Doğru akademik yaklaşımlarla ateistik evrimi etkisizleştirme stratejileri

Ediz SÖZÜER

“Kendi yuvasını mükemmel ustalıkla ve ince sanatla yapan küçük kuşun yüksek zekâsı evrim teorisini çürütmüyor mu?”

Üsküdar Üniversitesi Rektörü kıymetli Nevzat Tarhan hocamızın geçenlerde paylaştığı bu tweet'ine evrim taraftarlarınca birçok tepki geldi. Hatta “Evrim gibi bilimsel bir konu üniversite rektörü olan biri tarafından nasıl bu şekilde dile getirildiği ve üniversite gibi bir bilim yuvasında yaratılışın ne işi olduğu” şeklinde tepkiler dile getirilmiş. Elbette biz Nevzat hocamızı seviyor ve sayıyoruz, desteğimiz de onundur. Ona tepki verenlerin sığlıkları, seviyesizlikleri ve dar düşünceleri de ancak kendilerine aittir. Ancak bu meselede çok önemli başka yönler var. Biz dikkatlerinizi bu çok önemli yönlere çekmek istiyoruz. Ayrıca konuyu Nevzat hocamızla beraber değerlendirdiğimizi ve bu yazımızdaki yaklaşım, strateji, doğru akademik kategorileştirme konusunda kendisinin de aynı paralelde düşündüğünü bize ilettiğini ifade edelim. Hatta kendisinin de konuyla alakalı bazı ifadelerini de yazımıza aldık.

Öncelikle evrim konusunda ciddî bir kavram kargaşası olduğunu ve bu konuya hocamıza destek adına ve evrim taraflarına körlemesine tepki göstermeden önce bazı ayrımları ve kategorileri iyi belirlemek gerektiğini ortaya koyalım. Maalesef hocamız da bunu yap(a)mamış. (Karakter sınırlaması nedeniyle kasıtsız bir ihmalle muhtemelen.) Fakat sonra bize ilettiği mailinde bizim gibi düşündüğünü ve evrim konusunda muhafazakâr camianın strateji hatası yaptığını ifade etti. Bunları ele alacağız. Önce şu tweet üzerinde kısaca durmak istiyoruz. Şimdi bu tweet üzerinde evrim taraftarlarının tepkisi haricinde iki kısım eleştiri var: İlki, bu kuşun zekâsına vurgu yapılmak yerine ilahî bir sevkle bu işin yapılabildiğinin ifade edilmesi gerektiği. Diğeri, bir yaratıcının varlığını reddeden ateistik evrim yerine en genel şekliyle evrim teorisi tabirinin kullanılmasının bilim camiasında tepkiye sebep olan teknik bir hata olması. (Detaylara sonra geleceğiz.)

Bizce bu eleştiriler haklı da olsa, yine de hocamızın tweet’inde kastedilen ve dikkat çekilmek istenen esas nokta aslında çok güzel. Yani tweet’te sorulan sorunun altında yatan gizli cümleler var aslında ve o soru, şu soruları akla getirmek için yazılmıştı bizce: "O kuşta o zekanın işi ne? Ancak insan gibi evrim basamaklarında ilerlemiş ve gelişmiş bir canlının ileri zekâsının düşünüp tasarlayabileceği bir yapının (kuş yuvasının), insana göre evrim basamaklarında çok daha geri kalmış ve basit gelişmişlikte bir canlının elinden çıkması ne biçim bir iştir? Bu kuşun gerçekten kendi başına bu işi yaptığı ve bu işi gerektiren zekâya sahip olduğuna inanmak, zeki bir insanın işi olabilir mi? Akılsız, şuursuz, bilgisiz ve iradesiz evrim mekanizmaları başkaca harici bir etki edici sebep işin içine müdahale etmeden bu zekice işin faydası hesaplayıp, tasarımını yapıp, kuş kadar beyni olan bir canlının eliyle nasıl meydana getirebilir?”

Şimdi “doğru akademik yaklaşımlarla ateistik evrimi etkisizleştirme stratejileri”mize başlayabiliriz.

