Katsayı mı, turnusol mu?

Levent ERTEKİN

Sosyal hadiseler, sosyoloji ilmi olmadan değerlendirilmesi bizi sağlıksız sonuçlara ulaştırır.
Sosyolojide ise sebep-sonuç ilişkisi son derece önemlidir.
Toplumsal hadiseler bu ilişki ile açıklanabilir ve üzerinde mantıksal çözümler üretilir.
Yaklaşık bir haftadır ülke yeni bir toplumsal olayı tartışıyor.
“Üniversitelerde 11 senedir yaşanan katsayı uygulamalarını.”
Katsayı olayı aslında yukarıda ifade ettiğimiz türden tam bir sosyoloji ilminin masaya yatırılması gereken türden…
Hafızamızı tazelendirmekte fayda var. Zira toplum olarak biraz “balık hafızaya” sahip özellikler gösterme katsayımızda artışlar yaşıyoruz.

Olay 1998 yılında çıktı.
Çıkış noktası ise, 12 Eylül ihtilalinin bu ülke insanlarını tek tipleştirme yolunda apoletlilerin, sivil apoletlilerle işbirliği ile bu memleketin başına dert ettiği YÖK yapılanmasının emir-komuta zincirine 28 Şubat öncesi brifinglerle dahil olmasıydı.
Bu yönüyle “katsayı ucubesi!” postmodern 28 Şubat darbesinin gayr-i meşru evladı olarak gösterilebilir.

28 Şubat darbesi ise, giderek güçlenen milli ve manevi değerlerini hayatının kırmızı çizgilerine yerleştiren ülkenin kalkınmasını modern ve müferrah ülkeler ligine çıkartmayı hedefleyen bir kitlenin giderek kendini her sahada hissettirmesi karşısında ülkeyi yıllarca idare etmeye alışmış “Jakoben” zihniyetin önlem alma telaşıydı.
Bu çizgi rahmetli Adnan Menderes’le başlayan, ülke, insanını olması gereken yere taşıma hadisesiydi.
Bu çizgi “hassoları”, “memo”ları “milletin Efendisi” yapma savaşıydı.
Ama sırça köşklerde oturan bir avuç “monşere” göre bu son derece tehlikeydi. Hasan Efendiler yıllarca yanına bile yaklaştırılmayan, ne kadar verilirse o kadar yetinmesi istenen kitlenin erk’i elinde tutma, en iyimser tanımlama ile “ortak olma” mücadelesine izin verilemezdi.

Milletin çocukları nasıl olurda imam hatip liselerinden, vali, kaymakam, genel müdür olabilirlerdi. Onların kendilerine uygun biçilen elbiseden farklı bir toplumsal ebiseyi giymelerine müsaade edilemezdi…
İşte tam bu noktada tanklar yürüdü. Ardından toplumsal hiçbir gerekçesi olmayan, Anayasanın “eğitim eşitliği” maddesini hiçe sayan hukukçularımıza, “birfingsever!” YÖK kurulu da eklenince İmam Hatip öğrencilerine tam bir deli gömleği geçirildi. Ancak dünyadan utandıkları için bu deli gömleğine bir kılıf uydurdular adına da “meslek liselerine katsayı uygulaması” dediler.
Hep olayın imam hatip kısmı konuşuldu, tartışıldı. Ama gözlerden kaçan çok önemli bir ayrıntı özel bir gayretle kamuflaj edildi…
Anadolu Kaplanları…..

xxx

Dünyada tek bir güç vardır.
Para…
Ekonomi…
Para tüm dünyada siyasi gücü kontrol eder.
Eğer parasal gücünüz varsa siyaset size hizmet eder…
28 Şubat öncesi Türkiye’de ekonomiyi kontrol eden 50 ailenin karşısına öncülüğünü Kayseri, Denizli, Konya, Kahramanmaraş, Gaziantep gibi “Anadolu Kaplanları” dikildi.
Türkiye’de masanın etrafında oturan, milletin değerlerine yabancı, dış ülkelerin emrindeki grup masaya sandalye ekleyen bu yeni yüzleri kabullenemediler… Parasal güçlerini bu Anadolu Kaplanlarının beslendiği İmam hatip ve Anadolu insanının çocuklarının yetiştiği meslek okullarının önünü kesmekte birlikte hareket ettiler.

Bu noktada sebep; Anadolu insanının kendi kaderine el koyması karşısında köklü bir operasyon düzenlemekti. Siyasal erki elinden kaçırmak istemeyen üniformalı ve sivil güçler bir taşla birkaç kuş vurdular.
Kuşlardan biri; imam hatiplerle siyasal  güç karşısında bürokraside temizlik…
İkinci kuş ise siyaseti besleyen Anadolu sermayesinin beslendiği kaynak olan meslek liselerini budayarak ülke sanayileşmesini yabancı ülkelerin ürettiklerini tüketen büyük bir pazar olarak tutmak. Böylece İstanbul da toplanmış olan kendi değerlerine yabancı dış bağlantılarıyla ülkeyi tam bir tüketim topluluğu getirmek…

Son 11 yılı değerlendirirken bu  perspektifi  gözden  kaçırmamak gerekiyor.
Sonuç kısmında ise ülkenin 11 yıldır ne kaybettiği, insan kaynakları ile ülkenin kalkınmasında dinamo özelliğini taşımaya aday Anadolu kaplanları yerine  yabancı sermayenin cirit attığı bir cennet haline getirilme hakikati.
Elbette Türkiye’nin yakın tarihi bir gün  tüm açıklığı ile projeksiyon altına yatırılacaktır…
Bu günlerde basında bir turnusol kağıdı özelliği taşıyan  tartışmaları dikkatle takip etmenizi istiyorum…
Hangi kuruluşların, hangi basın mensuplarının  bu adaletsiz katsayı uygulamasının kalkması karşısında ağıt yaktıklarının iyi takip edelim.
Zira bu turnusol bize gerçek demokratlarla, jakobenleri birbirinden ayırt etmemizi sağlayacak
Yine bu turnusol bize ülkenin yerli sermaye mi yoksa sömürge anlayışıyla yabancı sermayeye peşkeş çekmek isteyenleri birbirinden  tefrik etmemizi sağlıyor…

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.