Said Nursi, Rus esaretinden nasıl kurtuldu? Akgündüz'den Soner Yalçın'a belgeli cevap

Said Nursi, Rus esaretinden nasıl kurtuldu? Akgündüz'den Soner Yalçın'a belgeli cevap

Bediüzzaman’ı tekzip etmek 100 sene sonra gelen magazin tarihçisine mi düşmüştür?

Risale Haber-Haber Merkezi

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri I. Dünya savaşında Doğuda Rus işgalcilere karşı talebeleri ile savaşırken esir düşmüştü. Kosturma'ya götürülen Said Nursi, bir süre sonra meydana gelen karışıklıktan istifade ederek firar etmiş ve uzun bir yolculuktan sonra İstanbul'a gelmişti.

Said Nursi'nin Rusya'da firar etmesini diline dolayanlara cevap Prof. Dr. Ahmet Akgündüz'den geldi. Akgündüz, "Bedîüzzaman’ın Rusya’dan firâr etmesine itiraz eden yalancı magazin tarihçisine" başlıklı yazısında belgelerle Said Nursi'nin firar olayının detaylarını açıkladı.

Bu milletin güvendiği din âlimlerine de dil uzatıyorlar

Akgündüz'ün açıklaması şöyle:

"Bu dönem, İslam büyüklerine dil uzatmanın yollarını açan dönem haline gelmiştir. Yıllarca Adnan Oktar soytarısı aleyhime videolar ve yazılar neşretti durdu. Hakperest bir savcı çıkıp da "ne yapıyorsun" demedi. Daha ötesi yıllarca bu sefil adam porno yayınlar yaptı; ne RTÜK ve de devletin yetkili makamları ses çıkarmadılar. Aynı şey TV8 için de geçerlidir. Ama dediğim mahfiller uyuyor.

Günümüzde ise, iç ve dışta İslam’ı tahrip etmeye çalışanlar, bu milletin güvendiği din âlimlerine de dil uzatıyorlar ama bunları koruması gereken makamlar suskun. Fakat hakkın hatırı âlidir; hiçbir hatıra fedâ edilmez. Bu dil uzatanlardan biri de, "Amerikan Komunistlerinin Gazetesi" diye dillerde dolaşan bir gazetede kalem oynatan bir magazin gazetecisinin Bediüzzaman’ın yalancılıkla suçlamasıdır. Güya Bediüzzaman Rusya’dan firar etmemiş de, Osmanlı Devleti ile yapılan bir Esir Mübâdelesi sonucu İstanbul’a dönmüşmüş. 

Magazin Tarihçisi Soner Yalçın, Bediüzzamanı anlatırken bile yalanla başlıyor: “Hangi yıl doğduğu kesin değil; 1870'li yıllar diyelim.”

Baştan çuvallıyor. İlk cümlesi bile herşeyiyle yalan. Eğer lütfedip altı ciltlik Bediüzzaman Külliyâtımızın I. Cildine bakabilseydi, bu yalanını çürüten çok sayda devletin resmî evraklarını görecekti.

Yalanlarını şöyle devam ettiriyor:
“Ruslardan kaçarken ayağını kırdı; ve haber gönderdiği Ruslara Bitlis'te teslim oldu. Vücudunda dört kurşun olduğu yalandı. Tıpkı dört duvarlarla çevrili Rusya'daki esir kampından firar ettiği yalanı gibi! Doğrusu, Brest Litovsk Antlaşması'yla teslim edildi.”

Ruslara esir düşerken yaralandığına dair, Osmanlı Arşivindeki belgeler ve Hilâl-i Ahmer’in yazışma belgeleri isbat ediyor. Biz bunlara cevap vermeye gerek bile duymuyoruz. Merak edenler belgeleriyle birlikte, eserimizden okuyabilirler.

BEDÎÜZZAMAN’IN RUSYA’DAN FİRÂR ETMESİ ASLÂ YALAN DEĞİLDİR; AKSİ İDDİALAR İFTİRÂDIR

Bu noktada bazı hususları hatırlatmak istiyorum:

1-Yerli yersiz her yalana ve iftirâya cevap verilmemelidir

Bunun sebebi şudur. Kimseye hakaret için değil ama bir Arap Atasözü bunu bize öğrettiği için naklediyorum: “Her üren köpeğe taş atacak olsanız, yeryüzünde taş kalmaz.” Bizim sağlam bilgilere sahip olmamız önemlidir. Hakkında Osmanlı Devletinin Nüfus Cüzdan Sûreti ve Dar’ül-Hikmet’il-İslâmiyeye sunduğu resmî özgeçmişi olmasına rağmen, “Hangi yıl doğduğu kesin değil; 1870'li yıllar diyelim” diyen bir adama cevap vermeye değmez. Ancak bu cevabı hakkın hatırı için yazıyorum. Hele Bediüzzaman ve Nur Talebeleri hakkında “taşların bağlı ve köpeklerin serbest” olduğu bir zamanda bunlarla uğraşmamak gerekir kanaatindeyim.

