Güzel gören neden güzel düşünür?

Mesut ENDER-ARAŞTIRMALARIN DİLİ

Nitelikli algı - nitelikli tepki nedir?

Okuma Süresi: 10 Dakika

Sarhoş bir baba ve iki oğlunun yaşanmış bir hikayesiyle başlamaya ne dersiniz?

İki genç kardeş alkolik bir babanın elinde büyümüştü. Babanın alkolikliğine dayanamayan anne, çocukları henüz küçükken evi çoktan terk etmişti. Yaşları reşit olduğunda, iki kardeş de parçalanmış yuvalarını terk ederek farklı şehirlere gittiler.

Aradan yıllar geçti.

Bir psikolog “Alkolün, ailelerin parçalanmasında ve bu ailelerde büyüyen çocuklar üzerindeki etkileri” ni belirlemeye yönelik bir araştırma yapıyordu. Bu araştırmada, sağlık kayıtlarında alkolik olarak kayıtlı olan bu babanın iki çocuğuna da ulaştı ve onlarla tek tek görüştü.

Araştırmada, çocuklardan birinin dindar ve alkole karşı kesin tavrı olan bir genç olduğu görülürken, başka şehirde yaşayan diğer kardeşe ulaşan araştırmacı bu kardeşin ise babası gibi alkolik olduğunu ortaya çıkardı.

Psikolog, birbirinden uzakta olan aynı babanın iki evladı olan hem dindar gence, hem alkolik gence “durumlarının neden bu şekilde geliştiğini” sordu.

Her iki gencin psikoloğa verdiği cevap aynıydı:

"Böyle bir baban varsa, nasıl olmamı beklerdin?”

Bu hikâye, uluslararası üne sahip Kanadalı doktor ve stresin babası olarak bilinen bilim adamı Dr. Hans Selye tarafından ifşa edildi. Dr. Selye, sarhoş babanın iki oğlunun hikayesini New Realities dergisine yazdığı bir makalede anlatmıştı.

Aynı alkolik babanın evlatları oldukları halde, iki kardeşin yaşam biçimleri arasındaki fark neden böylesine tamamen zıttı?

Aynı alkolik babanın çocukları oldukları ve reşit yaşa gelinceye kadar her gün benzer durumları gördükleri halde, bu çocuklar yetişkinliklerinde neden birbirinden farklı birer “insan” oldular?

Bu fark, çocukların babalarının davranışlarını algılama ve yorumlama biçiminden mi kaynaklanıyordu?

Evet.

***

Nitelikli Algı-Nitelikli Tepki Nedir?

Fark, aynı olguya baktığı halde, sahip olduğu algı süzgecinden farklı anlamlar çıkarma becerisinde yatıyordu.

Diğer ifadeyle “Yorumlama” becerisinden kaynaklanıyordu.

Farklı bakış açıları, farklı algılar üzerinden farklı yorumlamalarla birleşip kişinin kendi davranışına dönüşüyor.

O halde, nitelikli tepki becerisi, kişide nitelikli algıyla birlikte tefekküre (düşünceye) ve hüsn-ü yoruma dönüşmektedir.

Nitelikli algı “Güzel görme”, nitelikli tepki ise “güzel düşünme” ürünü olarak davranışla görünür hale gelir.  Başka ifadeyle, “güzel görmek”, nitelikli tepki vermenin kaynağıdır.  “Güzel düşünmek” ise nitelikli tepkinin ta kendisidir.

Sözün tam burasında Çağın Psikoloğu Bediüzzaman’ın “Nitelikli Algı ve Nitelikli Tepki”nin kaynağına ilişkin görüşünü verelim:

“Cenâb-ı Hak, insanı kâinat için bir mikyas (Ölçüt), bir mizan (Tartı) suretinde yaratmıştır. Her insan için, bu âlemden hususî bir âlem vermiş; o âlemin rengini, o insanın itikad-ı kalbîsine göre gösteriyor.”

Nitelikli algının kaynağı, kişinin sahip olduğu “itikad-ı kalbî”sine bağlıdır.