Soruyoruz: Biz evrimi ve evrim taraftarlarını hiç bir kategoriye ayırmadan, tümünü reddetmeli miyiz? Ayrıca evrimi yaratılışın alternatifi, karşıt görüşü ve rakibi gibi görüp ve gösterip evrime, yani karşıt görüşümüz olarak gördüğümüz fikre cevap mı yetiştirmeliyiz? Bu soruları hem bir inanan, hem de akademik yaklaşım konusunda hassasiyeti olan biri olarak soruyoruz. Bizce bu sorunun cevabı: “kesinlikle böyle yapmamalıyız, meselenin inceliklerini ortaya koyan akademik bir yaklaşımı esas almalıyız”. Biz aşağıda detaylarıyla ortaya koyacağımız bu tarzın daha stratejik ve akademik açıdan daha uygun olacağı kanaatindeyiz. Bu evrime hak vermek ve evrimi doğru görmek demek değildir. Hatta hiçbir ilgisi yoktur. Farklı kategoride olan meseleleri doğru yerlerine yerleştirip, örneğin ateistik evrimin gerçek mahiyetinin ne olduğunu deşifre edip etkisizleştirmektir.

Daha önceki yazılarımızda da ortaya koyduğumuz bu çok etkili yöntemimizin, özellikle bir yaratıcının varlığına inanan insanlarca (hatta ne yazık ki akademik camia tarafından da) tam olarak anlaşılmadığı kanaatindeyiz. Hâlbuki evrim savunucularının bahsedeceğimiz bu çok etkili yöntemi ustalıkla kullandıklarını da belirtelim. Dini ve yaratıcıyı bilimin konusu dışında ve bilimsel çalışmaya uygunluğu olmayan bir alan olarak gösteriyorlar ve yaratılış fikrini etkisizleştiriyorlar.

Peki neden biz onların silahıyla silahlanmayalım?

Öncelikle evrim konusunda kategorik olarak temelden hatalı yaklaşımlar yerine ortaya koyduğumuz yaklaşımın çatısını koyalım. Sonra detayına girelim. Bunları ezber edebilirsiniz ve edin. Bunlar sizin zırh delici mermileriniz…

* Evrim, ateizme eşit değildir.

* Evrim, yaratılışın karşıt görüşü veya alternatifi değildir.

* Yaratılış, evrim teorisini (karşıt görüş anlamında) muhatap almayan üst bir modeldir.

Evrim ve evrim taraftarı olan fikirler temel olarak iki kısma ayrılır:

1- Evrimi sadece canlı oluşumunun bir mekanizması olarak takdim eden yaklaşım.

Bu birinci kısım da iki kısma ayrılır:

* Evrimi yaratıcının bir ilahî mekanizması olan görenler.

* Yaratıcıyı araştırma konuları dışında görüp ilgilenmeyenler ve “biz sadece doğal süreçleri konu alıyoruz” diyenler.

2- Evrim mekanizmalarının bir yaratıcıya ihtiyaç olmadan kendi kendine çalıştığını iddia eden ve evrimi canlıların gerçek açıklaması olarak gören ateistik evrim.

Bu temel sınıflandırma dışında evrim tabiriyle birçok farklı şeyin kastedildiği bilgisini de vermek gerekir. Esas itibariyle canlıların meydana gelme ve birbirlerinden türemelerinin adı olan evrim tabiri, kurgusal bir görüştür. Fakat bu görüş sahiplerinin fikirlerini bilimsel gerçek olarak gösterme gayretlerinin bir sonucu olarak; canlıların hayat süreleri içinde geçirmiş oldukları süreçleri, değişimleri, oluşumları, başkalaşmaları da “evrim” olarak nitelendirmişlerdir. (ki bunlar teori değil, kanundur, gözle görülen somut gerçekliklerdir) Bunu yaptıktan sonra gayet rahat bir biçimde her şeye evrim demek ve “evrim göz önünde görülen bilimsel bir gerçektir” sözünü söylemek kolaylaşmıştır. Hâlbuki tekâmül (gelişim) veya bir canlının hayat tavırlarında geçirdiği değişimleri gösterip de bunu en genel manada evrimin bilimsel delili olarak sunmak, bir aldatmaca ve sahtekârlıktan ibarettir. Biz evrim tabiriyle sadece ve sadece “canlıların meydana gelme ve birbirlerinden türemeleri” manasını kastediyoruz. (birileri böyle bir kasıt olmadan evrim tabirini kullanabilir, böyle birine sözümüz ve onunla hiçbir meselemiz yoktur.)

