Peygamberi yalanladılar ve nefislerinin arzularına uydular

Peygamberi yalanladılar ve nefislerinin arzularına uydular

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Kamer Sûresi 1-8. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
[Mekke devrinde nâzil olmuştur, 55 âyettir.]

1-Kıyâmet yaklaştı ve kamer (ay) yarıldı.(*)

2-Hâlbuki (onlar ne zaman) bir mu‘cize görseler, yüz çevirirler ve: “(Bu,) süregelen bir sihirdir!” derler.

3-(Peygamberi) yalanladılar ve (nefislerinin) arzularına uydular; hâlbuki (mukadder olan) her iş, yerini bulucudur (vakti geldiğinde olur).

4-Celâlim hakkı için, onlara (ibretlerle dolu) haberlerden öylesi geldi ki, onda (kendilerini küfürden) men‘ etmek (için nasîhatler) vardır.

5-(Bu,) tam bir hikmettir; fakat (onlara) o korkutucu (hâl)ler fayda vermiyor.

6-Öyle ise onlardan yüz çevir! O gün ki, o da‘vetçi (İsrâfîl, onları nefislerce) kendisinden nefret edilen (ihtimâl verilmeyen ve inkâr edilen) bir şeye (hesab yerine) çağırır.

7, 8-(O gün) gözleri (korku içinde) baygın olarak kabirlerden çıkarlar; sanki onlar, yayılmış çekirgeler gibi o çağırıcıya (İsrâfîl’e) doğru koşan kimselerdir. Kâfirler (o gün) der ki: “Bu, pek zor bir gündür!”

(*)“Kur’ân’ı inkâr eden o küffârdan (kâfirlerden) hiçbir kimse, şu âyetin tekzîbine (yalanlamasına), yani ihbâr ettiği şu vâkıanın inkârına ağız açmamışlar. Eğer o zamanda o hâdise, o küffârca kat‘î ve vâkıa bir hâdise olmasa idi; şu sözü serrişte ederek (başa kakarak), gāyet dehşetli bir tekzîbe ve Peygamberin ibtâl-i da‘vâsına (da‘vâsını çürütmeye) hücûm göstereceklerdi. Hâlbuki şu vak‘aya dâir siyer ve târih, o vak‘a ile münâsebetdar küffârın adem-i vukūuna (hâdisenin olmadığına) dâir hiçbir şeyini nakletmemişlerdir. (...) O hâdiseyi gören küffâr: ‘Sihirdir’ demişler ve: ‘Bize sihir gösterdi. Eğer sâir taraflardaki kervan ve kāfileler görmüşlerse hakīkattir. Yoksa bize sihir etmiş!’ demişler. Sonra sabahleyin Yemen ve başka taraflardan gelen kāfileler ihbâr ettiler ki: ‘Böyle bir hâdiseyi gördük!’ ” (Zülfikār, 19. Mektûb, 104)