“İtikad” noktası algının hayat prensibine dönüştüğü bir uç noktadır ki, tahayyül, tasavvur, taakkul, tasdik, iz’an ve iltizamın toplamından ortaya çıkar ve tüm aşamalar itikad noktasına hizmet eder.

“Meselâ”

“Gayet meyus ve matemli olarak ağlayan bir insan, mevcudatı ağlar ve meyus suretinde görür (algılar).”

“Gayet sürurlu ve neş'eli, müjdeli ve kemâl-i neş'esinden gülen bir adam, kâinatı neş'eli, güler gördüğü (algıladığı) gibi;”

“Mütefekkirâne ve ciddî bir surette ibadet ve tesbih eden adam, mevcudatın hakikaten mevcut ve muhakkak olan ibadet ve tesbihatlarını bir derece keşfeder ve görür.

“Gafletle veya inkârla ibadeti terk eden adam, mevcudatı, hakikat-i kemâlâtına tamamıyla zıt ve muhalif ve hata bir surette tevehhüm eder ve mânen onların hukukuna tecavüz eder.”

Buradan “doğru” algı bir ibadet vesilesiyken, “yanlış” algının bir “tevehhüm”den ibaret olduğunu anlıyoruz.

“Tevehhüm algısı” bir kaygı türüdür ki, “Hayali hakikat zannetmek” üzerine kuruludur.

Çoğu insan, günümüzde, kendi kafesinde tevehhümî bir hayat yaşamaktadır.

Bu kafesin her bir demir çubuğu bir tevehhümdür ki, insanı o menzilde hapseder. Denilebilir ki, insanlar tevehhümlerinin esiri olmuşlardır.

“Endişe-i İstikbal” (Dokuzuncu Mektup, İkinci Kısım) bir tevehhümdür. Kendisine ait olup olmayacağı meçhul bir geleceğe insan nasıl olur da esir olur?

Geçim derdi bir tevehhümdür. Rızkı taahhüt altında olan ve geleceğe paralel bir şekilde verilen rızkı konusunda neden bu kadar endişe eder.

Dünyevi olan her şey belirsizlikle doludur; bu bizi korkutur. Korkularımızın kaynağı bu tevehhümdür değil midir? (Mektubat, Yirmidokuzuncu Mektup, Altıncı Risale, Altıncı Kısım)

En tehlikeli algı ise fani ve geçici şu dünya hayatından hiç ayrılmayacakmış gibi bir algı taşımaktır ki, buna “Tevehhüm-ü Ebediyet” deniliyor. (Yirmibirinci Söz, Birinci Makam Birinci İkaz)

Oysa bu tevehhüm insana gerçek istikbal olan ahiret hayatı konusunda kaygılanması için verilmiştir.

O halde güzel görmemizi ve güzel düşünmemizi engelleyen ve kalbimizde sakladığımız itikadı doğru, kurallı, teslimiyetli, iman ve tevekkülle aşmamız gerekiyor

Güzel algılamamızı ve güzel davranmamızı sağlayacak yegane bariz nokta itikadımızı düzeltmektir.

Güzel Gören Kimdir? Kimler Güzel Görür?

Güzel görmek (Nazar) güzel niyetten kaynaklanır.

Nazar ile niyet mahiyet-i eşyayı tağyir eder.”

“Günahı sevaba, sevabı günaha kalb eder.”

“Evet, niyet âdi bir hareketi ibadete çevirir. Ve gösteriş için yapılan bir ibadeti günaha kalb eder.”

“Maddiyata esbab hesabıyla bakılırsa cehalettir. Allah hesabıyla olursa mârifet-i İlâhiyedir.” (Mesnevi-i Nuriye, Katre, Mukaddime)

Odak nokta, eyleme -teorik olarak- şekil veren niyet ve nazardır. “Nasıl bakılmalı?” sorusunun cevabıdır. “Niçin bakmalı?” sorusu aradığımızın hikmetini sunar.

