Roman olarak Dede Korkut Birinci Epizod

Dede Korkut bir romandır, on iki vakadan, diğer bir dille epizottan oluşan bir büyük anlatı metnidir. Üstelik kurmaca mıdır, yoksa yaşanmış mıdır ama yaşanmış olaylardır, bu yönü ile gerçek bir romandır.

Bütün bu büyük romanın en büyük karakteri Dede Korkut’tur. Mukaddimede Dede Korkut romanın birinci kişisi olarak tanıtılır. “Resul Aleyhisselam zamanına yakın Bayat boyundan Korkut Ata derler bir er ortaya çıktı. Oğuz’un ol kişi tamam bilicisi idi. Ne derse olurdu. Türlü haber söylerdi. Hak taala onun gönlüme ilham ederdi.“

“Korkut Ata kavminin bütün müşküllerini hallederdi. Her ne iş olsa Korkut Ataya danışmayınca yapmazlardı. Her ne ki buyursa kabul ederlerdi. Sözünü tutup tamam ederlerdi. 

Bu romanın anlatıcısının onun hakkında söyledikleridir. Şimdi Dede Korkut konuşur, “Korkut Ata söyledi; Ahır zamanda hanlık tekrar Kayı’ya geçecek. Kimse ellerinden almayacak, ahir zaman olup kıyamet kopuncaya kadar

Mukaddime kısmında Dede Korkut’un iki estetik kategori olan iyi ve güzel konusunda mülahazaları vardır. İyi ile güzel arasındaki bu mukayese çağdaş estetiğinden konularındandır, iyi genellikle ahlaki, güzel ise daha tarafsız bir görme seyretme kavramıdır.

Bu romanın birinci epizodunda bölümün sonunu yani clozingi Dede Korkut hazırlar. Hikayenin yapısı Plot Maturingdir. Bu yapı olgunlaştıran yapıdır, hem anne hem de oğul olayları özellikle anne hep olayları hem de kendini olgunlaştırmıştır. Mehmet Celal’in bir kadının hayatı romanında Melek Hanım sabreder, direnir ve olgunlaşır, mutlu olur. Birçok dünya ve Türk romanı cezalandıran yapıdır. Plot Punitive. Bu epizotta da kötü adamlar cezalandırılırlar.

Olgunlaştıran yapının en büyük öğeleri anne ve vakanın sonunda da oğuldur. Babanın olgunlaştırıcı bir tutum ve tavrı yoktur, saf ve her türlü tahrike hazır bir mizacı vardır. Epizod’un kapanışında oğlun tutumu babasına karşı sadık bir evlat tavrıdır, gördüğü bunca kötülüğe rağmen ona ihanet etmez.

Dede Korkut Oğuznameyi dizer ve dua eder.

Onlar da bu dünyada geldi geçti

Kervan gibi kondu göçtü

Onları da ecel aldı yer gizledi

……

O övdüğüm yüce Tanrı dost olarak meded eriştirsin.

Dede Korkut bir de dua eder

Yerle kara dağların yıkılmasın

Gölgeli büyük ağacın kesilmesin

Taşkın akan güzel suyun kurumasın

Kanatlarının ucu kırılmasın

Koşar iken ak boz atın sendelemesin

..

Hakkın yandırdığı çırağın yana dursun

Kadir Tanrı seni namerde muhtac eylemesin hanım hey!”

Şahıslar

Bayındır Han                                                                             

Dede Korkut‘un şahıs kadrosu zengindir, her bölümün bir olayı götüren kahramanı vardır. Birinci hikayenin kahramanı “Kam Gan oğlu Han Bayındır’dır. Han Bayındır Oğuz halkının saygın kişilerindendir.  Birinci epizotta bir ziyafet rolü ile görünür.

Ziyafetin özelliği anlatılır. Kimin ki oğlu kızı yok, Kara otağa kondurun, kara keçe altına döşeyin, kara koyun yahnisinden önüme getirin, yerse yesin, yemezse kalksın gitsin. Dede Korkut ‘da gösterme damatizasyon teknikleri kullanılmıştır, bu büyük bir tahkiye göstergesidir. Çok canlı adeta resim gibi çizilmiştir.

“Oğuz Beyleri bir bir gelip toplanmaya başladı.

Dirse Han o da bir karakterdir, bölümde kişiliği olaylara bakış açısı serimlenmiştir, Onun Hatun’u da bir karakterdir, karakter olmaları olayı çözmede kullandıkları teknikten ileri gelir.

