Kâinatın Gizli Sırrını Merak Edenler İçin (Risale-i Nur Eğitim Programı)

Ediz SÖZÜER

Keşif Yolculukları Risale-i Nur Eğitim Programı Dersleri-20: Kâinatın Gizli Sırrını Merak Edenler İçin (23. Söz, 2. Mebhas, 5. Nükte)

İnsan, canı ne isterse onu yapması ve keyfi neyi arzularsa onu zevk etmesi için serbest bırakılmış değildir. Evet, koca dünya sofrası şerefine kurulmuş aziz bir misafirdir. Ancak, yapması gereken önemli görevleri bulunan bir memurdur aynı zamanda. Bu ciddî görevlere teşvik için çok yüksek ücretler takdir ve vaad edilmiş; görev terki ve ihmali için de şiddetli cezalar göreceği kendisine bildirilmiştir.

İnsanın (hür iradesiyle ve gönüllü olarak üstlenmesi beklenilen) yüksek görevleri ve ondan istenen ve kâinatın varoluş sırrını açığa çıkaran kulluk vazifesi nedir?

Bunun iki boyutu vardır:

Birinci boyutu, kâinattaki eserlerde var olan sanat ve mükemmelliği fark etmek, üzerinde düşünmek ve hayret etmek ve bu kâinatın perdesi altındaki gizli sırrı merak etmektir.

İkinci boyutu ise, kâinattaki eserlerin sahibinin kim olduğunu bulduktan sonra, O’nu tanımak yolunda ilerlemek ve O’na muhatap olmaktır.

İlk boyutta istenen kulluk ve çalınması gereken kapı, üç büyük soruyu kendisi ve kâinat adına sormak ve cevaplarını öğrenmeye iştiyaktır.

O üç büyük soru şunlardır:

1-Biz nereden geldik?

2-Biz kimiz ve neden buradayız? (Yani mahiyetimiz ve vazifemiz nedir?)

3-Nereye gidiyoruz?

İnsandan istenen, bir misafir olarak davet edildiği ve içinde geçici olarak durdurulacağı ve hayranlık uyandırıcı ihtişamlı bir güzelliğe sahip şu kâinatın altında saklanan sırrın ne olduğunu merak etmesidir ve o üç büyük soruyu sorarak, gerçeği arama ve bulma çabası içinde olması istenmektedir. Yani aklını, aklın veriliş gayesi yönünde ve bu arayış yolunda kullanması beklenmektedir. “Çok derin düşünme, ince şeylere beynini yorma, hayatını hiç bir şeyi takmayarak yaşa” şeklindeki meşhur tavsiyeler, akıl sahibi bir insana söylenecek en uygunsuz sözlerdir.

Çünkü her şeyden evvel bu kıymetli cihazın insana takılmasındaki temel gaye, “O cihazı vereni bulmak ve O’nu tanımak için çalıştırılması” ve kâinatın var ediliş maksadı ile ilgili “ince meselelerin derinlemesine düşünülmesi” ve o cihazın bu yolda “yorulmasıdır”. Yoksa bu kadar kıymetli bir cihazı, basit dünyevî ihtiyaçların ve aşağı zevklerin, nasıl daha kolay elde edilebileceğini hesaplamak için “yormak” ve sadece bu yolda kullanmak, o cihazın ve insanın yüksek kıymetine bir hakarettir. Ayrıca bu kıymetli akıl nimetini, sadece böyle kıymetsiz şeyleri elde etmek için kullanmak, o cihazı verene de ayrıca hakarettir. Sanatını hafife almak, yüksek maksatlarını küçük görmek ve umursamamaktır. Âdeta, son model mükemmel bir otomobili, tavuk kümesi olarak kullanmak misali, ahmakçasına bir iş ve affı mümkün olmayan bir suçtur.

Kâinata ve yaratıcısına ayrı ayrı muhatap olmayı ifade eden her iki kulluk yönünde insana üstlenmiş ulvî vazifeler, eser metninde her bir cümlesi bir elmas parçası kıymetindeki bir üslubla takdim edilmiş. Eğer bu cümlelerin üzerinde uzun uzun düşünerek anlamaya çalışırsanız, insana yüklenen vazifelerin ne kadar anlamlı ve büyük olduğunu, en derinden hissetmeye başlayacaksınız. Elbette, elmas kıymetindeki bu vazifelerle ve kendi şahsî kıymetini ortaya çıkaran manevî cevherler hükmündeki iman hakikatleriyle ilgilenmemek, insanın elmas gibi değerini kömüre çevirdiği gibi, kendi kıymetsizliğini âleme ilan etmek demektir.