Bizi diğer insanlardan ayıran fark da budur. Hayatta başınıza gelen olaylardan veya yaşadıklarınızdan değil; farkınız, karşılaştığınız her duruma verdiğiniz tepkinin “niteliği”nden, yani “güzel görme-görmeme” davranışından kaynaklanıyor.  (Mesnevi-i Nuriye, Onuncu Risale)

Nitelikli tepki, olaylara bir isim takarak (adlandırıcılık / mana-yı ismi) onu anlamaya çalışmayla değil, “Bütün mahlûkatla alâkadar ve her şeyle bir nevi alışverişi olan ve kendisini abluka eden şeylerle lâfzan ve mânen görüşmek, konuşmak, komşuluk etmeye hilkaten mecbur olan insanın sağ, sol, ön, arka, alt, üst olmak üzere altı ciheti” yle tepki vermektir.(Yirmidokuzuncu Lem’a, İkinci Bab) Buna çok boyutlu tepki vermek de diyebiliriz.

Nitelikli tepki; sıradan, nominal ve halk merceğinden değil, gerçekçi, stratejik ve hak merceğinden bakılarak verilebilir.

Nitelikli tepki olayları olduran sebepler açısından değil, o sebeplerin de ona bağlı olduğu “Müsebbebü’l-Esbab” açısından bakılarak verilir. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

“Nitelikli tepkiler”  edinmek bir eğitim sorunudur.

“Nitelikli tepkilerin nerede gösterileceğini” kullanabilmek de bir seçim ölçütlerine sahip olmayı gerektirir.

Seçme kriterlerine sahip olmak da bir eğitim sorunudur.

O halde nitelikli tepki vermek için nitelikli tepkilerin neler olduğunu ve nasıl gösterildiğini öğrenmek gerekiyor.

Yalnız bu öğrenme, sistematik formal eğitimle olmayabilir; anne-baba çatışmasından, aile içi kavga ve gürültülerden, otobüsteki sen-ben kavgasından, TV dizilerinden, şiddet içeren filmlerden, kötü alışkanlıkların örnek olarak sunulmasından, iktidar-muhalefet kavgasından, politikadan da öğrenilebilir.

Bunların hepsi örtük öğrenmedir ve beynimize kazınan her olay “nitelikli tepkiye” dönüşmezse hayatımızda pahalıya mal olabilir.

“Güzele bakmak/güzel bakmak” bu sebeple güzeldir.

Güzel görmek nitelikli davranıştır; doğruluktur. Niteliksiz bakış koca bir yalandır. Yalana hiçbir şey cevaz veremez.

Nitelikli bakış, ‘Huz mâ safâ, da' mâ keder’dir (Her davranışın sana faydalı olanını al, eziyet verenini kov gitsin!).

Bir bahçeye girdiğinizde yerdeki çürük meyveleri değil, dallarında gülümseyen meyveleri görebilmektir nitelikli algı.

Nitelikli algı, hüsn-ü zandır; ömrü uzatır.

Niteliksiz algı, suizandır; umutsuzluktur, mutluluğu tahrip eden bir hayat katilidir.

Niteliksiz algı ve niteliksiz davranışlar ve tepkiler psikolojik çöküşü davet eder.

Yalan bir lâfz-ı kâfirdir.”

“Bir dane sıdk, yakar milyonla yalanı.

Bir dane-i hakikat, yıkar kasr-ı hayali.

Sıdk büyük esastır, bir cevher-i ziyalı.

Yeri verir sükûta-eğer çıksa zararlı.

Yalana yer hiç yoktur, çendan olsa faideli.

Her sözün doğru olsun, her hükmün hak olmalı.

Lâkin hakkın olamaz her doğruyu söz etmek.

Bunu iyi bilmeli.

‘Huz mâ safâ, da' mâ keder’ kendine düstur etmeli.

Güzel gör, hem güzel bak. Tâ güzel düşünmeli.

Güzel bil, hem güzel düşün. Tâ leziz hayatı bulmalı.

Hayat içinde hayattır hüsn-ü zanda emeli.

Sûizanla yeistir saadet muharribi,

hem de hayatın kàtili.” (Sözler, Lemeat)

***

Nitelikli Tepki ve Seçme Becerisi

İnsan türü hayra ve şerre; bunlara karşı kapsamlı bir tepki kabiliyetine sahiptir.

Güzel hayrî tepkiler ulvidir, nebevidir. Tam teslimiyet ve tam itaattir.