Salıverilen Esirler Listesinde Bediüzzaman’ın olduğunu isbat etmeli

Brest Litovsk Barış Antlaşması, 3 Mart 1918 tarihinde Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ile Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı Devleti ve Bulgaristan Krallığı arasında imzalanmış, İttifak Devletleri'nin yenilmesi üzerine geçersiz kalmış bir barış antlaşmasıdır. Osmanlı Devleti'nin toprak kazandığı en son antlaşmadır. Bu antlaşmanın eklerinde teslîm edilen esirlerin listesi de bulunmalıdır. “İsbat etmek, iddia sahibinin görevidir.” Bu magazin tarihçisi, arşivlerde araştırma yaparak, salıverilen Esirler Listesinde Bediüzzaman’ın da olduğunu isbat etmelidir. Yoksa tarih iftiracısı ve yalancısı durumuna düşer.

Kaldı ki, Brest Litovsk Barış Antlaşması, 3 Mart 1918 tarihinde imzalanmasına rağmen Bedîüzzaman’ın firardan dönüşü 8 Haziran 1918 tarihidir.

2-Bizim delillerimiz, böyle yalanlarla çürütülemeyecek kadar açık ve kesindir

Birincisi: Bu konuda en büyük delil Bediüzzaman’ın kendi açık ifadeleridir. Bedîüzzaman Hazretleri’nin esâret hayatından firar etmesi hakkında bizzat kendi beyanı şöyledir:

"İşte bu fakir, o tarih-i Arabide Rus esâretinde, tek başımla Petrograd’dan, bir ay şimal-ı şarkî tarafından firar edip çok enva-ı mehâlik varken, Rusça bilmediğim halde, bir muhafaza-i gaybiye altında pek çok bilâdı seyrü seyahat ettim. Ta Varşova, Avusturya tarikiyle İstanbul’a gelip, uzun bir daire-i arzda seyahat ettim. Hazret-i Gavs'ın dediği gibi, o esâret-i şarkiye ve o seyr-i bilâd-ı kesire içinde izn-i İlâhî ile istiğaseme medet görüyordum." (Osmanlıca Lem’alar, sh. 105.)

Şimdi biz Bediüzzaman hakkında kaleme aldığı bir makalenin her satırında yalanlar bulunan bir magazin tarihçisine mi inananacağız? Yoksa dost ve düşman âlimler tarafından asrın Bedîüzzaman’ı olarak kabul edilen bir İslam âliminin açık beyanlarına mı inanacağız?

Firar hadisesinin şahitleri

Burada kaçış imkânlarının doğmasına yol açan sebepler açısından Kosturma Eyâletine bağlı ve Vetluga Nehrinin kenarında yer alan Varnavin’de esir kalan bir Osmanlı esirinin şu tesbitleri bize fikir verebilir: 

1917 Bolşevik ihtilâlinden sonra Osmanlı esirleri daha rahat hareket etmeye başlamışlardır. Hatta 1 Şubat 1918’den itibaren hür esirler haline gelmiş olduklarını açıklamaktadır. (Mehmet Arif Ölçen, Vetluga Irmağı, Ankara, Ümit Yayıncılık, 1994, sh. 79, 135-136.)

İkincisi: Bediüzzaman’ın Rusya’dan esâret olayını sadece kendisi değil, başka şahidler de nakletmektedir. Bunlardan biri, Bediüzzaman’ı bizzat dinleyen 1923’lerde Van müftüsü olan Şeyh Ma’sum Efendi ayrıntılarıyla nakletmiştir.

Kaldı ki, esâretten firar keyfiyeti hakkında, Binbaşı Ali Haydar Bey ve Ahlatlı İsmail Hakkı Bey de şahitlik ettiklerini reddedilemeyecek tarzda anlatmışlardır. (Şahiner, Son Şahitler, c. I, sh. 88; Şahiner, Son Şahitler, c. I, sh. 78 vd.).

