Fatma Mebrure ŞENLER

Fatma Mebrure ŞENLER

Reklam ve toplum temayülleri

Hazır yiyecekler, farklı tatlar, bin bir çeşit tüketim tuzakları bizleri bekliyor. Alabildiğimizi alıyor, alamadığımızı bir dahaki sefere alma hayaliyle çıkıyoruz alışveriş merkezlerinden. Alışveriş merkezlerine girince, özenle hazırlanmış raflar, göz alıcı ambalajların etkisinde kalıp, elimize geleni atıyoruz sepetlere. Ama üretilen bir ürünü incelemek yargılama, bunu kullanırsak ne gibi bir fayda sağlarız? Sorgulamasından uzak yaşıyoruz. Sağlıklı tüketim bilincini yitirmişiz. Adeta bilinçsizce tüketiyoruz, tükeniyoruz. Büyük üretici firmalar, ürettikleri ürünleri müşteri tarafından çok lüzumlu bir ihtiyaçmış gibi göstermek için, her çeşitli reklamlarla kandırılıp, sömürülüp, kazançlarımıza ortak oluyorlar.

O kadar lezzetli ki yediğinizde yerinizde duramayacak, coşacaksınız, ayaklarınız yerden kesilecek, bir daha onu kullanmadan yaşayamayacaksınız, hayatınızın bir parçası olacak, hatta bu ürünü kullanmak özgürlüktür, diye reklamlar yapılıyor. Hiç ayağı yerden kesilen filan yok da, siz orasını araştırmayın, sadece tüketin ve ayrıcalığını yaşayın. Ama ne ile, nasıl, hangi ortamda ve ne gibi katkı maddeleri ile üretilmiş, hangi emülgatör kullanılmış, vücudumuza ne gibi bir zarar verebilir? Bakmadan alıp, çocuklarımıza yediriyoruz.

Aileler arasındaki huzursuzluk ve kavgaların önemli bir sebebi maddi sıkıntıya dayanıyor. Moda ve reklam etkisinde kalan aile üyeleri israf sayılabilecek çok şeyi, ihtiyaçmış gibi görüp, gereksiz harcamalarda bulunarak evde maddi sıkıntıya yol açmış oluyorlar. Hem maddi sıkıntıdan bahsedip, bir yandan da mağaza mağaza gezip kredi kartlarıyla çılgınca alışveriş yapıliyor. Nasıl olsa o an ödenmeyeceği algısı insanları yanıltıyor, kredi borcu ödeme zamanı gelince de borcu karşılayacak nakitleri olmadığı için borçlar arttıkça artıyor.

İş içinden çıkılmaz hale gelince de aile faciaları meydana geliyor. Halbuki atalarımızın “ayağını yorganına göre uzat” tavsiyesine uyabilsek bu tür sıkıntılar yaşanmayacak, tüketim çılgınlığı son bulacaktır. İnsanlar elinde olanın kıymetini bilecek ve buda evlere huzur ve saadet kazandıracaktır.

Televizyon kanallarında en az yarım saat ara ile verilen reklamları izlediğimizde, dar gelirli ailelerin ne kadar zor duruma düştüklerini görüyoruz. Çeşitli katkılı gıda maddeleri ile üretilmiş yiyecek, giyecek ve bunun gibi çocukların, hatta yetişkinlerin bile canının isteyeceği, çeşitli ve sürekli reklamlarla tüketim çılgınlığı tetikleniyor.

Yapılan reklamlar dar gelirli ailelerin elindekini alacak şekilde hazırlanıyor. Yoksul anne ve babalar çocuklarının bu tür şeyleri ısrarla istemelerine dayanamayıp, almak zorunda kalıyorlar. Ondan sonra da yok olan gelirleri ile dengesiz beslenmek zorunda kalıyorlar.

Reklamlar o kadar süper dizayn edilmiş mekanlarda ve son derece bakımlı kişilerle sunulup, “sizde bu standardı yakalayın ve buna layıksınız veya bu şekilde yaşamanız gerekli” şeklinde yıkıcı mesajlar veriliyor. Maddi durumu iyi olanlar için bir dereceye kadar bu hayatı yakalamak mümkün diyelim.

Ama halkımızın büyük bir çoğunluğu bu yaşantıyı hayal bile edemez durumda iken sürekli bu tahrik edici reklamlarla ne yapılmak isteniyor?