Şerrî tepkiler şeytanidir. Şeytan da “Neden secde edecekmişim şu Âdeme…” diyerek Rabbine isyankar bir tepki vermişti.

Bu tepkilerin hangisini seçmeniz gerektiği insanın cüz’î ihtiyarına bağlanmıştır; yani seçme becerisine.

İnsanın nesnelerle ilişkisinde verdiği tepki-yorum bilinçaltımızdaki algımıza bağlıdır.

Bu gerçek bilinçaltınızda şablonlarla etrafınızdaki dünyanın gerçekliğini değiştirmiyor. Sadece inançlarınızı veya zihninizde tuttuğunuz resmi desteklemek için ona sunduğunuz bilgileri filtreliyor.

“Martı” kitabında Jonathan isimli martının söylediği güçlü bir cümle vardı:

Gözünle gördüklerine sakın inanma. Görünenlerin hepsi gördüklerinle sınırlıdır. Anlayarak bakmaya, bildiklerinin ötesine geçmeye çalış. O zaman uçmanın anlamını da daha iyi öğreneceksin.”

Bu söz ana akım psikolojinin, egosuna hapsettiği modern insanı ne kadar maskara ettiğinin bir fotoğrafıdır.

Bu, Küçük Sözler’deki iki kardeş, iki asker gibi vasıflandırılan şahıslar üzerinden kurgulanan hikâyecikteki analojidir.

“Şu dünya ve dünya içindeki ruh-u insanî ve insanda dinin mahiyet ve kıymetlerini;

ve eğer din-i hak olmazsa dünya bir zindan olması;

ve dinsiz insan en bedbaht mahlûk olduğunu;

ve şu âlemin tılsımını açan,

ruh-u beşerîyi zulümâttan kurtaran “Yâ Allah ve Lâ ilâhe illâllah” olduğu”nu anlamak için verilen iki kardeş hikayesinde aslında nesneler aynı olduğu halde, bu nesnelere yapılan iki farklı yorum vardır.

Bu yorumlardan birinci kardeşe ait olanı tam bir “yanlış yorum” olup, kendine eziyetten başka bir sonucu olmayan yorumlamadır:

“İşte, şu adam, sû-i fehminden, akılsızlığından anlamıyor ki, bu adi bir iş değildir. Bu işler tesadüfî olamaz. Bu acip işler içinde garip esrar var. Ve pek büyük bir işleyici var olduğunu intikal etmedi. Şimdi bunun kalbi ve ruh ve aklı şu elîm vaziyetten gizli feryad ü figan ettikleri halde, nefs-i emmâresi, güya birşey yokmuş gibi tecâhül edip, ruh ve kalbin ağlamasından kulağını kapayıp, kendi kendini aldatarak, bir bahçede bulunuyor gibi, o ağacın meyvelerini yemeye başladı. Halbuki o meyvelerin bir kısmı zehirli ve muzır idi.” (Sözler, Sekizinci Söz)

Oysa güzel gören ve stratejik düşünen kardeşe bakın:

“İşte şu mübarek akıllı zât gidiyor. Fakat biraderi gibi sıkıntı çekmiyor. Çünkü güzel ahlâklı olduğundan güzel şeyleri düşünür, güzel hülyalar eder, kendi kendine ünsiyet eder. Hem biraderi gibi zahmet ve meşakkat çekmiyor. Çünkü nizamı bilir, tebaiyet eder, teshilât görür. Asayiş ve emniyet içinde serbest gidiyor.” (Sözler, Sekizinci Söz)

***

“Evet, herkesin bu âlemde birer âlemi var, birer kâinatı var. Âdetâ zîşuurlar adedince birbiri içinde hadsiz kâinatlar, âlemler var. Herkesin hususî âleminin ve kâinatının ve dünyasının direği kendi hayatıdır. Nasıl herkesin elinde bir âyinesi bulunsa ve bir büyük saraya mukabil tutsa, herkes bir nevi saraya, âyinesi içinde sahip olur. Öyle de, herkesin hususî bir dünyası var.” (Emirdağ lahikası II, s.75)

O halde şöyle demek lazım: İyimser olmak her şeyden önce insanın ruh ve zihin sağlığı için kendisine lazım…

Hayat var olmaktır.