Said, merkeplilerden birisiyle zaman zaman konuşurdu

Bedîüzzaman’ın firârı ile alakalı bir ayrıntı da Alişan Ağa’nın söyledikleridir ve oğlu anlatmaktadır:

Babam, Üstadın firar mevzuunu ise şöyle anlatırdı:

"Esir kampına merkeplerle erzak getirirlerdi. Bunlar asker değil, sivildi. Said, merkeplilerden birisiyle zaman zaman konuşurdu. Sonra bir gün baktık Said yok, kayıp. Yalnız bir gün bana gizlice demişti ki, “Alişan Kardeş'im, belki bir daha görüşemeyiz, Allah'a emanet ol. Aramızda kalsın” diye kulağıma söylemişti. Bir daha Bediüzzaman'ı göremedik."

Üçüncüsü: Üstâd’ın esâretten firar hâdisesi için merhum Abdurrahman’ın yazdığı tarihçede ise şöyle denilmektedir: 
"Kosturma'dan firar suretiyle Petersburg'a uğrayarak Varşova'ya gelmeye muvaffak olmuş. Bilâhare Viyana tarikiyle İstanbul’a gelerek, esâretten tahlis-i giriban olmuş." (Abdurrahman, Bedîüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatı, sh. 17.)

Merhum Abdurrahman’ın ifadesinin ve diğer belgelerin tarz-ı beyanında, Üstâd için en büyük mesele Rus hudutlarından çıkabilmesi ve Polonya’nın başkenti olan Varşova'ya ulaşabilmesidir. Bu ise kolay olmamıştır ve bundan sonra, herhalde, normal vesâit ile seyahatini sürdürmüştür.

Bu bilgiler, Bediüzzaman’ın Dâr’ül-Hikmet’il-İslamiye üyesi iken kaleme alınan Tarihçe’de bulunmaktadır. Bunu okuyan ve muasırı bulunan Şeyhülislamlar ve Enver Paşa gibi şahsiyetler, Bediüzzaman’ı tasdik ederken, tekzip etmek 100 sene sonra gelen magazin tarihçisine mi düşmüştür?

Yusuf Akçura'nın sözleri

Dördüncüsü: Bediüzzaman’ın Kosturma’daki Osmanlı esirlerinden ayrılıp bir Tatar Camiinde ayrı münzevi hayat yaşadığı yine arşiv belgeleriyle sabittir. Birinci Dünya Harbi sırasında Hilal-i Ahmer Cemiyeti yetkilisi olan Yusuf Akçura'nın hatıratında Bediüzzaman'ın Tatarların Camisinde ikamet etmesi ile alakalı kısmı aynen şöyledir:

"Kostroma Üsera Karargahı’nı ziyaret ettim. Vaktiyle işbu ziyaretimden bahis raporumda tafsilen arz ettiğim veçhile, zabitlerin ekserisi şehrin rakı imalathanesinde yerleştirilmişti. Fakat bazıları masrafı deruhte ederek şehirde istedikleri evlerde kira ile oda tutmuşlar, birkaçı şehirden iki üç kilometre bud ve mesafede bulunan bir Tatar köyüne gidip Tatarlara misafir olmuşlardır. Kürt ulemasından ve milis zabitandan bir zat da köyün camiinde ikamet ediyordu. 
(Seçil Karal Akgün/Murat Uluğtekin, Akçuraoğlu Yusuf: Birinci dünya savaşı sonunda İskandinavya’dan Sibirya’ya Hilâl-i Ahmer hizmetinde, sh. 75-76).

Beşincisi: Bilindiği gibi Osmanlı Devleti, elbette ki, Brest Litovsk Barış Antlaşması ile serbest kalan esirleri, devlete ait yahut toplu halde Osmanlı topraklarına ulaştırmıştır. Halbuki, Bediüzzaman’ın firâr ederken hem Almanlar tarafından verilen vesika ve hem de Sofya’da Osmanlı Ordusu namına kesilen bilet elimizdedir. Eğer magazin tarihçisi bu yalancı, diğer esirlerle alakalı müstakil olarak tek bir belge gösterirse, biz bu şıkta açıkladığımız delilden vaz geçeceğiz.

GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ SİNEKLER KENDİLERİNİ TAVUSLA KIYASLMAMALIDIR. 

“Bir sineği, daimî bir surette tavus görmek ve tavusun büyük evsafını onda her vakit müşahede etmek ne kadar muhal ise, şu mes'ele de öyle muhaldir. Fıtraten akılsız, sarhoş bir divane lâzım ki, buna ihtimal versin.” (Mektubat, sh. 313)

saidnursi_belge1.jpgsaidnursi_belge2.jpg

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
14 Yorum