İmtihanı Kazanabilecek miyiz?

Nimetullah AKAY

Sınırsız acziyet içinde yüzen, fakr ve zarureti sonsuz olan insan, şeytan ve nefsin aldatmasıyla bazen Firavun, bazen de Karun gibi hisseder kendini. Kendinin bir su damlasından yaratıldığını unutan insan, korkunç tahribatlarının hesabının sorulmayacağını zanneder. Ölümün kol gezdiğini her gün müşahede edenler, kendilerini ölümsüz vehmederler.

İnsanoğlu ölümü bir tesadüf olarak görür çoğunlukla. Oysa herkesin ölüm sırası tesbit edilmiştir. Sırası gelen hiçbir kimse kendini ölümden kurtaramaz. Neyazık ki, nefis bize ölümü unutturmaya çalışıyor. Aklı başında olanlar ölüme hazırlanmak için gayret gösteriyorlar. Aklı başında değil de başka yerlerinde olanlar ise ölümü düşünmek istemezler. Onlar dünyada ebedi olarak kalacaklarmış gibi, insanlık sahrasından uzakta, karanlık vadilerde kendilerini avutuyorlar.

Güneşi görmemek için gözlerini kapatanların kendilerini karanlıklara teslim etmeleri gibi, ölüm hakikatine beyinlerini kapatanlar da, şeytanların sahte cennetlerinde nefislerinin rezil heveslerine kendilerini terk ederler. Saçlar beyazlamış, ömrün altmışlı, yetmişli merdivenlerinde seyretmeye başlamış olmasına rağmen ikâzlara kulak asmayan zavallılar, halen dünyanın elleri kanatan zehirli dikenlerine tutunmaktadırlar…

Dur, ey kendini mukim zanneden yolcu!.. Kendine gel, ey kendini ev sahibi sanan misafir!.. Biraz da, aklın, kalbin ve vicdanın dürbünüyle çevrene bak! Şeytan ve nefsin rehberliğinin seni hangi bataklıklarda yüz üstü süründürdüğünü görmüyor musun? Etme eyleme ey insanoğlu! İnsan olmanın bedeli, hayvanların bile tiksineceği bir yaşantı tarzı değil. Mahlûkatın en şereflisi olarak yaratılan sen, nasıl olur da bu kadar değerini düşürürsün?

Unutma ey insan, sen harika bir şekilde, büyük bir sanatla yaratılan bir varlıksın. Sana bu dünya hayatının halifeliği verildi. Ama o hınzırlaşmış enenle mahiyetinden uzaklaşırsan, insanlığını da, halifeliğini de kaybedersin. Şükür et ki insan olarak yaratıldın. Seni yaratanı düşün. Bu dünyaya bir hayvandan daha aşağı bir varlık olmak için gönderilmedin. İster inan, ister inanma, sen şu anda imtihandasın. Daha bu dünya hayatında nefes alabiliyorken kendine gel ve şimdiye kadar yaptığın hatalarına tevbe et. Rabbimiz merhamet sahibidir. Samimi bir tevbe ile kendisine yöneleni boş çevirmez…

Bu dünya şimdiye kadar bize ne verdi ki… Geçici dünya lezzetleri bizi tatmin etmez kardeşlerim. Ebedî saadet var. Bu dünya hanını bir misafirhane bilip, misafirhane sahibi olan Rabbül-âleminin rızası dairesinde yaşayanları, ölümden sonra ölümsüz Cennet hayatı beklemektedir. Sakın Cehennemin beklediği insanlardan olmayalım. Çok uzakta olamayan ölüm kapımızı çalmadan kendimize gelelim, sarsılmaz bir imanla Rabbimize yüzümüzü çevirelim…

Vallahi de billahi de, Rabbini tanıyıp itaat etmeyenlerin, kâfir yani nankör insanların pişmanlığı çok büyük olacak. Ne yazık ki ölümden sonraki pişmanlıkların hiç faydası olmayacaktır. Unutmayalım, yol ikidir. Cennet ve Cehennemden başka alternatif yoktur.

İşte âlemlere rahmet olarak gönderilen mükemmel rehber Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm)… İşte kurtuluş reçetemiz Kur’an-ı Azimüşşan… İslâm’ın şefkatli kolları bizi bekliyor. Daha ne bekliyoruz? Kendilerine bile en ufak bir yardımı dokunmayan fani insanlardan medet ummak, onların zulümlerine ortak olmak, onların kapkaranlık yollarına özenmek ahmaklık değil de nedir, Allah aşkına!..

 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.