Kâinattaki eserlerden anlamlı sonuçlar çıkartma manasındaki kulluğun birinci boyutunda üstlenilen vazifeler:

Kâinatta görünen şaşırtıcı mükemmellikteki faaliyeti, göz alıcı güzellikleri, güzel sanatları hayretle, takdirle görmek ve insanlar içinde ilan edercesine göstermek. Sonra, bu hayret duygusunda boğulmayarak, tıpkı deniz üzerinde parlayan ışıltıların asıl kaynağı olan güneşin gökteki varlığını hissederek gözünü yukarıdaki güneşe çevirmek misali; görünen kâinat perdesi arkasında hüküm süren, şahsı gizli ama faaliyetiyle aşikâr olan saltanatın, ihtişamlı bir sahibi olduğunu kabul etmek.

Eserlerin, eser sahibinin sıfatlarını aksettirmesi gibi, etrafımızdaki eşsiz sanatların da ilahî sanatkârın vasıflarını bildiren ve tarif eden nakışlar olduğunu idrak etmek. Âdeta intizamı ve mana yüklü içeriği ile bir kitaba benzeyen büyük kâinat kitabının sayfalarını çevirdikçe hayreti artan ve adına insan denilen seyircinin, perde önünde harika nakışlar ve kitaplar (yani tabiatı ve kâinatı) yazdığı görünen kudret kalemini seyretmekle tatmin olmayıp, artık perde arkasında bulunan ve o güzel yazıları yazan kalemi tutan gizli sanatkârı tanımak istemesi ve O’nun huzuruna çıkmaya iştiyak duyması ile kulluğun birinci yönü tamamlanır, ikinci kapısının önüne gelinir ve o kapıdan içeriye girilir.

Kâinattaki eserleri ile varlığı bilinir ve görünür hale gelen sanatkâra şahsen muhatap olup huzuruna çıkmak manasındaki kulluğun ikinci boyutunda üstlenilen vazifeler ve açılan kapı:

Kendini tanıttırmak ve bildirmek istediği, eserlerinin yapılış şeklinden anlaşılan ve perde arkasında olduğundan görünmeyen gizli sanatkârın bu açık davetine, iman ile ve O’nu tanımakla karşılık vermekle, varlığı artık meçhul olmayan sanatkâra kişisel olarak muhatap olmak.

O sanatkârın, kendini sevdirme isteği de, maddî ve manevî nimetleriyle açıkça görüldüğünden ve hayatın, vücudun ve sevilen her şeyin kaynağı da O olduğundan, sevgiyi yalnız O’na vermek ve sadece O’na kulluk etmek ve ihtiyaçları bir tek O’ndan istemek ve nimetlerine karşılık şükür ve teşekkürü hak bir borç bilmek ve öyle de yapmak.

Kâinatın ihtişamıyla büyüklüğünün derecesini hissettirmesine karşılık, kendi küçüklüğünü görerek, tevazu içinde “Allahü Ekber ve Sübhanallah” diyerek hayretle ve O’na olan büyük sevgisiyle secde etmek.

Yeryüzünde sınırsız bir cömertlik göstermesiyle, ne kadar büyük bir servet ve zenginliğe sahip olduğunu ortaya koyan bir ilahî kudrete karşı, bir insan olarak ihtiyaçlarını karşılamada ne kadar yetersiz ve fakir kaldığının idraki içinde, ihtiyaçlarını yalnız O’ndan istemek.

Herkesin hayranlıkla seyrettiği bir sergi yeri yaptığı yeryüzünde sergilediği sanat harikalarına olan beğenisini, “Mâşâallah” ve “Bârekâllah” benzeri takdir kelimeleriyle ortaya koyarak, sanat sahibini bildiğini ve tanıdığını ilan etmek.

İşte insan, bu şekilde yapılan yüksek tefekkür ve ibadet ile gerçek manada insan olur. Kur’ân’da “Ahsen-i takvim”de yaratıldığı, yani “en güzel bir surette, kıvamda yaratılmış” olduğu ifade edilen insan, böylelikle bu kıymeti hakikî manada kazanmış olur.

