Fıtrat Dini ve Rum Suresinin Gaybi Haberleri-1

RUM SURESİ

Rum suresi, Mekki mukattaat sureler sisteminde yer alan, Kur’an’daki tertip numarası 30 olan bir suredir. Ayet sayısı 60’dır.

ı: 60’dir. Bu surenin ihtiva ettiği i’caz parıltılarını şöyle sıralayabiliriz:

Önce 30 sayısı ile ilgili tevafuklara bakalım:

1) Bu surenin Kur’an’daki tertip numarası 30’dur.

2) Surenin ayet sayısı: 60=2x30’dur.

3) Din ile insan fıtratının eşit olduğunu belirten ayetin numarası 30’dur.

4) Fıtrattan bahseden ayetin numarası 30 olduğu gibi, geriye kalan ayetlerin sayısı da ona eşit olup 30’dur.

5) Bu 30. Ayette yer alan “Fıtratellah” terkibindeki “Fıtrat” kelimesinin ebced değeri 689’dur. Bu sayı bir farkla (690): 23x30’tür.

6) Dinin fıtratı ile insanın fıtratını ifade eden فِطْرَتَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا cümlesinin -vasıl elifleri hariç- harf sayısı 23’tür. Ebced değeri ise: 1740=58x30’tür.

Rum Suresinde Gaybi Haberler:

1) Rum Suresi/ İran\Sâsâni – Rum/Bizans Savaşı:

Rum suresi Mekke’de nazil olmuştur. Kendisinden önceki bir sure olan Ankebut suresi ile yakın bir ilişki içerisindedir. Bu ilişkinin ana teması Kur’an’ın mucizeliğidir:

Ankebut suresinde mucize isteyenlerden bahisle “Onlar dediler ki: Ona (Hz. Muhammed’de) Rabbinden mucizeler indirilmeli değil miydi? De ki: mucizeler ancak Allah katındandır.” “Kendilerine okunan kitabı sana indirmemiz onlara yetmedi mi?”[1] buyurulmuş, sure, cihad ve iyi davranışı teşvik eden şu ifadelerle bitirilmiştir: “Bizim uğrumuzda cihad edenlere gelince, elbet onlara kendi yollarımızı göstereceğiz. Şüphesiz ki Allah, iyi davrananlarla beraberdir.” [2]

Rum suresi ise, Ankebut Suresinde işaret edildiği üzere, insanların görmek istediği mucizeler açısından, Kur’an’ın gerçekten yeterli bir i’caz kaynağı olduğunu kanıtlamak için, gaybden haber veren ayetlerle başlamıştır. Verilen haberin doğruluğu da -ayette ifade edildiği gibi- bir kaç yıl sonra tarihi bir vaka olarak fiilen tescil ettirilmek suretiyle kesin mucize olarak ispatlanmıştır. [3]

2) Rumların gelecekte mağlup olacağını bildiren Rum suresinin bu gaybi haberi, tarih boyunca, defalarca haçlı seferleri denilen savaşlara sahne olmuştur. Bu mağlubiyeti çok açık bir şekilde tescil eden ve bununla bir çağı kapatıp bir çağ açan İstanbul fethidir. Çok ilginçtir ve Kur’an’ın açık bir i’caz parıltısı şudur ki: Mekke’de indirilmiş mukattaat/ başında şifreli harflerin bulunduğu sureler sistemine göre, Rum suresinin “Rumlar mağlup oldu” mealindeki ilk ayetinin başına kadarki ayetlerin sayısı: 1453’tür. Bu sayı, İstanbul’un fetih tarihi olduğu âlemce malumdur.

3) Yine çok ilginçtir ki, 1453 rakamını gösteren Ankebut suresinin son ayetinde cihadın kutsallığı tescil edilmiştir. Bu ayetin meali şöyledir: “Bizim uğrumuzda cihad edenlere gelince, elbet onlara kendi yollarımızı göstereceğiz. Şüphesiz ki Allah, iyi davrananlarla beraberdir.” [4]

4) İstanbul’un fetih tarihi olan 1453. Sırada yer alan bu ayetin muhtevası, başta Fatih olarak İslam ordusunun Allah’ın himayesinde cihad ettiklerine işaret ettiği gibi, surenin tertip numarası olan 29 rakamı da fetih günü olan 29 Mayıs’a işaret etmesi, Kur’an’ın mucizevi işaretlerine yakışan bir tevafuktur.

