Said Nursi'nin anlayışı ile İslamcıların anlayışı birbirinden farklı

Said Nursi'nin anlayışı ile İslamcıların anlayışı birbirinden farklı

Sosyolog ve yazar Doç. Dr. Mücahit Bilici, Bediüzzaman Said Nursi'nin anlayışı ile İslamcılık anlayışının farklı olduğunu söyledi

Serbestiyet'ten Mehmet Sabri Akgönül'e konuşan Bilici, uzun söyleşisinde İslamcılık olgusu ile Said Nursi'nin farkına da dikkat çekti.

İslamcılığın devleti ele geçirdiğini ve bunu, büyük ölçüde, demokratik süreçleri işleterek yaptığını belirten Bilici, "İslamcılık dönüştü mü? Tabii ki yolda dönüştü" şeklinde konuştu.

SAİD NURSİ'DE 'SEN ALLAH’A AİTSİN', İSLAMCILIKTA TAM TERSİ

Bediüzzaman Said Nursi'nin anlayışı ile İslamcılık anlayışının farklı olduğunu vurgulayan Bilici sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben Nurcu gelenekten gelen biriyim, Risale-i Nur külliyatı okuyarak büyüdüm. Tabii cemaatlerin davranışlarını bir tarafa bırakıyorum; mesela, Said Nursî'yi ele aldığın zaman şöyle bir fark görüyorsun: Allah, sana ait bir şey değil sen Allah’a aitsin. Din, senin malın değil sen dine aitsin. İslamcılıkta bu, tam tersidir. İslamcılık bir kimlik hareketi, modern bir özbilinç momenti ve davranışı olduğu için İslamcılık, Müslümanların öz-bilinç anına denk gelir. Dolayısıyla Müslümanların modernleşme macerasının adıdır İslamcılık. Özneleşme ve malikiyet duygusu orada tecelli eder ve İslamcılıkta din “bizim” dinimizdir. İslamcı, Allah’ı istihdam eder. Yani tanrı olarak istihdam eder. Selfie çubuğuyla telefonu tutar gibi ya da bir şemsiye gibi… Her durumda “Allah” İslamcının elinde bir enstrüman gibidir. Bu anlamda düşündüğümüz zaman siyasetin dini kullanması veya dinin siyaseti kullanması felsefî seviyede önemini kaybediyor; orada birbirinin içinde eriyorlar.

DİNDARLIK İSLAMCILIĞIN ANA ENDİŞESİ DEĞİLDİR

"İslamcılığı, bir dini hareket olarak görmüyorum. Müslümanların dünyevî menfaat ve özgürleşme hareketi olarak görmek daha isabetli bir çerçeve olacaktır. Bunun için o süreç içinde milliyetçileşmek, yeri geldiğinde Atatürk’ün doğallaştırılması, Kemalizm’in yeşil versiyonunun hakim bir renk olarak ortaya çıkması, ilk başta, iktidar olmanın zekatı gibi düşünülüyor. Kerhen verilen bir rüşvet gibi düşünülüyor. Sonrasında doğallaşacak, doğallaşıyor da. Yani İslamcılık devlete hâkim oldu ve İslamcılığın ana hareket noktası Müslümanların çıkarıdır, dindarlık İslamcılığın ana endişesi değildir.

"Dindarlığı şu şekilde anlıyoruz: Müttakilik ve maneviyat gibi şeyler. Bunlar İslamcılıkta yoktur. Tarikatların yani dindarlığı önemseyen grupların kullanılması ve enstrümantalize edilmesi, İslamcı siyaset için çok önemlidir. Ama İslamcılığın dindar olmak gibi bir kaygısı yoktur. Nitekim dindar olmayan insanlar İslamcılıkta çok rahat tedavüle girebiliyorlar. Modern çatışma ve modern siyaset aktörleri, İslamcılık içinde Müslümanlar nâmına hareket ettikleri sürece bir İslamcıdan farksız olabiliyorlar. Ama şahıs olarak onların maneviyat ve dindarlığına baktığınız zaman Müslüman bile olması gerekmiyor veya Müslüman’dır ama sathi bir şeydir.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
25 Yorum