Keşif Yolculukları Risale-i Nur Eğitim Programı Görsel Destekli Ders Videosu:

Kâinatın Gizli Sırrını Merak Edenler İçin (23. Söz, 2. Mebhas, 5. Nükte)

https://www.youtube.com/watch?v=g1nEIUPq9zY&index=11&list=PL5bPD7AdvnTyX3_W9wzDqTUTemmMYxboU

Eğitim Programı Bilgilendirmesi:

2 Nisan 2015 16. 45 Ct. günü Yazarlar Birliği Sümer-1 Sok. No: 11/9 Kat:4 Kızılay/ANKARA’da sunulacak ve ayda bir kez yapılacak, izahlı ve görsel sunumlu Risale-i Nur Eğitim Programımızın yeni dersi: “KAİNATTA YALNIZ MIYIZ?” (29. SÖZ) (İkinci Bölüm) Karanlık bir boşlukta, dehşetli ateş topları ve büyük gök cisimleri arasında müthiş bir hızla akıp giden dünyanın içindeki insan, “şu koca kâinatta ne yaptığını ve burada yapayalnız olup olmadığını” sorar. Gelin bu soruları bir de biz soralım ve “Kainatta Yalnız Mıyız” sorusunun cevabını aramak için düzenlediğimiz özel programımızda buluşalım. Ruhu okşayan müziği ve çarpıcı görüntüleriyle 2 dk. 46 sn. lik tanıtım videosunu tam ekran ve HD izleyin: Fragman Video Adresi: https://youtu.be/xJZnUSVuY38 Keşif Yolculukları Risale-i Nur Eğitim Programımızın güncel ders konularının detaylarını ve tarih/yer bilgilerini https://www.kesifyolculuklari.com ve https://www.risaleinuregitimprogrami.com adreslerinden takip edebilirsiniz. Hem bizi (haddimizin fevkinde olarak üstlendiğimiz) bu önemli iman hizmetinde yalnız bırakmamak ve manen destek vermek için; hem de imanî ilimlerin tahsilinde ciddî bir altyapı kazanmak, Risale-i Nur’u farklı mana açılımlarıyla anlamak ve taze bir heyecanla, alışkanlık ve sıradanlık perdesini kaldırıp atmak için derslerimize katılmanızı arzu ediyoruz. Eğitim programımızın takdimini ve önceki derslerimizin videolarına; ders programımızı üstüne bina ettiğimiz “Olağanüstü Bir Hazinenin Keşif Yolculuğu: Risale-i Nur İzah Metinleri” isimli kitap çalışmamıza ve sunumlarımızda kullandığımız metinlere, videolara ve Powerpoint dosyalarına yine aynı adreslerden ulaşabileceğinizi ve bulunduğunuz yerde bu tarz sunumları sizin de yapabileceğinizi ifade edelim.

Tavsiye Ettiğimiz Takip Metodu: Bu görsel destekli derslerin özellikle yazının en altında yer alan videosunu izlemeniz ve imkânınız varsa devam eden programlarımıza şahsen katılmanızdır. Bu, büyük önem arz ediyor. Çünkü yazımıza (ders içeriği hakkında fikir vermek için) sadece izah metnini alacağız. Yazılı olarak kaleme alınmış hakikatleri, sözlü ve görsel bir şekilde izlemeniz (kitap çalışmamızda olmayan ilave izahlarla) daha iyi anlama ve hissetme imkânı sunuyor. Böylece sadece akılla anlaşılmayan ve aslında “hissedilen hakikatler” olan iman ilmini anlamakta ve “farklı mana açılımları”na kapı açmakta, en verimli bir metodu takip etmiş oluyorsunuz. Bununla birlikte, eğitim programımızı kitap çalışmamız üzerinden de ciddî bir şekilde okuyarak takip ederseniz, bu pekiştirme yöntemiyle (Allah’ın izniyle) Risale-i Nur’u anlamak noktasında en üst düzeyde bir istifadenin gerçekleşeceğine kuvvetle inanıyoruz. Bu derslere ve bu hakikatlere herkesten evvel kendim muhtaç ve iştiyaklı olduğum için, birçok kardeşimle beraber bu manaya en başta bizzat şahidim. Bu çalışmalar ortaya çıktıktan sonra, daha önceden onlarca defa okuduğum yerleri hiç bu kadar iyi anlamamış olduğumu görerek hayret içinde kaldığımı itiraf ediyorum.

 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.