“Sabahın ilk aydınlığında Dirse Han kalkarak yerinden doğrulup sırk Bayındır Han’ın yiğitleri Dirse Han’ı karşıladılar. Getirip Kara Otağ’a kondurdular, Kara Kece altına döşediler, kara koyun yahnisinden önüne getirdiler, “Bayındır Han’dan buyruk böyledir Han’ım dediler. “Dramatik tiyatronun bundan sonraki kısmında Dirse Han eşi ile konuşur, oğlu olmayışını sorgular çok canlı diyaloglardır, nakil cümleleri kullanılmamış anlatıcı büyük bir sahne kurmuştur. Daha sonra Bayındır Han’ın ziyafet vermesi sahnesi de birtiyatrodur.

Kötü Adamlar

Hikayenin bu bölümünde kötü adamlar, romanda gerilimi artıran ve sürekliliği sağlayan kişilerdir. Roman sanatında kötü adamlar badmen olmasa roman süreklilik kazanamaz, onlar vakayı genişetir, ona akışkanlık kazandırırlar.      

“Gelin oğlanı babasına çekiştirelim, olur ki öldürür, gene bizim izzetimiz onun babasının yanında hoş olur, ziyade olur.” Kıskançlık dünya romanında bizde de önemli bir gerilim duygusudur. Hz Yusuf’un babasından çok  itibar görmesi onun kardeşleri tarafından kuyuya atılarak öldürülmesini doğurmuştur.

Kötü adamlar oppozit men hem oğlu babaya öldürtmeye çalışırlar, hem de  babayı aşağılarlar. “Dirse Han eğer oğlancığını görürse bırakmaz bizi öldürür, dediler. Gelin Dirse Han’ı tutalım, ak ellerini ardına bağlayalım, kıl sicim ak boynuna takalım, alıp kafir illerine yönelelim, diyerek  Dirse Han’ı tuttular . Ak ellerini ardına bağladılar, kıl sicim boynuna taktılar, ak etinden kan çıkıncaya kadar dövdüler. Dirse Han yayan binler atlı yürüdüler, alıp kanlı kafir ellerine yöneldiler. Dirse Han esir oldu gider, Dirse Han’ın esir olduğundan Oğuz Beylerinin haberi yok. “33

Hızır

Kötü adamlar tam kırıştırıcıdırlar, fakat annenin karakteristik tavrı iyilerin yardımına koşan gaybi güçler onun kurtuluşunu sağlar. İyilik ve fedakarlık, sadakat, kahramanlık, sorumluluk üzerine kurulmuş bir topluma gaybi güçler de yardım eder, bu tarihte böyle olmuştur. Bedir’de secdeden kalkmayan peygamberimiz “Yarabbi şu bir avuç mümin ölürse senin tevhid dinini yeryüzüne yaşayan kalmaz, bize zafer ver, ağlar, sonra secdede yardım vadi gelir, savaşı kazanırlar.

Dede Korkut hikayelerinde bu saflık, temizlik hem insanlara hem Allah’a karşı dürüst olmak yapıyı olağanüstü bir duruma getirmiştir.

Dede Korkut ne kadar süre sözlü olarak intişar etmiş, daha sonra yazıya geçirilmiştir,ama yazıya geçiren şahıs anlatı sanatının yani tahkiyenin bütün özellikleri bilen bir modern sanatçıdır. Özellikle anlatımların, görülen geçmiş veya öğrenilen geçmiş zaman eklerini kullanmayıp gösteri, dramatik bir dil kullanması gerçekte hayrete değer bir gelişmedir. Asırlar arkasından gelen bir metni bir milletin milli hayatının romanını bu kadar çarpıcı bir fiktif lisanla anlatması gariptir, orjinaldir.

Dirse Han’ın Hatunu

Romanın bir karakteri de odur. Karakter oluşu sıradanlıktan kurtuluşu ve yapıcı olmasıdır. Dirse Han’ın;

Han Kızı yerimden kalkayım mı

Yakan ile boğazından tutayım mı

Kaba ökçemin altına atayım mı

Kara çelik öz kılıcımı elime alayım mı?

Özgövdenden başını keseyim mi ?

Can tatlılığını sana bildireyim mi ?

Alca kanını yeryüzüne dökeyim mi

Han kızı sebebi nedir söyle bana

Müthiş gazap ederim şimdi sana, dedi.