Konu ile ilgili ayetlerin mealleri şöyledir:

“Elif Lam Mim, Rumlar (İranlılara) yenildi. (Arapların bulunduğu bölgeye) en yakın bir yerde onlar, bu yenilgilerinin ardından bir kaç yıl içinde galip geleceklerdir. Daha önce de daha sonra da emir yalnız Allah’ındır. Ve o gün müminler Allah’ın yardımıyla sevineceklerdir. O dilediğine yardım eder. O her şeye galiptir, çok merhametlidir. Bu Allah’ın vadidir. Allah vadinden caymaz. Fakat insanların çoğu bilmez.” [5]

5) Tefsir, hadis ve tarih kaynaklarının bildirdiğine göre, Rum suresinde söz konusu edilen olayın özeti şöyledir: Bizans ordusu, İranlılarla girdiği savaşta, yurtlarının İran’ın en yakın bir yerinde (veya Arabistan yakınında) mağlup oldu. Bu haber Hz. Peygamberi (s.a.v.) ve müslümanları üzdü. Müşrikler ise buna sevindiler. Çünkü kendileri gibi kitapsız bir devlet olan İran/Sasani ordusu, müslümanlar gibi ehl-i kitap ve semâvî bir dine mensup olduğunu iddia eden Bizans ordusunu feci şekilde yenmişti.

Bu hususu, Übeyy b. Halef gibi bazı müşrikler, bu konuyu Hz. Ebubekir’e açmış ve bu savaşı, kendileri için uğur getirecek bir olay olarak değerlendirmiş ve “Bizim İranlı dostlarımız, sizin Bizans dostlarınızı yendiği gibi, biz de yakında aramızda çıkacak bir savaşta mutlaka sizi yeneceğiz” demeyi de ihmal etmemişti. Buna mukabil, Ebubekir, Hz. Peygamberden (s.a.v.) bu işin gelecekle ilgili gerçek boyutunu öğrenmiş biri olarak; “Allah sizi sevindirmeyecektir. Yakın bir gelecekte Rumlar, İranlılara mutlaka galip gelecektir. Peygamberimiz bunu bize haber verdi” diyerek tepki göstermiş. Übeyy b. Halef ise ona “yalan söylüyorsun, haydi bir müddet tayin et, seninle bahse girelim” demişti. Hz. Ebu Bekir, “Allah’ın düşmanı! Asıl yalancı sensin!” diyerek cevap vermiştir. Ve nihayet ikisi arasında bahse dair, belirlenen üç yıllık süre ile, on develik miktarı içeren bir antlaşma yapılır (ki o zaman daha kumar yasağı gelmemişti). Birkaç gün sonra, Hz. Peygamberin (s.a.v) direktifleri doğrultusunda, Hz. Ebubekir tarafından yeniden söz konusu antlaşma gündeme getirilmiş ve –Kur’an’ın “bid’a sinin=bir kaç yıl” ifadesine uygun olarak, Rumları galip getirecek savaşın olacağı zaman dilimi, üç ila dokuz yıl olarak tespit edilmiş, bahse konu olan rehin miktarı ise, yüz deve şeklinde belirlenmiştir. Hâdise olduktan sora, Hz. Ebu Bekir bu develeri almış ve Efendimizin emri üzerine tasadduk etmiştir. Rumların İranlıları yendiği gün, müslümanlar da Bedir’de müşriklere karşı galip gelmişlerdir. [6]

6) İngiliz Tarihçisi Gibbon, “Decline and Fall of The Roman Empire = Roma İmparatorluğunun sukut ve izmihlali” isimli eserinde, Hz. Peygamberin bu şaşırtıcı haberinin gerçekleşmesi karşısında hayran kalarak, bin iki yüz elli yıl sonra özetle şu satırları yazmıştır: “İki İmparatorluğun sınırları dışında bulunan ve bunlardan her birinin diğerini imha için hazırladıkları tertibatı bilen Hz. Muhammed, İranlıların adım başında zafer kazandıkları bir dakikada, Bizanslıların bir kaç yıl sonra galip geleceklerini söyledi. Dünyada hiç bir haber, o zamanın durumu karşısında, bunun kadar inanılmayacak bir mahiyette sayılmazdı. Çünkü Doğu Roma İmparatorluğu, görünen koşullar çerçevesinde zafere değil, yıkılmaya doğru gittiğini gösteriyordu.” [7]

(Devam edecek)

[1] Ankebut, 29/50-51.

[2] Ankebut, 29/69.

[3] Bk.. Kurtubî, Ebu Abdillah Muhammed b. Ahmed, Kahire, 1384/1964, 14/5.

[4] Ankebut, 29/69.

[5] Rum, 30/1-6.

[6] Tirmizî, Ebu İsa Muhammed b. İsa, el-Camiu’s-Sahih, Beyrut, 1998,hno: 3193; Hakim, Ebu Abdillah en-Neysaburî, el Müstedrek ala’s-Sahiheyn, Beyrut, 1411/1990, 2/445; Taberî, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Câmiu’l-beyan, ’Müessestu’r-risale, 1420/2000, 20/73.

[7] Gibbon: “Decline and Fall of The Roman Empire, 2/788; Elmalılı, 6/240, ; Doğrul, Ömer Rıza, Tanrı Buyruğu, 637; Mevdûdî, Ebu’l-Ala, Hz. Peygamber’in Hayatı, 386.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.