Şimdi size yukarıda ana hatlarıyla sunduğumuz kategorik yaklaşımın, bilim felsefesi niteliğindeki fikrî alt yapısını sunacağız. Eğer bu aşağıdaki fikrî alt yapıyı tam anlarsanız ve karşınızdaki evrim taraftarı muhatabınıza da tam anlatıp ona göre konuşursanız, hiç kimseyle bir probleminiz olmaz ve ateistik evrimin zararını etkisiz hale getirerek kolayca yok edersiniz. Çünkü evrimi yaratılışın alternatifi olarak görmüyorsunuz. Ateistik evrimi reddediyorsunuz sadece. Yaratıcının varlığını kabul eden ve evrimi yaratılışın bir mekanizması olarak gören yaklaşıma karşı ise akademik manada kabul etmeme gerekçelerinizi ifade edersiniz. Olur biter. Ve burada özellikle şu kısım muhataplarınız çok önemli: Evrimi sadece canlı oluşumunun bir mekanizması olarak takdim eden ve gerçek etki edici sebep olarak sunmayan ve “biz işleyicinin kim olduğuyla ilgilenmiyoruz, bu bizim konumuzun dışındadır, biz süreçle ilgiliyiz” diyenler. İşte bu kişilere ise "tamamdır, bizim sizinle hiçbir meselemiz yoktur, siz bize biz size ilişmeyiz ve ilişmemeliyiz. Çalışma ve araştırmalarınıza devam edin ve bir şey bulursanız bize de haber verin!" demekle yetiniriz o kadar!

Evrimle İlgili Kategorik Yaklaşımımızın Fikrî Alt Yapısı:

“Yanlış anlamaları önlemek için başta belirtmek isteriz ki, burada vurgulanan husus, evrimin bir gerçek olması durumunda bile yaratıcı ihtiyacını ortaya kaldırmayacağı ve yaratılışa bir alternatif olamayacağı ve evrimin bir işletim mekanizmasının açıklamasından fazla bir kıymetinin olmadığıdır. İfadelerde ilk planda yanlış anlaşılabilecek cümleler, sonraki cümle ve cümlelerde açık kapı bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulmuştur. Yaratıcıyı reddetmeyen bir evrim yaklaşımını kabul etmeme ve hatta bilimsel nitelikten uzak görme gerekçelerimiz ise, yazımızın sonunda verilen kaynak kitabımız Tabiat Risalesi Açılımları içinde detaylı olarak açıklanmıştır.

Evrim, canlıların meydana geliş ve işleyiş mekanizmasıdır. Gerçek etki edici bir sebep değildir ve olamaz. Yani canlıların meydana gelmesinde bir evrim mekanizması işliyor olsaydı bile, bu durum yaratıcının gerekliliğinin ortadan kalkmasını netice vermeyecekti.

Tevhid inancı, mekanizmaların mahiyetinin ne olduğuyla değil işleteninin kim olduğuyla ilgilenen ve böyle yaklaşımları direk olarak muhatap almayan üst bir modeldir.

Kısacası, yaratılışın alternatifi evrim değildir. Yaratılış modeli, eşya ve canlıların (ve canlıların işleyişlerinin ve mekanizmalarının) kim tarafından yapıldığı ve işletildiği sorusuna, evrim ise nasıl ve hangi mekanizmalarla işlediğine cevap verir.

Meselenin özü şudur: Kur’ân’ın esas maksadı, yaratıcıyı ve sanatkârı ders vermek ve eşyanın intizamından onun varlığına delil getirmektir. Bu noktaya intikal etmek önemlidir. Kur’ân’ın ilgilendiği bakış açısı budur. Gerisi maksada zarar vermeyen teferruatlar hükmündedir.