Varoluş pozitiftir.

Varoluş, sadece yaşamak değildir; tüm iç ve dış duygularımızla kendi varlığımızı hissetmektir.

Bu hissediş ya olumlu ya olumsuzdur.

Olumlu olmak varoluşun kendisidir.

Olumlu olmak, olumlu düşünmek ve olumlu hayat algısı insanın kendini keşfetmesini sağlar.

Bu nedenle olumluya odaklanmak varoluşa odaklanmak demektir (Fıtrat).

Olumlu düşünmek yerine olumsuzluklara odaklanmış insanların psikolojileri sorunludur.

Ne yazık ki, olumsuz düşünme, düşündüğünüzden çok daha yaygın bir sorundur.

Birçoğumuz onları her gün deneyimliyoruz. Bu yüzden ne olduklarını, nereden geldiklerini ve bunların üstesinden nasıl gelebileceğinizi anlamak önemlidir.

Olumsuz düşünceler, aslında kötümser bakış açılarını benimsememize neden olan düşüncelerimizdir.

Olumsuz düşünme, olumlu bir durum yerine belirli bir durumun en kötü yönlerine veya olası sonuçlarına odaklanmamıza neden olur.

Olumsuz düşünme, bu düşünce kalıplarını benimsemeye devam ettiğimiz sürece büyük stres, endişe ve üzüntü yaşamamıza neden olabilir.

Güzel Düşünmek İçin Stratejik Bakışlar

Güzel görmek güzel algılamaktır. Güzel gören güzel algılar.

Güzel gören güzel iletişim kurar.

Güzel görenin güzel önyargıları olur.

Güzel gören güzel ilişkiler kurar.

Güzel gören optimisttir (iyimser); çirkin düşünen pesimisttir. (Kötümser).

Güzel gören öncelikle bardağın dolu kısmını görür.

Güzel gören insanların kusurlarına değil hasenatlarına odaklanır.

Güzel gören, bir bahçeye girdiğinde daldaki meyvelere tebessüm eder.

Güzel gören güzel anlayışlı olur.

Güzel görmek hayatın kalitesidir.

Kaliteli hayat parası çok olanın değildir; makam, mevki, sosyal şöhret de değildir. Kaliteli hayat, hayatı güzel görmek ve güzel yorumlamaktır.

Güzel gören ruhumuzdur, kalbimizdir, göz ise onun penceresidir.

Güzel görmek bir basirettir.

Güzel görmek müsbet düşünmek ve müsbet hareket etmektir.

Güzel görmek bir hüsn-ü ta’lil ve hüsn-ü yorumdur.

Güzel görmek bir ümittir.

Güzel görmek hüsn-ü zandır.

Güzel görmek tevekküldür.

Güzel görmek doğru seçim yapabilmektir.

Güzel görmek bir tebessüm kaynağıdır; ücretsiz ve maliyetsiz.

Güzel görmek beyinde serotonin hormonu salgılanmasına vesile olur ve insan mutlu olur.

***

Sosyal Hayatta Güzel Görmek Nasıl Gerçekleşebilir?

Kişisel hayatımızda güzel görmek irademize bağlı olsa da sosyal hayatta güzel görmemizi olumlu ya da olumsuz etkileyebilecek çok sayıda sosyal değişken vardır.

Sosyal hayatta güzel görme ve güzel düşünme eylemi daha zordur. Sosyal hayatta güzel görme-güzel düşünme alışkanlıklarınsa sahip insanlar olmasa toplumlar çökerdi.

Nitekim sosyal ve siyasal alemde, bize hor görmeyi öğretenler ırkçılık, ötekileştiren siyaset dili ve bizden-sizden ayrımlarını tahrik edenlerdir ki, bizi kutuplaştırıyor.

Bize hor görmeyi öğretiyorlar.

Zenginlerin fakirlere musallat olduğu, emeğini sömürdüğü, sen çalış ben yiyeyim diyerek iş hayatını bir sömürü aracı olarak kullanan insanlardan daha zalimi kim olabilir?

Oysa böyle toplumlarda hiç huzur gördünüz mü?