Bu şiirde çok teatral bir şekilde söylenmiştir, bir tiyatro görüntüsü azreder. Sadece kalkıp öldüreyim mi diyecek yerde bahsi bu kadar sinema gibi anlatması hayret verici bir ustalıktır.

Hanım’ın tutumu da onu karakter sınıfına sokar. Şimdiki toplum olsa “istemiyorsan ayrılalım” diyebilir, ama öyle söylemiyor. İşte bu müslüman Türk toplumunun karakteristik bir yuvayı  dişi kuş yapar felsefesinin, ananesinin tezahürüdür.

Karakter,romandaki lokalize edilmiş karakter kavramından  daha zengin  neredeyse mutlak  kavramlar kateforisindedir. Hegel’in  Estetiği’nde bu farkı görürüz. Biçimlerin, hareket ve jestin, mimik ve ifadenin, mahalli rengin , ışık ve gölgenin, açıklık ve koyuluğun

Ve duruşun kendisiyle ayırdedildiği  ve aslında önceden  zihinde tasarlanan nesnenin talebettiği şekildeki özgür bireyselliktir. Hegel (Estetik s 67 )Dirse Han’ın tutumuna karşı eşinin duruşu, hareket, jest, mimik ve ifade açısından tam bir özgür bireyselliktir.Tavırda birbirine benzeyen tip özelliği yoktur.Alalade değil harikuladedir.

Hanım konuşur,” Hey Dirse Han bana gazap etme, incinip acı söyler söyleme, yerinden kalk, alaca çadırın yeryüzüne diktir,attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kes . iç Oğuz’un Dış Oğuz’un  beylerini başına topla, aç görsen doyur, çıplak görsen donat, borçluyu borcundan kurtar, tepe gibi et yığ, göl gibi kımız sağdır, büyük ziyafet ver, dilek dile, olur ki bir ağzı dualının hayır duası ile Tanrı bize bir topaç gibi  çocuk verir. “24

Hanım itikadı ile de karakterdir, her musibetin defedilmesi şekli vardır bizim ananemizde,en kolayı değil karaktere eş değer bir tasnif olan ideali seçer, ideal ile karakter benzer tavırlardır.

Dirse Han’ın Hanımı, oğlunun çekiştirilip babası ile arasına nifak sokan kırk nönkör adamın tesiri oğlunun babasının oku ile öldürülmesinde de büyük bir karakter rolü oynar.”Dirse Han’ın Hatunu  çekildi geri döndü. Dayanamadı, kırk ince kızı beraberine aldı, büyük cins ata binip  oğlancığını aramağa gitti. Kışta, yazda  karı buzu erimeyen  Kazılı Dağ’ına geldi çıktı. Alçaktan yüce yerlere koşturup çıktı. Baktı gördü bir derenin içine karga kuzgun  iner çıkar, konar kalkar. Büyük cins atını ökçeledi, o tarafa yürüdü, Meğer Sultanım oğlan orada yıkılmıştı. Karga kurgun kan görüp oğlanın üstüne konmak istedi. Oğlanın iki köpekceğizi  var idi, kargayı kuzgunu kovalardı, kondurmazdı. Oğlan orada yıkılınca  boz atlı Hazır oğlana hazır oldu, üç defa yarasını eli ile sıvazladı. “Sana bu yaradan korkma oğlan ölüm yoktur” dağ çiçeği  ananın sütü ile senin yarana merhemdir” dedi kayboldu.

Annenin bu karakteristik sorumluluğu ki erkeğinden daha mantıklı ve cesur, Müslüman Türk’ün gayretli bir anasıdır.Ancak yerleşik medeniyet kadını bir süs aracına elini sıcaktan soğuğa vurmaz bir hale getirmiştir. Şehir medeniyeti, hem erkeğin hem de kadının bahadır özellikleri kaybetmesine neden olmuştur. Akşam ne yesek, gündüz ne giysek  gibi bir basit uğraşıya dönmüştür insan hayatı. Gerek traşlanmış tabiat ve gerek insan fizyolojisi, psikolojisi  kahraman yetiştiren yapısını öldürmüştür.

Epizod’un kurgusu yaşanmışlık üzerine kurulmuştur.Kurmaca izlenimi vermemiştir.Dede Korkut hikayelerinin ulviyat olması onu kurgu yapmaz, yani ona kurgu yakışmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.