Öyle olmuş ya da böyle olmuş, bu bilimin sahasıdır. Kur’ân, bu konuda tamamen serbest bir alan bırakıyor. “Siz araştırın, bunu siz öğrenin” diyor ve buna hararetle teşvik de ediyor. Ama süreci ve işleyiş şekilleri ne olursa olsun, nasıl bir tarzda meydana gelirse gelsin, şu intizama muhakkak dikkat etmemizi, o vesileyle yaratıcının varlığına ulaşmamızı istiyor. Çünkü intizam değişmiyor, ortada duruyor. Önemli olan da bunu fark etmemiz. Kur’ân da bu intizamı ders veriyor. Evrim mi, bilim mi, tabiat mı, çoklu evrenler mi, yoksa yaratıcı mı? Böyle bir ikileme, böyle bir ayrıma, aralarında tercihte bulunmaya gerek yok ki. Hepsi bir arada çalışıyor zaten! Mekanizma tek! Bir uçağı termodinamik kanunundan ayıramazsınız, ayrı düşünemezsiniz. Bizim itiraz ettiğimiz nokta, neden o uçağın mühendisinin hesaba katılmadığıdır. Bütün derdimiz budur.

Bir televizyonun kullanım klavuzunu ve eskiden yeniye tüm modellerin “evriminin” şemasını içeren bir tanıtım broşürünü bulan birinin “artık televizyonların yapılışını açıklamak için bir elektronik mühendisine ve üretici bir fabrikaya ihtiyacımız kalmadı” demesi ne derece hakikatten uzak bir safsata ise; işleyiş kaideleri ve oluşum mekanizmaları yerindeki evrim mekanizmalarının da yaratıcıya olan ihtiyacı ortadan kaldırdığı düşüncesi bu misalden kat be kat daha büyük ve uydurma bir safsatadır ve bir bilim yalanıdır.

Yıllarca evrimin canlıların oluşumunu açıklamak için geliştirilmiş bir teori olduğu telkin edilmiştir. Burada evrimi iki kısma ayırmalıyız. Birisi, evrimi sadece canlı oluşumunun bir mekanizması olarak takdim eden yaklaşım ve gerçek etki edici sebep olarak sunmayan yaklaşım. Bu durumdaki bir takdimle muhatabiyetimiz yoktur. Çünkü işleyiş ve mekanizmalar, asıl sebep ve işletenin yerinde olamaz ve yerine geçemez.

Diğeri ise, evrim mekanizmalarının da ne ile çalıştığı sorusuna karşın “elbette tesadüfle” diye cevap vererek (veya vermeye mecbur kalarak) evrime dayalı mekanizmaların (kendi kendine, maddi sebeplerle oluşup, yaratıcı gibi bir açıklamaya muhtaç olunmadan) canlıların gerçek açıklaması olarak kabulünün bilimsel bir gerçek olarak benimsenmesi gerektiğini dava edenlerdir. İşte bu kısım ise kategorik olarak temelden hatalı bir yaklaşımdır.”

Tabiat Risalesi Açılımları kitabımızda Evrim Teorisi (doğru tabiriyle görüşü) hakkında yapılan tüm eleştiri ve tenkidler, evrimi canlıların gerçek açıklaması olarak kabul eden ve mekanizmalarının ise kendi kendine ve maddî sebeplerle oluştuğunu ve yaratıcı gibi bir haricî sebebe muhtaç olmadığını söyleyen ateistik evrim yaklaşımı için geçerlidir. Yoksa evrimi sadece canlı oluşumunun bir mekanizması olarak takdim eden ve gerçek etki edici sebep olarak sunmayan bilimsel yaklaşımlar için değildir. Yaratıcıyı reddetmeyen bir evrim yaklaşımını kabul etmeme ve hatta bilimsel nitelikten uzak görme gerekçelerimiz ise, Tabiat Risalesi Açılımları içinde ve sonundaki müzakere bölümü notlarında ve yazımızın sonunda verilen “Her Şey İlahi Kudretle Nasıl Meydana Geliyor” isimli kaynak yazıda açıklanmıştır.

Bu konunun detayı ve gerek evrimin gerek tabiat kanunlarının eşya ve canlıların oluşumunda gerçek bir etki edici sebep ve açıklama olamayacakları hakkındaki önemli tespitleri aşağıdaki üç kaynakta bulabilirsiniz.