Bize “Hoş gören” insanların oluşturduğu bir toplum lazım.

Hoş görmek güzel görmektir.

Sosyal hayatta güzel görmek insanları anlamaya çalışmak; güzel düşünmek ise gerekeni yapmaktır, eylemdir.

Güzel (hoş) görenlerin psikolojisi ve sosyolojisi üzerine yüzlerce araştırma var; inceleyin.

Hoş görmek sosyal huzurun ve refahın kaynağıyken, hor görmek geçici zevklerin ve sanal mutlulukların yalancı kafesidir.

Yüz aç adamın huzurunda kemal-i iştahla yiyen-içen insanlar vicdansızdır.

Çünkü onlar güzel görmüyorlar; fakirleri muhtaçları yardıma ihtiyacı olanları, mağdurları, çile çeken anne ve babaları, dağılmış evlatları, sosyal cinayetleri fark etmiyorlar.

Güzel görmeyenler el âlemi kendi karmaşık, pejmürde ve acımasız ruhları gibi zannediyorlar.

Onlar, sadece kendilerini görüyorlar.

***

Görsel Zekâ Ve “Her Şeyin İyisine Bak!” Kuralı

Göze dayalı sanatlar da aslında konuyla yakında ilgilidir.

Güzel Sanatlar bilimi “Güzel gören güzel düşünür” düşüncesinin bir ürünü değil midir?

Her güzellik bir güzelin güzelliğinin tecellidir. O Cemil’in varlık aynalarındaki ismî yansımaları değil midir?

Mimari, Resim, Fotoğraf, Konservatuar vs.

Güzel sanatların temel yaklaşımı “Güzeli bulmak”tır.

Yani “Her şeyin iyisine bak!” stratejisidir.

Her şeyin “iyisi” ne demektir?

“Tenasüp” ve “Muvazene” demektir.

Göz bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder. (Altıncı Söz)

Sanatlar, algıya dayandıkları için ihmal edilmekte, algı ise düşünmeyi içermediği varsayımıyla küçük görülmektedir.

İşte tam burada “cazibe kanunu” öne çıkıyor.

Bediüzzaman, kâinatta cazibe (çekim) kuvvetinin dâfia (itim) kuvvetine baskın olduğunu; aksi takdirde bu kainatın dağılacağını söyler.

Korkmayın; bunu da bozmazsak; güzellik çirkinliğe, adalet zulme, Doğru yanlışa her daim hakimdir.

“El-Hakku Ya’lû velâ yu’lâ aleyh”

***

Nasıl Güzel Görebilir, Nasıl Güzel Düşünebilirsiniz?

Güzel görmek insani bir sorumluluktur.

Gördüğü şey; eksikse tamamlamak, fakirse yardım etmek, açsa doyurmak, çıplaksa giydirmek, mağdursa elinden tutmak…

Güzel görmek, toplumsal huzurun kaynağı değil midir?

Tıpkı bir meyve bahçesi gibidir toplum; çürükler de vardır, alımlılar da; siz hangisine bakarsınız?

Yirmidördüncü Mektuptaki  “Hakiki fenni hikmet kütüphanesini ondan aldı ve ona göre yazdı” denilen fenler, güzel gören güzel insanlar tarafından yazıldı.

İlahi kitaplar ve onlara dayalı meyveleri olan Risale-i Nur gibi kitaplar, güzel okunmak ve güzel tefekkür edilmek için yazıldı.

Tıpkı yazının başlangıcındaki aynı babanın iki oğlunun öyküsü gibi; güzel görmek, arının su içip bal akıtmasıdır. Yılan ise zehir akıtır aynı suyu içtiği halde.

Bu düşüncelerden herhangi biriyle kendi iç aleminizde bağlantı kurabiliyorsanız, bu makale tam olarak aradığınız şey olabilir.

***

Güzel Görmek ve Güzel Düşünmek İçin 5 Tavsiye

(Daha Fazlasını Siz De Not Defterinize İlhamen Yazabilirsiniz.)

