücudu mikroplara karşı koruyan akyuvar sayısında yüzde 50 oranında artış gözlemleniyor. Yeşil alanlarda yürümenin beyin dalgaları üzerindeki müspet etkisi olduğunu araştırmalar söylüyor.

Ormanlardan elde edilen ürün çeşitleri; odun, yaprak, çiçek, meyve, tohum, reçine, kabuk, kök, çalı, ot, av hayvanı, su, toprak, kil, taş, kömür ve madenler gibi çok sayıda ve değişik nitelikte hammaddelerdir... Bu maddeler niteliklerine ve pazar isteklerine göre çok değişik kullanım yerleri bulabilmektedir. Tıp, kozmetik, kimya ve boya sanayinin hammaddesini oluşturan birçok ürün; ormandaki ağaçların kökünden, gövdesinden, dalından, yaprağından elde edilmektedir.

Ormanlar birçok resme, şiire ve romana ilham kaynağı olmuştur. Sanatçılar ormanların doğal ve estetik güzelliklerini anlatmak için sanatın her dalını kullanmışlardır. Orman üzerine yazılan kitaplardan bazıları. Orman sakinleri, Thomas Hardy; Orman kitabı, Rudyard Kipling; Sesiz bilgeler, Liz Marvin; Dünyaya orman denir, Ursula K. Le Guin; Ağaçların gizli yaşamı, Peter Wohlleben; Aşrı Orman, İrem Uşar; Heder ağacı, Abdullah Ataşçı...

Orman deyince can kardeşim Ali’nin, "Bizim Eşek" kitabını hatırladım. Kitapta Ali, çocukluğunda babası ile eşeği arasında dağda, taşta, tarlada, ormanda geçen maceraları akıcı bir üslupla anlatıyor…

Ormanlar Rabbimizin okumamız ve faydalanmamız için yarattığı ilahi terbiyeden geçen, manalar yüklenmiş hikmetli mektuplardır.

Mürşidim Sözler adlı eserinde bize hikmetli mektubu okumayı öğretiyor

"Nasıl şu zamanda manevra meydanında harb usulünde, “Silâh al, süngü tak.” emriyle koca bir ordu baştan başa dikenli bir meşegâha (meşelik) benzediği gibi; her bir bayram gününde resm-i geçit için: “Formalarınızı takıp, nişanlarınızı asınız.” emrine karşı ordugâh, seraser rengârenk çiçek açmış müzeyyen bir bahçeyi temsil ettiği misillü; öyle de rûy-i zemin meydanında, Sultan-ı Ezelî’nin nihayetsiz enva’-ı cünudundan melek ve cinn ve ins ve hayvanlar gibi şuursuz nebatat taifesi dahi, hıfz-ı hayat cihadında Emr-i kün feyekün, ("Ol!" der; oluverir. (Yasin Süresi: 82.) ile: “Müdafaa için silâhlarınızı ve cihazatınızı takınız.” emr-i İlahîyi aldıkları vakit, zemin baştan aşağıya bütün ondaki dikenli ağaçlar ve nebatlar süngücüklerini taktıkları zaman, aynen süngülerini takmış muhteşem bir ordugâha benziyor…"

Ormanı yakmak emanete hıyanettir

Esas olan emanete hıyanet etmemek, doğru kullanmaktır. Emanete hıyanetlik eden, emaneti yerine getirmeyen, güveni kötüye kullanan insana hain diyoruz. Bu emanet vatan olabilir, bayrak olabilir, orman olabilir, namus olabilir, makam-mevki olabilir, maddi veya manevi bir değer olabilir, saklanması gereken bir sır olabilir. Hain, zarar vermekten, üzmekten, kötülük yapmaktan zevk alan, kötü niyet taşıyan kimsedir. Emanete hıyanet kötülük yoludur. İnsanı cehenneme götürür.

Bursa Harmancık’ta beş gün süren orman yangınını çıkartan kişinin Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilmiş FETÖ’cü Ufuk Aytekin olduğu ortaya çıktı. Harmancık akademisyen dostum Celil kardeşimin memleketi. Memleketim Hatay’ın Yayladağı ilçesine bir sempozyum vesilesiyle Celil kardeşim gelmişti. "Abi benim memleketim Harmancık sanki Yayladağı’nın kardeşi, Yayladağı’na benziyor dağlık ve ormanlık" demişti. Ormanı yakmak cinayettir. Harmancık’ın ormanlarında cinayet işlendi. Cinayette 2 bin 200 futbol sahası büyüklüğünde 3 bin hektarlık alan yandı, zarar gördü.