Kanaatkâr, hayatından mutlu kesim ilk önce tahrik edici reklamlar sayesinde bu özelliklerini kaybetti. Özellikle genç nesile bu baş döndürücü hayat gösterilip, özendirilip, tahrik edilip, ”Sizler de bu şekilde yaşayabilirsiniz, buna layıksınız” mesajı veriliyor. Fakat yüksek eğitim gören gençlerimizin bile işsiz dolaştığı, ekonomik kriz yaşanan ülkemizde bu nasıl mümkün olabilir. Haliyle genç neslimiz, mutsuz, isyankâr, bunalımlı ve hayal ettikleri hayat biçimini yakalayamadıkları için gergin ve depresif bir haldeler. Bu reklamların dar gelirli aileleri etkilediği gibi, maddi durumu iyi olan kişileri bile tahrik eder duruma geldiğini fark ediyoruz.

Reklam size tüketmesi gereken ürünleri tavsiye etmekle, onların yararını size anlatmakla, cebinizdeki paralara göz koymakla kalmaz; sizi, ailenizi, yaşadığınız toplumu, yaşadığınız dünyayı da değiştirir. Gelenekleri farklılaştırır, sosyo-kültürel yapımızı farklılaştırıp, aklımızı başımızdan alır. Hayatınıza hiç hesapta olmayan “şeyler” katar. Sizi çok etkileyen reklamların sloganları, o reklamı izlediğinizin ertesi günü, pundunu yakaladığınızda, iş arkadaşınıza, eşinize, çocuğunuza söylediğiniz hiç olmadı mı?

Hiçbir reklam sadece o ürünü kullanmanız gerektiğini vurgulamaz. Size “başka” ve “sadece o ürünle özdeş bir diğer “hayat biçimini” önerir... Bir diğer hayat biçimi … yani o ürünü kullanırken nasıl davranmamız gerektiğini, nasıl düşünmemiz gerektiğini... Reklam bütün bunları söyler ve asıl bunları söyler, bunları kazır beyninizin kıvrımlarına, bilinç altınıza, rüyalarınıza...

Reklam zaman zaman sizin egoist olmanızı önerir (en çok da bunu önerir) hiçbir şeyi, özelliklede o ürünü paylaşmamanızı, ona sahip çıkmanızı, onu elde edebilmek için değer verdiğiniz her şeyi önemsiz görmenizi söyler.

Reklam size “bu ürünü elde edebilmen için kullanacağın her yol mübahtır” der. “...ister her şeyi hiçe say, ister bütün değerlerini sıfırla; ama bu ürünü elde edebildiyseniz senden kralı yok...” Oysa “kral” olduğunuz halde çocuklarınıza harçlık yetiştiremezsiniz, “kral” olduğunuz halde kredi kartınızın faizini ödemekten iflahınız kesilir. Reklam sadece reklam değildir. Reklam “ben özgürüm” sloganları altında özgürlük kavramını bile alıp tepetaklak ederek size sabun köpüğü gibi bir özgürlük modeli zerk edebilir. Ve siz o saatten sonra özgürlüğünüzü gerçekten yitirmiş olabilirsiniz.

Reklamlar Nasıl Olmalıdır?

  • Ticari reklam ve ilanların yasalara ve genel ahlaka uygun, dürüst ve doğru olmalıdır.
  • Tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici olmamalıdır.
  • Reklamlarda verilen bilgiler gerçekçi olmalıdır.
  • Tüketicinin cana ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü olmamalıdır.
  • Şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirmemelidir.
  • Reklamlar otoriteyi, sorumluluk duygusunu, anne ve babanın yargılarını ve zevklerini küçük düşürücü olmamalıdır.
  • Çocuklara yönelik doğrudan bir çağrıyı reklamlar içermemelidir.
  • Reklamlarda verilen bilgiler eksik olmamalı, yanlış anlaşılmalara meydan vermemelidir.
  • Reklamlar toplum değerine aykırı olmamalı, yanlış bilgi ve inanışlar gerçek olarak sunulmamalıdır.
  • Bir ihtiyaç maddesinin reklamı, alım gücü düşük insanları rencide etmeden, ürüne ait çok küçük nüanslar abartılamadan, sadece daha fazla kazanmak için bir başkasının ürünü kötülenmeden yapılmalıdır.
  • Toplum değerlerine zıt reklamlar karşısında kişiyi koruyucu önlemler alınmalıdır.
  • Bir özdenetim masası kurulmalı ve yasal girişimler ile aldatan ve yanıltan reklamlar için üreticiyi gereken uyarı ve cezalar verilmelidir.

Herhangi bir reklamın topluma ve tüketicilere saygı göstermediğini, rekabet ilkelerine uymadığını, çocuklara zihinsel, ahlaki veya fiziksel zarar verdiğini, objektif delillere dayanmadığını ve tüketicileri yanılttığı düşünüldüğünde, Reklam Özdenetim Kurulu aranmalı ve tepki gösterilmelidir.

Kaynak: Akıllı Alışveriş Ansiklopedisi (Tüketici Vakfı)                                                                                                                                         

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum