Risaleler ve Bektaşî mantığı: Üç eksen kayması-2

Batı uygarlığının düzleştirici zeitgeist'ının bütün dünyada hâkim kılınmasından ötürü, bütün insanlar, kendi dünyalarına, düşünce birikimlerine ve hayatlarına bile yalnızca Batılı algılama ve düşünme biçimleriyle bakıyor ve yön veriyorlar artık. Bu durum, hem Batı uygarlığının dışındaki medeniyetleri, tarihte tatile mahkûm ederek tarih dışına itiyor; hem de tarumâr ederek tanınamaz hâle getiriyor. 

İşte insanlığın başına gelebilecek en büyük felâket, semantik intihar dediğim ve çağ körleşmesine yol açan bu "felâket ve helâket"tir.

Bu çağ körleşmesini aşmadan, yalnızca mevcut hâkim / Batılı zihin kalıplarıyla düşündüğümüz için, asrın idrakini İslâm'a giydirdiğimizi, İslâm'ın idrakini paranteze alarak yok ettiğimizi, İslâm'ı tanınamaz hâle getirerek tarih dışına ittiğimizi, Batılı zihin kalıplarının ve Batı uygarlığının egemenliğini, bizzat kendi ellerimizle pekiştirdiğimizi fark edemiyoruz bile.

* * *

Bir örnek: Adam, modernliğin kurucusu Descartes'ın felsefesinden yola çıkarak, tasavvufu, İbn Arabi'yi anlamaya çalışan bir kitap yazıyor ve sanki iyi bir halt etmiş gibi bununla da övünüyor!

Nedir bu? Tam anlamıyla semantik intihardır. Descartes kim, İbn Arabî kim? Descartes, İbn Arabî'nin eline su dökebilir mi? Bu ne ürkütücü bir zihin kayması ve aşağılık kompleksidir böyle! Descartes'ı geçtik, Wittgenstein, Heidegger gibi büyük düşünürlerle bile İbn Arabi'yi karşılaştırmaya kalkışmak ürpertici bir zihin ve eksen kaymasının göstergesidir! (Ki, postmodernlikle birlikte tasavvuf gibi âlî / yüce bir varoluş ve tefekkür deryasını, âdî / pespaye postmodern / neo-liberal söylemlere boca -aslında iğdiş- etmek moda olduğu için, bu tür çalışmalar gırla gidiyor!) Nokta'yla deniz'i aynı kefeye koymaktan, insan türünün zekâsına, melekelerine hakaret etmekten başka nedir ki, bu?

* * *

Bu semantik intihar / zihin kayması fenomeni, zorunlu olarak Bektaşî mantığının tek geçer akçe hâline gelmesine yol açıyor. Bu, Risaleler'in algılanmasına ve popülerleştirilerek içinin boşaltılmasına yol açan mantıkta da aynen gözleniyor. O yüzden, pozitivist kafanın, rasyonalist / akılcı zihin yapısının, Risalelerin algılanmasına damgasını vurması önlenemiyor.

Çeşitli Nur çevrelerinde Bediüzzaman'ın "akılla vahyi sentezlediği", "Batı bilimi ile İslâmî ve imânî hakikatleri birleştirdiği" şeklindeki sığ algılama biçimi, tam bir zihin ve eksen kaymasının ürpertici göstergeleridir.

Oysa bu algılama biçimi, Bediüzzaman'ı değil, aksine mevcut modern algılama biçimlerini meşrûlaştırmaktan ve Bediüzzaman'ın engin tefekkür dünyasını sığ, pozitivist, rasyonalist modernist algılama biçimlerine boca etmekten başka bir işe yaramaz; Risalelerin çağ aşan ve çağ açacak imkânlarını yok etmekle ve kapılarını kapatmakla sonuçlanır.

* * *

İkinci eksen kayması şu: Son zamanlarda Bediüzzaman'ın siyasî düşüncesini oluşturan vahye ("Şeriat-ı Garra-yı Ahmediye"ye) dayanan söylemlerini, pespaye postmodern / neo-liberal söylemlere boca eden yaklaşımlar, Nur çevrelerinde oldukça moda ve revaçta! Önüne gelen, Bediüzzaman'ın "aslında ne kadar liberal, demokrat, hürriyetçi bir kişi" olduğunu "ispat eden" (!) sempozyumlar filan düzenliyor! Bediüzzaman, bu kadar ucuzlaştırılabilir, sığlaştırılabilir ve yok edilebilir ancak!

Oysa bu çabalar, Bediüzzaman'ı nesneleştirmekten, gayr-ı meşrûlaştırmaktan ve tarih-dışına itmekten, buna mukabil, her şeyi izafileştirici, mübahlaştırıcı, "pornografikleştirici" (ayartıcı) postmodern / neo-liberal söylemleri özneleştirmekten, meşrûlaştırmaktan, (üstelik de bizim ellerimizle!) yeniden-üretmekten başka bir şeyle sonuçlanmaz.

Acaba bu yazılarımdan ötürü, "bizim başkalarından akıl almaya ihtiyacımız yok" diyen Nur talebesi kardeşlerim, bu yakıcı gerçekleri görebiliyorlar mı?

Sosyo-psikolojik düzlemde gözlenen üçüncü eksen kayması, Batıcı / seküler çevrelerin Batılılara karşı büyük bir aşağılık kompleksiyle; Nur talebeleri de dâhil bütün İslâmî kesimlerin ise Türkiye'de üçüncü sınıf liberal / seküler çevrelere -Bediüzzaman'ın vakar'ından, özgüven'inden fersah fersah uzak- bir eziklik duygusuyla yaklaşmaları biçiminde tezahür ediyor. Sıradan bir liberal, Bediüzzaman hakkında abartılı laflar ettiğinde baş tacı ediliyor! Pes yani!

* * *

Bu yazılar dolayısıyla yoğun bir e-mail akışı oldu. Pek fazla cevap veremediğim için özür diliyorum. Gelen yoğun, tebrik, takdir ve dualara -bilmukabele diyerek- teşekkür ediyorum.

Bu yazıların yazılması sürecindeki katkılarından ötürü, başta Ümit Şimşek ve Abdurrahman İraz ağabeyler olmak üzere, Dilruba'nın sahibi Said Bey, Hüseyin Yılmaz, Seyit Erkal ve Metin Karabaşoğlu ile Kaynak, Ufuk ve Şahdamar yayınlarının değerli yöneticileri kardeşlerime kalbî teşekkürlerimi sunmak isterim.

Amacım, sadece Nur talebelerinde değil, daha çok Türkiye'deki seküler ve İslâmî entelijansiyada hâkim olan Risaleler ve Bediüzzaman hakkındaki ezberleri bozmaktı. Bu maksadın büyük ölçüde hasıl olduğunu gözlemliyorum. Kimseyi rencide edecek bir adam değilim. Ama "uyuşan, uyuyan, opaque'leşen / donan, ezberci" zihinleri rahatsız etmek, sarsmak, silkelemek bir sorumluluk benim için.

Eğer Risalelerin ve Bediüzzaman Hazretlerinin bihakkın, derinlikli bir şekilde anlaşılmasına ufak da olsa bir katkım olmuşsa, kendimi bahtiyar hissederim.

Yeni Şafak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
23 Yorum