Abdullah YILMAZ

Abdullah YILMAZ

'Sadeleştirme' tartışmalarına bir katkı

Bir süredir özelde Risale-i Nur’a gönül vermiş kitlelerin genelde tüm ülke kamuoyunun gündemini –kanaatimce lüzumsuz yere- meşgul eden bir gündem maddemiz var: “Sadeleştirme”.

“Yazma Eylemi”ne uzunca bir ara vermişken, “Sadeleştirme” meselesinde, tarihe not düşme, merhum Hulusi Yahyagil’in ifadesiyle; “nazarımda ilim sayılacak her şeyi –eserleri vasıtasıyla- kendisinden öğrendiğim” (1) Üstadıma vefa borcumu ödeme sadedinde birkaç satır yazmak mecburiyeti hâsıl oldu.

Aşağıdaki satırlarda “Sadeleştirme Tartışmaları Platformu”ndakilerin eksik bıraktıklarını düşündüğüm bir boyutu ele almak niyetindeyim. Şöyle ki; “Sadeleştirilen metinde neler var ve sadeleştirenler bu sadeleştirme işinin üstesinden gelebilmişler mi?” sorularının cevaplarını “1. Lem’a”nın orijinal metni ile sadeleştirilmiş metnini karşılaştırarak bulma amacındayım. Vira Bismillah:

1.Orijinal eserdeki 1. Lem’anın hemen başında yer alan; “Hazret-i Yunus İbn-i Metta Alâ Nebiyyina ve Aleyhissalâtü Vesselâm'ın münacatı…” (2) ifadesinden, söz konusu münacatın hem Yunus (A.S.) hem de Peygamberimizin (A.S.M.) münacatı olduğu anlaşılmaktadır. Oysa, sadeleştirilmiş eserde söz konusu ifade; “Hazret-i Yunus İbn-i Metta’nın (Alâ Nebiyyina ve Aleyhissalâtü Vesselâm) münacatı…” (3) biçiminde sadeleştirilmiştir ki bu ifadeden yukarıdaki mananın çıkarılamayacağı aşikardır.

2.Orijinal metindeki “en mühim bir vesile-i icabe-i duadır” ifadesi sadeleştirilmiş metinde; “duaların kabulüne çok mühim bir vesiledir” şeklinde sadeleştirilmiştir. (4) Oysa, Bediüzzaman “Sözler” isimli eserinde “icabet” ile “kabul etme”nin farklılığını şöyle izah etmektedir (5): “Cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her dua için cevap vermek var; fakat kabul etmek, hem ayn-ı matlubu vermek Cenab-ı Hakk'ın hikmetine tâbidir.”

3.Orijinal eserdeki “bir melce' olamadığını aynelyakîn gördüğünden” ifadesi sadeleştirilmiş eserde; “bir sığınak bulunmadığını bizzat yaşayarak görmüş” biçiminde sadeleştirilmiştir. (6) Oysa “yakîn”in mertebelerini bilenler, “bizzat yaşama”nın “aynelyakîn”i değil “hakkalyakîn”i ifade ettiğini bileceklerdir.(7) Sadeleştirenler “aynelyakîn”in sadeleştirilmiş halini pek benimsememiş olacaklar ki, aynı sayfanın son paragrafında “aynelyakîn”i olduğu gibi kullanma yoluna gitmişlerdir.

lemalar.20120213172013.jpg4.Orijinal metindeki “Madem insan mahiyetinin camiiyeti itibariyle” ifadesi sadeleştirilmiş metinde; “Madem insan mahiyetinin kuşatıcılığı itibarı ile” biçiminde sadeleştirilmiştir.(8) Sözlükte (9); “Toplayıcılık, çok şeylerle alakalılık ve pek ziyade manaları ve şeyleri havi olmak” biçiminde tanımlanan “Camiiyet” kavramını “kuşatıcılık” olarak sadeleştirmek pek isabetli bir tercih olmasa gerek.

5.Orijinal eserdeki “Ve nasıl ki hurdebînî bir mikrobdan korkar” ifadesi sadeleştirilmiş eserde; “Gözle görülmeyecek kadar küçük bir mikroptan korktuğu gibi” biçiminde sadeleştirilmiştir.(10) “Hurdebîn” teriminin tam karşılığı dilimizde de yaygın kullanılan “Mikroskop” ve “Hurdebînî” teriminin tam karşılığı ise “Mikroskobik” kelimesi iken, bunun yerine “Gözle görülmeyecek kadar küçük” ifadesinin kullanılması sadeleştirmedeki özensizliği göstermektedir.

6.Orijinal metindeki “ecram-ı ulviyeden zuhur eden kuyruklu yıldızdan dahi korkar” ifadesi sadeleştirilmiş metinde; “büyük gök cisimleri arasında görünen bir kuyruklu yıldızdan da korkar” biçiminde sadeleştirilmiştir.(11) Sadeleştirmedeki özensizlik burada da görülmektedir. Zira orijinal metindeki “ecram-ı ulviyeden zuhur eden” ifadesinden; kuyruklu yıldızların uzaydaki büyük gök cisimlerinin parçalanması sonucu onlardan kopup fezada yol alan gök cisimleri olduğu anlaşılmaktadır. Oysa sadeleştirilmiş metinde söz konusu ifade “büyük gök cisimleri arasında görünen” olarak sadeleştirilmiştir ki bu ifadenin yukarıdaki orijinal ifadeyle hiçbir alakası bulunmamaktadır.