Bu konuda tavsiye ettiğimiz kaynak yazımızın adresi: https://risaleinuregitimprogrami.com/2015/10/29/evrim-ve-kuran-mucizeleri-uzerine-bilimsel-bulgular-hakkinda/

Diğer bir yazımız: https://risaleinuregitimprogrami.com/2016/12/29/tabiat-kanunlarina-yaklasim-mesnevi-i-nuriye-muzakereleri/

Konunun tüm detaylarıyla analizi ve tevhid (yaratılış) modelinin sağlam bir mantık kurgusuyla ve delilleriyle ispatı içinse Tabiat Risalesi Açılımları kitabımızın tamamını (dikkatle okunmak şartıyla) mükemmel bir kaynak olarak gösteriyoruz.

https://risaleinuregitimprogrami.com/2015/10/25/tabiat-risalesi-acilimlari-gorselinteraktif-kitap

Evrim ve yaratılışı karşı karşıya getirmeden ateistik evrimin tesirini ortadan kaldırmak, hem stratejik açıdan hem akademik açıdan daha uygun ve akıllıca görünüyor. Biz elbette ateistik evrime karşı çıkacağız ancak evrim bir bilimsel yaklaşım olarak ve bir mekanizma olarak görülmesi zaten bir yaratıcının varlığı fikrine tehdit teşkil etmiyor. (gerçi biz ateistik evrimi bilimsel bir teori olarak değil, kurgusal niteliği sebebiyle bir bilim kurgu hikâyesi olarak görüyoruz)

Ayrıca tabi ki evrim ve tekâmül(gelişim); yani canlıların türler arası geçişi ile bir canlının hayatı boyunca geçirdiği süreçleri de birbirinden ayırmak lazımdır. Bu ikincisine evrim diyen ve buna bilimsel gerçektir diyen biriyle neden problemimiz olsun ki?

Şimdi Nevzat Tarhan hocamızın konuyla ilgili bize gönderdiği maildeki ifadelerini buraya almak istiyoruz: (Hocamıza bu görüşleri paylaşmamız konusunu sorduk, memnun olacağını ifade etti.)

"Ediz kardeşim yazını sonuna kadar okudum ben de senin gibi düşünüyorum. Yaratılış kitabındaki bölümde varoluşu ikiye ayırmıştım. Tesadüfi varoluş ve Tasarımsal varoluş. Evrim varoluşu ve canlıların oluşma mekanizmasını açıklama çabasıdır. Bilimsel sınırlarda kaldıkça savunulur.

1- Bilimsel evrim yaklaşımı tekâmül olarak bilinen ve kanıtlanan evrim ve dış müdahalenin olup olmadığı benim ilgi alanım değildir der.

2- Bilimsel olmayan evrim dış müdahale kesinlikle yoktur diye savunur ama bu bilimsel değildir çünkü ispat edilemez.

İkinci görüşe bilimsel sınırlarda dış kontrolün ve müdahalenin olması gerektiğini teorik biyoloji olarak da diyebileceğimiz akıl yürütme yöntemleri ile anlarız ki bu tabiat risalesi tarzıdır. Mamafih şimdi İngilizceye çevrilen inanç psikolojisi kitabımda bunu yapmaya çalıştım. Seninle benzer yaklaşımın beni sevindirdi. Bu konuda muhafazakâr camia stratejik hata yapıyor. Evrim konusunda bilimsel sınırları çizemezsek genç kuşakları kaybedeceğiz diye endişem var. Hatta genleri ile oynanmış canlılar da türler arası geçiş her an kanıtlanabilir iki ayak üzerinde duran ve tüysüz maymun gibi canlılar çıkabilir hazır olmalıyız. Böyle bir durum tevhide engel değildir.”

Bizim türlerin evrimi düşüncesinin hatalı olduğu konusunda kendimizce bazı dinî, aklî ve bilim zemininde gerekçelerimiz var. Yani bu konuda bir parça Nevzat hocamdan farklı bakıyoruz. Hem yapay olarak yeni bir tür canlı yapılması veya türlerin karıştırılması doğal olarak da öyle olduğunu göstermez diye düşünüyoruz. Fakat bununla beraber, bu konuda net ve kesin bir katılıkta olmamanın ve bunun nasıl olduğunun cevabını bilime bırakmanın ve bunun dinî itikadı etkileyen bir husus olmadığını ifade etmenin doğru olacağına da inanıyoruz.