Hain Ufuk Aytekin beş litrelik su şişelerini saksıdaki çiçeklere boşalttığı ve ardından iki adet pet şişeye doldurttuğu benzini 03 HK 184 plakalı kamyonetin kasasına koyarak benzinlikten ayrılış görüntüsünün güvenlik kameralarına yansıdığını, televizyonlarda izledik. Bu sırada telefon görüşmeleri de yapıyor. Kundaklama yaparken eli ve ayağında yanıklar oluşmuş. Ufuk Aytekin suçunu itiraf etti. Yanan telefonu inceleniyor. Bakalım ucu nerelere gidiyor. Hainlik saklanamıyor. Dünya kameralarına girmeyen kim bilir daha ne kadar hainlik vardır. 29 Temmuz 2025 tarihli gazetelerin çoğu bu hainliği manşetten veriyordu. "Elinde bidonla suçüstü yakalandı, Kundakçı Fetö’cü" , "Bursa’da ormanı yakan hain Fetö’cü çıktı ", "Ateşin çocukları gitti, Papazın çocukları geldi ", "Bursa’yı Fetö’cü yaktı ", "Hain kundakçı Fetö’cü çıktı "…

Kendilerini suret-i haktan gösteren, " Esfeli Safilin" FETÖ’cüler; mazlumların son kalesi ülkemize kumpas kurdunuz, soru çaldınız, kendinizden başkasına hayat hakkı tanımadınız, adam öldürdünüz, yalan söylediniz, inkâr ettiniz, iftira attınız, 15 Temmuz 2016’da darbeye kalkıştınız, 252 insanımızı öldürdünüz, onlar bu devlet, millet için şehit oldular. Siz hain oldunuz. Devlete ve millete ihanet ettiniz. Şimdi sıra yeşil vatanı yakmaya mı geldi? Ağaçlarımızdan, ormanda yaşayan ve çığlıklar içinde can veren hayvanlardan ne istediniz? O ağaçlar, o hayvanlar, sesiz zikir yapan mahlûklardır, okumamız için gönderilen Rahmani mektuplardır. Ormanın sakinleri ağaçlar, Yaradan’dan mektuptur. Baştan aşağı Rabbimizi anlatan. İmzası ise dal uçlarındadır, yapraktadır, çiçektedir, meyvededir, çekirdektedir. Yanan ağaçlar yanarlarken ağlarlarmış... Canlı ağaçları, canlı hayvanları yaktınız. Ormanı yakarak neyi yok ettiğinizin farkında mısınız? Allah’ın canlı mektuplarını yakarak yok ettiniz, ağaçları, hayvanları ağlattınız, evlerini yaktınız, yıktınız. Yeşil ve sessiz dostlarımızı katlettiniz. Bu en büyük zulümdür, zalimliktir, hainliktir. Ülkemizde art arda ormanlar yanarken, orman yangınları yeşil vatanla birlikte yüreklerimizi de yakarken, bu ateşi söndürmek için insanlarımız şehit olurken, eline bir benzin bidon alıp yeni bir yangın çıkarmak nasıl bir ihanettir? Bu ne büyük bir zalimliktir! Ormana benzin döken haindir! Ormanı yakmak, vatana kurşun sıkmaktır. Bundan daha büyük bir kahpelik, alçaklık olur mu? Bu kahpelik ve alçaklığa hala arka çıkan var mı?

“Zalimler için yaşasın Cehennem! Zalimler için yaşasın Cehennem!”

Hain, zalim adam!

Ülkeyi idare edenlere zarar vermek adına ormanda yaşayan binlerce canlıdan ne istedin? Cıvıl cıvıl öterek ormanlarımızı neşelendiren sayısız çeşitli kuşların ve yuvalarının cayır cayır yanması, daldan dala zıplayan sincapların ateşte kavrulması, sayısız hayvanların çığlıklar içinde yanması sana nasıl bir haz verdi? "Tayyip Erdoğan gitsin de ülke, ormanlar yanarsa yansın" Bu nasıl insanlık? Nasıl bir vicdan böyle? Gazze’de zulüm yapan, insanları, çocukları öldüren, aç bırakan katil Siyonistlerden ne farkın var!

"Ormanımdan bir ağacın bir dalını kesenin başını keserim!" diyen İstanbul'un Fatih'i Sultan Mehmet, ormanı yakan hainlere ne yapardı?..

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.