Said Nursi: İslam kadınları yuvalarına davet eder

Said Nursi: İslam kadınları yuvalarına davet eder

Bediüzzaman Said Nursi'nin kadınlara ve kadın haklarına bakışı

Evvela, Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin olaylara ve çağın sorunlarına bakış açısında iman ve Kur’an hükmeder. Yani İslam kadına nasıl bir değer vermiş ise Üstad Hazretlerinin verdiği değer de odur. Çağın gerekleri ve maddeci bakış açısı Üstad Hazretleri üzerinde bir baskı ve tazyik oluşturamamıştır.

Günümüzde bir çok İslam alimi çağın gerekleri ve ideolojilerinin baskısına boyun eğip İslam hükümlerini incitecek yorum ve tevillere girebilmiştir. Çağın gerekleri ve ideolojileri derken, menfi anlamda bir gereklilik ve ideolojidir. Yoksa müspet anlamdaki gerekler ve ideolojileri Üstad Hazretleri çok güzel bir şekilde kullanmıştır.

Kadını şefkat noktasından erkekten üstün görür

İkincisi, Üstad Hazretlerinin olaylara bakışında fıtrilik esastır. Yani fıtrata uygun olmayan görüş ve fikirlere prim vermiyor. Mesela kadın ile erkeğin mutlak eşitliği fıtrata uygun olmayan felsefi bir safsatadır. Kadının erkekten üstün yönleri olduğu gibi erkeğin de kadından üstün cihetleri vardır.

Mesela Üstad Hazretleri kadını şefkat noktasından erkekten üstün görür. Bu hususa şu şekilde işaret ediyor Üstad Hazretleri:

"Evet, bir valide veledini tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakikî bir ihlâs ile vazife-i fıtriyesi itibarıyla kendini evlâdına kurban etmesi gösteriyor ki, hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var. Bu kahramanlığın inkişafı ile hem hayat-ı dünyeviyesini, hem hayat-ı ebediyesini onunla kurtarabilir."(1)

Yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metâı yapmış

Ama kadının bir meta gibi hayatın her alanında, her köşesinde kullanılmasına da karşıdır. Bu hususa şu ibareleri ile işaret ediyor:

"Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmış; yuvalarına dönmeli"

اِذاَ تَاَنَّثَ الرِّجَالُ السُّفَهَاۤءُ بِالْهَوَسَاتِ اِذاً تَرَجَّلَ النِّسَاۤءُ النَّاشِزاَتُ بِالْوَقَاحَاتِ  Sefih erkekler hevesâtına uyarak kadınlaştığında; nâşize kadınlar da hayasızlıkla erkekleşir."

"Mimsiz medeniyet, taife-i nisâyı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metâı yapmış. Şer’-i İslâm onları"

"Rahmeten davet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada, rahatları evlerde, hayatı âilede. Temizlik ziynetleri."

"Haşmetleri hüsn-ü hulk, lütf-u cemâli ismet, hüsn-ü kemâli şefkat, eğlencesi evlâdı. Bunca esbab-ı ifsat, demir sebat kararı."(2) 

Kadın ve erkek bir birlerine muhtaç ve meyilli olarak yaratılmışlardır

Üçüncüsü, kadına verilen haklar İslam kaideleri ile çelişmedikçe onların savunulmasında bir sakınca olmaz. Burada ölçü hem İslam hem de yukarıda izah ettiğimiz gibi fıtriliğe uygunluktur. Getirilen haklar bu iki temel hüküm ile çelişmiyorsa sorun yoktur. Yoksa feminist öğretisinin yapmacık ve fıtri olmayan talepleri kadın hakları kapsamına girmez.

Dördüncüsü, kadın ve erkek bir birlerine muhtaç ve meyilli olarak yaratılmışlardır. Halbuki modern dönemdeki doktrinler ve akımlar bu fıtri ilişki ve meyli yok saymaya çalışıyorlar. Kadın ile erkek iki müstakil farklı cins değildirler. İkisi de insan, ikisi de birbirine meyilli ve muhtaçtırlar. Birbirlerini ikmal etme misyonları vardır. Üstad Hazretleri bu hakikate şu şekilde işaret ediyor:

"Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktiza ediyor. Çünkü kadınlar hilkaten zayıf ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç bulunduğundan, kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskale mâruz kalmamak için fıtrî bir meyli var."(...)

İnsanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir

Son olarak, Üstad Hazretlerinin kadın taifesine bakışının ne olduğuna somut bir işaret olacak şu pasajı takdim edelim:

"Evet, insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir. Bu münasebetle, ben kendi şahsımda kat'î ve daima hissettiğim bu mânâyı beyan ediyorum:"

"Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda, adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum."(3)

Daha geniş bilgi için Yirmi Dördüncü Lem'a adlı eseri mütalaa etmekte fayda vardır.

Dipnotlar:
(1) Lem'alar, Yirmi Dördüncü Lem'a
(2) Sözler, Lemaat
(3) Lem'lar, Yirmi Dördüncü Lem'a.

Sorularla Risale

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.