Ruhu benden Küçük Sözleri istiyordu

Hafta sonu mutat seminerlerden birine daha gitmek için durağa inmiş Ankaray’ın (yeraltı treni) gelmesini bekliyordum. Gelirse binip Tandoğana gidecektim. Durak her günden fazla kalabalık görünüyordu. Meğer Türkiye geneli için memur sınavı olmuş adaylar evlerine dönüyordu. O nedenle benim gibi treni bekleyenler hayli kalabalıktı

Nihayet tren güçlü kornalarını çalarak durağa girmişti. Önümüze gelince de kapılarını açtı. İnecekler binenlerden çoktu önce inenleri bekledik ve boşalınca biz binmeye başladık. İçeri girip koltuklara yaklaşınca ilk defa bir şeyle karşılaştım. Üniversite talebesi bir genç oturduğu yerden kalkarak..

—Buyur amca geç otur… dedi.

Şaşırmıştım, dedim ya ilk defa başıma gelince ne yapacağımı bilemedim. Neden yerini veriyorsun? Diye soracaktım ki, o anda ihtiyarlığım aklıma geldi. “Kendine gel” dedim içimden. “Akıllı ol bak çocuk aile terbiyesi almış biri, sana yerini veriyor. Yok diyemezsin.”

—Teşekkür ederim, gerek yoktu… dedim ama dinletemedim.

—Olsun siz ayakta biz oturmuş olmaz. Lütfen buyurun… deyince artık üstelemedim ve oturdum.

Gerçek anlamda biri bana artık ihtiyar olduğumu ve bu dünyadan yakın gelecekte gidecekler sınıfına dâhil edildiğimi hatırlatmıştı. Bu durumdan şikâyetçi değilim hatta her fırsatta çevremdekilere ihtiyarlığı kabul ettiğimi söylediğim halde onlar beni ihtiyar olmadığımı henüz genç olduğum yönünde ikna etmeye çalışıyorlar. Özellikle eşim ihtiyarladığımı hiç kabullenemiyor. Çünkü benim ihtiyar olduğumu kabul etse dolaylı olarak kendisinin de ihtiyar olduğunu kabul etmek zorunda kalacak ki, hanımlar bu konuda gayet dikkatlidir, taviz vermezler.

Olayı böyle değerlendirirken birden aklıma bir fikir geldi dedim kendi kendime “her binişimde bu genç gibi yüzlerce genç biniyor bu tip vasıtalara. Ama böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyorum. Bu işte bir iş var. Bu çocuğun kalbi ve ruhu ben de bulunup da ona vermemi istediği bir şey var.” Diye düşünürken birden çantamdaki Küçük Sözler aklıma geldi. Tamam dedim istediği şey aslında budur. Ama nasıl!.. Ona bu küçük eseri bu kalabalıkta nasıl vereceğim diye kendi kendime plan yapmaya başladım. Aklıma fazla alternatif fikirler gelmemekle beraber aklıma vermeyi koymuştum bir şekilde, verecektim. Nihayet ben bunları düşünürken inmem gereken durağa yaklaşmıştık, genç delikanlı hala yanımda duruyordu demek ki o sonraki durakta inecekti. Tren durdu ben ayağa kalktım ve gence dönerek.

—"Sen bana güzel bir jest yaparak fedakârlık ettin ve yerini bana bıraktın ben de bu güzel davranışına karşılık sana bu kitabı vermek istiyorum" dedim ve gülerek kitabı uzattım.

İsmini dahi soramadığım genç sevinerek aldı ve benim kalktığım gerçekte kendi yerine tekrar oturdu. Tren hareket etmeden çıkmam gerekiyordu. Hızla trenden çıktım. Trenden çıkarken bir daha geri dönüp bakma ihtiyacı duydum, baktığımda ise güzel bir manzara ile karşılaşmıştım genç oturmuş kitabı karıştırıyor. Yani, okumaya başlamıştı bile.

Maksat hasıl olmuştu. İçimden Allah’a dua etmeyi de ihmal etmedim.

“Allah’ım ben elimden geleni yaptım gerisi sana kalmış bu gence hidayet nasip et Amin...” dedim ve mahalli maksadıma doğru yürümeye devam ettim.

[email protected]

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.