Said Nursi'nin tekbir açıklaması anlayana ve zevkine varana ne harika bir izah!

Said Nursi'nin tekbir açıklaması anlayana ve zevkine varana ne harika bir izah!

Yer yüzünde, hatta bütün kâinatta tek bir hakikat vardır, o da Tekbir’dir. İslam Tevhid ve Tekbir dinidir

Depremde günlerce enkaz altında kalanların kurtarılması sırasında dile getirilen tekbirler bir kesimi rahatsız etti. Bu kesimleri eleştiren yazar Dursun Gürlek, "Yer yüzünde, hatta bütün kâinatta tek bir hakikat vardır, o da Tekbir’dir" dedi.

“NEREDEN ÇIKTI BU TEKBİRLER, SALANIN SIRASI MI”

"Bu mübarek ve ilahi musıki bizdeki imansız kalbleri fena halde rahatsız ediyor" diyen Gürlek, Yeni Şafak'taki yazısında, "Müslüman kimliğini taşıyan bu güruh, hayatta kalan depremzedeler enkaz altından çıkarılırken getirilen Tekbirlerden, okunan salalardan duydukları rahatsızlığı dile getirmekten hiç ama hiç geri durmuyorlar. Köşelerinde “Nereden çıktı bu Tekbirler, salanın sırası mı” diye yazarak imansızlıklarını ilan ediyorlar" şeklinde yazdı.

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ, TEKBİR’İ ŞÖYLE TARİF EDİYOR

Yazısında tekbirin etkisine dair çeşitli örnekler veren Gürlek, Bediüzzaman Hazretlerinin Risale-i Nur'daki ifadelerine de dikkat çekti:

"Yer yüzünde, hatta bütün kâinatta tek bir hakikat vardır, o da Tekbir’dir. İslam Tevhid ve Tekbir dinidir. Tevhid’in ve Tekbir’in ne anlama geldiği ve ne kadar önemli olduğu İslami eserlerde bütün ayrıntılarıyla anlatılıyor. Mesela Bediüzzaman Said Nursi, Tekbir’i şöyle tarif ediyor:

“Evet, eğer namazların arkasında, hususen bayram namazlarında bir anda Allahü Ekber diyen yüzer milyon insanların sesleri, âlem-i gaybda ittihat ettikleri gibi, âlem-i şehadette dahi birbirleriyle ittihat edip içtima etse, küre-i arz tamamıyla büyük bir insan olup, azametine nisbeten büyük bir sada ile söylediği Allahü Ekber’e müsavi geldiğinde o muvahhidinin ittihadıyla bir anda Allahü Ekber demeleri, küre-i arzın büyük bir Allahü Ekber’i hükmüne geçiyor. Adeta bayram namazlarında âlem-i İslam‘ın zikir ve tesbihleriyle zemin zelzele-i kübraya mazhar olup, aktar ve etrafıyla Allahü Ekber deyip, kıblesi olan Kâbe-i Mükerreme’nin samimi kalbiyle niyet edip, Mekke ağzıyla, Cebel-i Arefe diliyle Allahü Ekber diyerek o tek kelime, etraf-ı arzdaki umum mü’minlerin mağara misal ağızlarındaki havada temessül ediyor.

ANLAYANA VE ZEVKİNE VARANA NE HARİKA BİR İZAH!

Bir tek Allahü Ekber kelimesinin aks-i sadasıyla hadsiz Allahü Ekber vuku bulduğu gibi, o makbul zikir ve tekbir semavatı dahi çınlatıp berzah âlemlerinde de temevvüç ederek (dalgalanarak) sada veriyor. İşte, bu arzı böyle kendine sacid ve âbid ve ibadına mescid ve mahluklarına beşik ve kendine müsebbih ve mükebbir eden Zat-ı Zülcelal’e yerin zerreleri adedince hamd ve tesbih ve tekbir edip mevcudat adedince hamd ediyoruz ki, bize bu nev’i ubudiyeti ders veren Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam’ına ümmet eylemiş.”

Anlayana ve zevkine varana ne harika bir izah!

Mekke Tekbirlerle fethedildi. İstanbul Tekbirlerle alındı. Büyük Millet Meclisi dualarla, Tekbirlerle açıldı. Bir Müslüman olarak beş vakit namazda Tekbir getirmenin manevi zevkini yaşıyoruz. Teşrik Tekbirleriyle teşrif eden bayramlarda manen de bayram ediyoruz.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum