Semâvî kitaplarda Efendimize (a.s.m) dair işaretler

1) Bütün peygamberler İSLÂM’ı anlatmıştır. Kur’ân, Hz. Adem (a.s)’ dan beri gelen bütün Peygamberleri müslüman olarak tanıtır. Müslüman kelimesi Allah'a teslim olmayı ifade eder. Ayrıca bu kelime barışta, emniyette olmayı da ifade eder. Sami dil alimlerinin vardığı kanaate göre İbranice "Şalom" kelimesi, Arapça "İslam" (Selam da aynı kökten gelir) kelimelerinin hepsi Samice'deki tek ve aynı kökten, yani "Şlama" kelimesinden türerler ve aynı anlama sahiptirler. İslâm, Allah'ın gönderdiği dinlere uyanları ifade eder.                                                                                          

2) “Kendilerine kitap verdiklerimiz, O'nu, çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü bilmelerine rağmen gerçeği gizlerler.” 1                                   

3) “Yahudilerden bir kısmı, bazı sözleri aslî şeklinden ve mânasından saptırır. Mesela: “İşittik” (ama isyan ettik), “işit” (hay işitmez olası!), ve râina derler. Bu sözleri, ağızlarını eğip bükerek güya vaziyeti kurtarmak ve dinle alay etmek için söylerler. Halbuki onlar sadece “İşittik ve itaat ettik”, “İşit!” unzurnâ (bizi de gözet), deselerdi kendileri için elbette daha hayırlı ve daha dürüst bir iş olurdu. Fakat Allah, inkârları yüzünden onları rahmetinden kovdu. Artık onlar pek az iman ederler.” (Nisa, 4/46 )                                   

4)  Eski Ahitte geçen “Himada” kelimesi, Arapça'da geçen Muhammed ismiyle aynı köklerden "HMD" gelmektedir ve genel olarak aynı anlamları taşımaktadır. "Himada" kelimesinin Türkçe'ye "değerli eşyalar" anlamında çevrilmesi yüzünden Eski Ahit'i İbranicesinden takip etmeyenlerin bu inceliği göremedikleri ifade edilmektedir.

5)Hz.Musa’nın duasında geçen yer isimlerinden Sina Dağı, Hz. Musa'nın çıktığı bölgedir. 2. yer Sâîr olup, Hz. İsa'nın çıktığı bölgedir. 3. yer ise Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in çıktığı bölgeyi ifade eden Fâran Dağlarıdır.2        

6)Kur’ân nasıl son İlâhî kelam   olarak diğer Peygamberleri; Hz. Musa'yı ve Hz. İsa'yı onayladıysa, Tevrat da bunu başta gerçekleştirmiştir.

7)Eski Ahit İşaya bölümü 42'de geçen anlatımlar,  peygamberimizi (a.s.m) göstermektedir. Hz. Muhammed  (s.a.v) gerçekten de hem putperestlikle mücadele edip onları yok etmesiyle, hem daha  hayatta iken yeryüzüne hakim olup adaleti sağlamasıyla,  hem  Cebrail vâsıtasiyle Allah’tan vahiy almasıyla, hem üstün ahlâkıyla (Kur’ân ahlâkı)  ve  getirdiği hidâyet nuruyla  insanlara ışık olup, körelmiş gönülleri yeniden ihya edip iyileştirmesiyle, hem Kur’ân gibi kırk vecihle mu’cize olan ve Arş-ı A’zam’dan,binbir ismin tecellilerinden süzülerek inzal buyurulan ve kıyâmete kadar  O’nu  gönderen Zât-ı Zülcelâl’in koruması altında bulunan, bütün insanlığa hitap eden  SON vahyi insanlara duyurmasıyla, evrensel bir Peygamber olduğunu bütün âleme îlân ve ispat etmiştir.

8)Yine O’nun (a.s.m)  bazı özellikleri şöyle sıralanmaktadır: Bağırıp çağırmayacak, sokakta sesini yükseltmeyecek, adaleti, sadakat ve hakkaniyetle tesis edecek, dünyanın dört bir bucağında anılacak, övülecek ve tanınacak…

9)Bütün ehl-i kitap alimleri ve semâvî kitapları okuyanlar, Hz.Muhammed (a.s.m)’i  en tanıdık ve kendilerine en yakın kişi kadar  o kitaplarda anlatılan özllikleriyle tanıyorlardı.

10)Hz. İbrahim (a.s) şöyle duâ etmiştir:  “Rabbimiz! Onlara kendi içlerinden, Sen’in âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir elçi gönder. Yegane Azîz ve Hakîm Sen’sin.”3     

11)Hz. İsa’nın (a.s) müjdesi:  “Hatırla ki, Meryem oğlu İsa, ‘Ey İsrail oğulları! Ben size Allah’ın benden evvelki Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak (geldim)’ demişti. Fakat O, kendilerine apaçık deliller getirince ‘Bu, âşikâr bir büyüdür’ dediler.” 4 
Evet, Allah Resûlü (s.a.v), birdenbire ve sürpriz olarak ortaya çıkmış  değildir. O   daha gelmeden asırlarca önce  vasıflarıyla birlikte haber verilen ve gelmesi bütün cihan tarafından beklenen bir Nebî’dir.

12)Fâran Dağları: 1944 senesinde Londra’da basılan Tevrat’ın Arapça tercümesinden bir âyet: “Allah insanlığa Sina’da teveccüh etti. Sâîr’de tecelli buyurdu. Fâran dağlarında zuhur edip kemaliyle ortaya çıktı.”5 Fâran dağlarında ise Cenâb-ı Hak, ehadiyet sırrı ve ferdiyet makamıyla  zuhur etmiştir. Fâran, Mekke’dir. Çünkü Tevrat’ın başka bir yerinde, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i Fâran’da bıraktığı anlatılmaktadır. Öyleyse, Tevrat’ta geçen Fâran’dan maksat Mekke’dir. Sırasıyla bu âyette üç nebîden bahsediliyor. Bunlardan birincisi Hz. Musa (a.s), ikincisi Hz. İsa (as), üçüncüsü ise son peygamber, İki Cihan Serveri Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’dır.

13)Hased ve kin, iliklerine kadar işlemiş bazı Yahudi ve Hıristiyanların dünden bugüne bütün tahrif gayret ve çabalarına rağmen yine de eldeki mevcut Tevrat ve İncil’de Allah Resûlü’nün peygamberliğiyle alâkalı bir hayli işaret ve beşaret bulmak mümkündür.

14)Hz. Şuayb'ın suhufunda, Efendimizin ismi Müşeffeh şeklinde geçer ki, kelime olarak tam karşılığı Muhammed'dir. (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)
 
Dipnotlar :
1-Bakara, 2/146.
2-Eski Ahit,Tesniye
3-Bakara, 2/129.
4-Saf, 61/6.       
5-Sifr. Tesniye, Bab: 33, âyet: 2.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.