İşte, güzel görmeyi ve güzel düşünmeyi denemeye başlamanız için ipuçları:

1. Güzel Görmenizi Engelleyen Olumsuz Düşüncelerinizi Bir Eğitim Aracı Olarak Görün.

Eminim, odaklandığınız güzel görme davranışının sizin bir gerçeğiniz olduğunu unutmuyorsunuzdur.

Zamanınızın çoğunu güzel görmediğiniz düşünceleri nasıl durduracağınızı düşünerek geçirirseniz, hiçbir güzel algıya odaklanamazsınız.

Elbette insan zihni olumsuz düşüncelere odaklanmaya ve onlarla daha fazla meşgul olmaya eğilimlidir. Bu durum kendinizi daha kötü hissetmenizi sağlayabilir.

Güzel olmayan düşüncenize ne kadar çok odaklanırsanız, o kadar vesveseye maruz kalırsınız. Kendinizin –sonunda- ne kadar da lüzumsuz olduğunuz fikrine bile kapılabilirsiniz.

Bu nedenle hedefiniz güzel olmayan bakış tarzınızı tamamen ortadan kaldırmak için mücadele etmek değil, ortaya çıktıklarında savaşabilmeniz için daha verimli bir şekilde onu tanımak olmalıdır!

Tıpkı kandaki savaşçı alyuvarların mikroplarla baş etmesi gibi baş edin.

2. Güzel Görme Tarzınızı Bilin

Düşüncelerinizi anlayabiliyorsanız, üzerinizdeki sonuçlarını kontrol etmeye başlamak mümkündür.

Şimdi nasıl düşündüğünüzü hemen değerlendirin. Her şeyin iyisine mi bakıyorsunuz? Tersine bir eğiliminiz var mı? Yeni bir duruma pozitif yaklaşıyor musunuz? Bunlar, “güzel görme stillerinize” biraz ışık tutmanıza yardımcı olmak için kendinize sorabileceğiniz sorulardır. (Güzel görme stilleri üzerine yazmak isteyenlere duyurulur.)

3. İyi Örneklerden Faydalanın

Çoğumuz, varsayımlarda bulunarak, önyargılı ve yaşadığımız olumsuz olaylardan edindiğimiz deneyimlerimize dayanarak başkalarını yargılıyoruz.

Bu insan olmanın bir gerçekliğidir. Klişeleştirme ve ayrımcılık gibi fenomenlerin temellerinden biridir. Ancak kendimizi başkalarıyla karşılaştırmak, kendimizi daha aşağıya doğru düşürmeye neden olabilir.

Kendimiz için hedefler belirlediğimizde, bu hedeflere ulaşmış güzel gören ve güzel düşünen insanlardan örnekler almalıyız.

4. Eleştiri ile Nasıl Başa Çıkacağınızı Öğrenin

Sizi eleştirenleri de güzel görün ve ne yapmak istedikleri konusunda güzel düşünün. Özellikle yapıcı olun ki, amaçlarınıza hizmet ederken yapılan eleştirilerden faydalanın.

Bunu yapabilmemin yollarından biri, yapılan eleştirilere karşı gurur yapmadan, bu eksiklikleri bir iyileşme fırsatı olarak görmektir.

5. Güçlü Yönlerinize Odaklanın

İnsanların sizin hakkınızda yaptığı yorumları düşünürseniz, bu eleştirileri çoğunlukla “güzel” bulmazsınız. Zaten insanlar onaylayıcı olmaktan çok olumsuz yargılarla acımasızca eleştiride bulunabilirler. Çünkü güzel görmeyen ve güzel düşünmeyen insanlar, sizdeki olumsuzluklara odaklanabilirler. Bu yüzden odaklandığınız konuyu değiştirebilirsiniz.

Başlamak için bir kağıda “Güzel görme özelliklerim“Negatif özelliklerim “ şeklinde kendiniz hakkında bir çetele de tutabilirsiniz.

Son Söz: Hayat Nasıl Keyifli Hale Getirilebilir?

Son söz sonsuz Sözdür. Güzele meftun şu zamanın hazcı insanları şu acı dolu hayattan keyif mi çıkarmak istiyorlar? Öyleyse formül Bediüzzaman’dan alalım:

“Hayat böyledir. Hayatın lezzetini, zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.” (Onüçüncü Söz, İkinci Makam)

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.