Netice olarak: Evrim ne yaratılışın alternatifidir, ne de yaratılış gibi bir üst modelin muhatabıdır. O olsa olsa bir mekanizmadır. Biz de işletim sistemleri yerindeki evrimi karşıt görüş yerine de say(a)mayız. Buna akıl ve bilim izin vermez. Çünkü yaratılış ve tevhid modeli, “işleteni” konu alır, “işletileni ve işleyeni” değil.

Gerçi “evrim ile yapılması” başka, “evrimin yapması” başka da olsa, yaratıcının tarafından bakıldığında ilk meydana getirilen canlıları yoktan yaratmak yerine evrimle yaratmak manasızdır, gereksizdir. Yoktan yaratmayıp farklı karakteristikleri bulunan canlı türlerini birbirlerinden (hem de uzun sürelerde) dönüştürerek yaratması mantıklı gelmiyor. İlk yaratılan bir türün ilk canlısı yani âdem babası özgün olmalı. Müstakil (özel olarak) yaratılmalı. Çünkü yaratıcının tarafından bakıldığında uygun düşmüyor. Denilebilir ki maddî sebepler niye var. Bir bebek neden sürece bağlı büyüyor dokuz ayda? O farklı ama dikkat ederseniz. Bunu ona benzetmeye çalışıyorlar ama aynı şey değil. Hani “bu süreçle oluyor, o niye olmasın” diyor ya bazıları ama zaten ilk yaratılışta hikmet gerekçesi yok. Yaratıcı bu durumda neden uzun yolu seçsin ki. Bizce manasız.

Acaba sonsuz kudreti olan bir sanatkârın, yoktan hadsiz tuvaller ve resimler yapma kabiliyeti bulunsun da, her bir tuvale ayrı bir resim yapmasın, bütün resimlerini sadece tek bir tuvalde, o resimler üzerinde değişiklik yaparak resmetsin! Ha, bir de resimlerin yapılmasını fırçalara havale etsin! Acaba mâkul müdür? Hiç böyle bir mecburiyeti veya gerekliliği var mıdır? İşte her bir canlı, belki her bir canlı ferdi bambaşka bir resimdir. Tabiat ise, o ferdlerin üstünde resmedildiği bir tuval gibidir. Fırçalar ise ilahî kudret kalemine bedel, türler belki canlılar adedince her bir canlının içinde çalışan evrim mekanizmalarıdır. Bu konuda kendi kararınızı kendiniz verin. Hangisi daha akılcı görünüyor?

Türlerin birbirinden meydana gelmesi düşüncesinin uygunsuzluğu hakkındaki çıkarımlarımızın bir kısmına değinmiş olduk. Yazımızın daha da fazla uzamaması için bu konudaki çok parlak ve sağlam diğer bir delilimizi buraya alamayacağız. Fakat bununla ilgili kaynak vereceğiz. Aşağıdaki yazıda Darwin’in “Türlerin Kökeni” isimli meşhur kitabının “Teorinin Zorlukları” bölümünden yaptığımız alıntı hakkındaki çözümlemelerimizi, yazının tamamıyla birlikte okumanıza havale ediyoruz. Bu bölüm konuyla ilgili başkaca bir delile ihtiyaç bırakmayacak kadar kapsamlı ve mantık kurgusu çok sağlam olan detaylı bir inceleme içerdiğinden mutlaka okumanızı arzu ve tavsiye ediyoruz.

https://www.risalehaber.com/her-sey-ilahi-kudretle-nasil-meydana-geliyor-16702yy.htm

Artık mutlak ve kayıtsız bir şekilde, direk olarak evrime karşı çıkmanın hem akademik olarak, hem dinen, hem aklen yanlış olduğu umarız açıklıkla ortaya çıkmıştır. Tabi yazdıklarımızı çok dikkatli ve sindirerek ve üzerinde ciddî düşünerek okumalısınız. Yoksa yanlış veya ters anlamanız çok mümkün ve vaki. Bizden söylemesi.

Açıkça görüldü ki, evrimi kabul edenleri de, evrimi de kategorilere ayırmalıyız. Ayrıca ateistik evrimin kendisini de doğru kategoriye yerleştirmeli ve mahiyetini deşifre etmeliyiz ki, hem zararını ortadan kaldıralım ve etkisizleştirelim, hem de bilim camiasıyla sorun yaşamayalım.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (10)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.