7.Orijinal eserdeki “umum kâinat onun kabza-i tasarrufunda” ifadesi sadeleştirilmiş eserde; “bütün kâinatı idaresinde tutan” biçiminde sadeleştirilmiştir.(12) İnsaf ehline sormak gerek; “tasarruf”un tam karşılığı “idare” midir? Dahası, “kabza” kelimesi sadeleştirilmiş metinde buhar olup uçtu mu?

8.Orijinal metindeki “en gizli hatırat-ı kalbimizi bilecek” ifadesi sadeleştirilmiş metinde; “en ince ve gizli hisleri bilir” biçiminde sadeleştirilmiştir.(13) “Hatıra”nın sadeleştirilmiş şeklinin “his” olamayacağını, her iki kavramın birbirinden orijin itibariyle çok farklı kavramlar olduğunu, bu terminolojiye aşina olanlar gibi herhangi bir fert de takdir edecektir.

9.Buraya kadar sıralanan örnekleri çoğaltmak mümkün; “her taraftan ümit kesik bir vaziyette” ifadesi “her şeyden ümit kesilmiş bir haldeyken” biçiminde sadeleştirilmiştir.(14) Bir kere, insaf ehline sormak lazım; bu ifadede sadeleştirilmeyi gerektirecek ne var? Dahası “her taraf” ifadesinin karşılığı “her şey” midir? Sadeleştirmedeki özensizliğin somut bir örneği burada da karşımıza çıkmaktadır.

10.Orijinal metinde geçen “sahra” ifadesinin karşılığı “ova” mıdır? (15) Hangimizin aklına “sahra” dendiğinde “ova” gelir? “Sahra” kelimesini okuyan bir okuyucunun hayalinde “uçsuz bucaksız bozkırlar”, başka bir okuyucunun hayalinde ise “göz alabildiğine uzanan devasa bir çöl” canlanabilir. Öyleyse, “sahra”yı “ova”ya hapsederek hayale niye pranga vuralım?

11.Anlaşılmadığı düşünülen “sırr-ı Kur’an” ve “terbiye-yi Furkaniye” terkiplerini “Kur’an sırrı” ve “Furkanî terbiye” şeklinde sadeleştirdiğimizde (16) bu terkipler anlaşılmış mı olmaktadır?

12.Orijinal metinde geçen “sergerdan” kelimesinin karşılığı “başı dönen”;(17) “ünsiyet ve tenezzüh” ifadelerinin karşılığı “dost varlıklar arasında bir gezinti”(18) midir?

13.Son olarak “Nur-u tevhid” ve “sırr-ı ehadiyet” terkiplerini “tevhid nuru” ve “ehadiyet sırrı” biçiminde sadeleştirip, “Vacib-ül Vücud” terkibine dokunmayınca,(19) “sadeleştirme” amacına ulaşmış ve orijinal metin anlaşılır hale gelmiş midir?

Elhasıl, kanaat-i âcizânem; “Sadeleştirilmiş Lem’alar” kitabı, ehliyetsiz ellerden çıkmış, eserin “ruh-u asli”sini rencide eden, ilk defa okuyacakların yanlış ve eksik malumat sahibi olmalarına neden olacak ve orijinal esere ayine olmaktan uzak bir varakparedir, vesselam.

DİPNOTLAR:
1-Barla Lahikası, İstanbul: Envar Neşriyat, s. 28.
2-Lem’alar, İstanbul: Envar Neşriyat, s. 5.
3-Lem’alar, (Sadeleştirilmiş Metin), İstanbul: Ufuk Yayınları, 2011, s. 25.
4-Lem’alar, s. 5; Lem’alar, (Sadeleştirilmiş Metin), s. 25.
5-Sözler, İstanbul: Envar Neşriyat, s. 317.
6-Lem’alar, s. 6; Lem’alar, (Sadeleştirilmiş Metin), s. 26.
7-“Yakîn”in mertebeleri için bakınız: Abdullah YEĞİN, Yeni Lügat, İstanbul: Hizmet Vakfı Yayınları, 1997, ss. 769-770.
8-Lem’alar, s. 7; Lem’alar, (Sadeleştirilmiş Metin), s. 27.
9-Yeğin, Yeni Lügat, s. 74
10-Lem’alar, s. 7; Lem’alar, (Sadeleştirilmiş Metin), s. 27.
11-Lem’alar, s. 7; Lem’alar, (Sadeleştirilmiş Metin), s. 27.
12-Lem’alar, s. 7; Lem’alar, (Sadeleştirilmiş Metin), s. 28.
13-Lem’alar, s. 6; Lem’alar, (Sadeleştirilmiş Metin), s. 26.
14-Lem’alar, s. 5; Lem’alar, (Sadeleştirilmiş Metin), s. 25.
15-Lem’alar, s. 6; Lem’alar, (Sadeleştirilmiş Metin), s. 26.
16-Lem’alar, s. 7; Lem’alar, (Sadeleştirilmiş Metin), s. 27.
17-Lem’alar, s. 6; Lem’alar, (Sadeleştirilmiş Metin), s. 26.
18-Lem’alar, s. 7; Lem’alar, (Sadeleştirilmiş Metin), s. 27.
19-Lem’alar, s. 6; Lem’alar, (Sadeleştirilmiş Metin), ss. 26,27.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
17 Yorum