Risale-i Nur Lûgatından bir kelime: İcazet-Diploma

Risale-i Nur Lûgatından bir kelime: İcazet-Diploma

İcazet ne demek? İcazet ifadesinin anlamı nedir? Risale-i Nur Lûgatından İcazet kelimesinin sözlük anlamı nedir?

İcazet; kelime olarak izin ve müsaade anlamına geliyor. Istılahta ise şehadetname, diploma, ilmî ehliyet ve liyakat kazanmak gibi manalara geliyor.

Üniversitede mühendislik okuyan bir talebe, icazet, yani diploma almadan bu mesleği icra edemez. İcazetsiz mühendislik icra etmeye yeltense, kaçak ve korsan addedilir.

Aynı mana dini ve manevi ilimlerde de geçerlidir. Medreseden icazet almamış, yani o ilimleri hakkı ile talim etmemiş birisinin tefsir yazmaya yeltenmesi elbetteki doğru değildir.

İcazet, öyle birilerinin keyfi olarak, “Sana verdim gitti” demesi ile olmaz. Kişinin ilmen ve manen o şeye liyakat kazanması gerekir. Liyakat olmadan icazet olmaz. Ama bazen liyakat olup da icazet olmayabilir. Buna halk dilinde mektepli, alaylı denilir.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri devrin ulemasının icazetini alması hasebi ile hem mektepli hem de bir cihetle alaylı sayılır. Zira Bediüzzaman Hazretlerinin zahiri olarak üç ay gibi kısa bir medrese tahsili bulunuyor.

RİSALE-İ NUR'DA İCAZET

Bayram tebrikiyle beraber herbirinizi derecesine göre birer Said ve birer vârisim ve benim yerimde Nurların birer bekçi muhafızı olarak mânevî bir hâtıraya binaen kabul ettiğimi haber verdiğim gibi, şimdi de size beyan ediyorum. Mâdem haddimden çok ziyade hüsn-ü zannınızla bana ulûm-u imaniye ve hizmet-i Kur'âniyede bir üstadlık vermişsiniz. Ben de herbirinize derecesine nisbeten eski zaman üstadlarının icazet almaya lâyık olan talebelerine icazet-i ilmiyeyi verdikleri misilli icazet veriyorum. (Emirdağ Lahikası-II)

İkincisi: Eski zamanda, on dört yaşında iken icâzet almanın alâmeti olan üstad tarafından bir cübbe bana giydirmek vaziyetine mâniler bulundu. Yaşımın küçüklüğüyle, memleketimizde büyük hocalara mahsus kisve giymek yakışmadığı...

Saniyen: O zamanda büyük âlimler, bana karşı üstadlık vaziyeti değil, ya rakip veyahut teslimiyet derecesine girdikleri için bana cübbe giydirecek ve üstadlık vaziyetini alacak kendilerine güvenenler bulunmadı. Ve evliya-yı azimeden dört-beş zâtın da vefat etmeleri cihetiyle, elli altı senedir icazetin zahir alâmeti olan cübbeyi giymek ve bir üstadın elini öpmek, üstadlığını kabul etmek hakkımı bugünlerde, yüz senelik bir mesafede Hazret-i Mevlânâ Zülcenâheyn Hâlid Ziyâeddin kendi cübbesini, pek garip bir tarzda bana giydirmek için gönderdiğini bazı emarelerle bana kanaat geldi. Ben de o mübarek ve yüz yaşında cübbeyi giyiyorum. Cenâb-ı Hakka şükrediyorum. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi)

Hazret-i Mevlânâ, yaşı yirmiye bâliğ olmadan evvel allâme-i zaman hükmünde, fuhûl-u ulemânın üstünde görünmüş, ders okutmuş. Üstad ise, tarihçe-i hayatını görenlere ve bilenlere malûmdur ki, on dört yaşında icâzet alıp a'lem-i ulemâ-i zamana karşı muarazaya girişmiş, on dört yaşında iken, icâzet almaya yakın talebeleri tedris etmiştir. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi)

İhvan-ı Müslimîn ise, vaziyetleri itibarıyla siyasete temas etmeye ve cemiyet teşkiline ve şubeler ve merkezler açmaya muhtaç bulunduklarından, bulundukları yerlerdeki hükûmetten icazet ve ruhsat almaya muhtaçtırlar. (Emirdağ Lahikası-II)

Medrese usulünce hiç olmazsa on beş sene tahsil-i ilim lâzım geliyor ki, hakaik-i diniye ve ulûm-u İslâmiye tam elde edilsin. O zamanda Said'de, değil harika bir zekâ veya bir mânevî kuvvet, belki bütün istidat ve kabiliyetinin haricinde bir acip tarzla, bir iki sene sarf ve nahiv mebâdisini gördükten sonra, üç ayda acip bir tarzda kırk elli kitabı güya okumuş ve icâzet almış gibi bir hâlet göründü. (Emirdağ Lahikası-II)

"Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâmın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. Mısır, İslâmın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslâmın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim ediyorlar. İlâ âhir...

Yahu, şu asilzade evlât, şehadetnamelerini aldıktan sonra, herbiri bir kıt'a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyetin bayrağını âfâk-ı kemâlâtta temevvüc ettirmekle, kader-i ezelînin nazarında, feleğin inadına, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir. (Tarihçe-i Hayat)

Vazifemiz olan hizmet-i imaniyeyi ihlâsla yapmaya çalışmalı, vazife-i İlâhiye olan muvaffakiyet ve hayırlı neticeleri vermek cihetine karışmamalıyız. خَيْرُ اْلاُمُورِ اَحْمَزُهَا 1 deyip bu çilehanedeki sıkıntılara sabır içinde şükretmeliyiz. Amelimizin makbuliyetine bir alâmet ve kudsî mücahedemizin imtihanında tam bir şehadetnâme almamıza bir emâredir bilmeliyiz. (Şualar)

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum